Bundan yaklaşık olarak 10 yıl önce idi sanırım. O zaman ben üniversite öğrencisiydim. Yenişehir’de devrim yapılacak dendi, su boruları, altyapı değişecek, Yenişehirli temiz su içecek, şehrin altyapısı iyi olacak, kanalizasyonlar taşmayacak, Yenişehir modern bir şehir olacaktı. Sonra başladılar Yenişehir’i kazmaya. Arada Şişecam sağ olsun doğalgaz geldi Yenişehir’e. İşte bu en güzel bahane oldu kazılan yerler ve yollar için, doğalgaz geleli de neredeyse 5 yıl oldu ama o gün bugündür Yenişehir patates tarlasına oturtulmuş bir şehir haline büründü.
2012 Ocak ayında askerlik vazifemi bitirmiş terhis olmuştum. Bir gün ablamın eşi ile arabada giderken bana İstanbul’dan dönmemin iyi olacağını, Yenişehir’de yaşamamı istediklerini söyledi. Bu konuşma geçerken tam Babasultan tepesinin yanından 100. Yıl mahallesinin içlerine doğru araba ile gidiyorduk. Tabi bu arada bir yandan konuşuyor bir yandan da yoldaki çukurlardan zıplıyorduk arabanın içerisinde. O anda aklıma “dön gel diyorsun ama bu yolları olan şehre mi” demek geldi ama bunu diyemedim canım şehrime yutkundum.. Suç Yenişehir’de değil ki aslında, neden olsun? Suç Osmanlı’nın ilk başkenti diye övündüğümüz bu şehri bu hale getirip hala bir şey yapmayan yöneticilerde.
Geçtiğimiz bayramda işte bu bahsettiğim yoldan araba ile geçtim, neredeyse 3 yıl olmuş ama sanki aynı çukur, toz, çamur, yoldaki delik, yama aynı yerde. 3 yıl geçmiş, dedim ya hatta 10 yıl geçmiş, yahu düzelt artık şu altyapıyı, yolları; yok hiçbir şey değişmiyor. Sonra dedim ki Yenişehir’in tamamını dolaşayım. Saatlerce dolaştım dolaştım, hep aynı manzara. Yahu anayollar da delik deşik olur mu insaf? Ama oluyor, hayaller bu yöneticilerle hep gerçek oluyor (!).
Yapmazlar yolları, düzeltmezler kapınızın önünü, neden mi? Her daim oy alan, her daim seçim kazanan iktidar, parti 10 yıl değil 100 yıl geçse yine yapmaz o yolu, yine kapatmaz o çukuru, yine bulmaz çözümü. Ama yer, tarih söylüyorum, 2009 seçimlerinden önceki gece yani 29 Mart 2009’da “oy alabilmek için” Kurtuluş Mahallesi Süpürtülü Sokağa asfalt dökmüştü aynı kafa.
Biliyorsunuz, bu iktidar en çok neden övünüyor, yol yapmaktan. Bu kadar eşitsizlik, gelir dengesizliği, sömürü varken sanki asfalt koparıp yedireceğiz çocuklarımıza, ailemize. Hadi tamam güzel bir icraat kabul edelim, peki bu yollar, bu altyapı, üst yapı Yenişehir’de yok. Hadi Türkiye’de oyların bir kısmını yollardan alıyorsa iktidar, Yenişehir’de bir santim icraat yok, bir santim düzgün yol yok nasıl oy alıyor Yenişehir’den iktidar anlayabilmiş değilim.
Halbuki belediyecilikte altın kural vardır: çöp, çamur, çukur olmayacak. Hadi çöp tamam; çamur, çukur neredeyse Yenişehir’in simgesi olacak. Buna rağmen ne halkımızdan bir ses var ne de yöneticilerden. Her geçen gün çamura batan, kir toz içinde kalan iktidar lafı Yenişehir’de fiilen de gerçek. İşte yol medeniyettir diyenler, medeniyetten ne kadar uzaklar bunu görmek lazım. Aslında yol bir simge bu yazıda, her anlamda Yenişehir iyi yönetilmiyor, gelişemiyor, güzelleşemiyor. Peki Yenişehirli bunu mu hak ediyor?
Bir yandan Kocasu zehir akıtıyor, şehrin içerisindeki yüksek gerilim hatları etrafa radyasyon saçıyor, tarım bitmiş topraklar satılıyor, üzerlerine plansız kontrolsüz sanayi getirilmeye çalışılıyor, yollar muntazaman kazılıyor akla gelirse kapatılıyor, sosyal hayat bitmiş, şehirde mutlu insan görmek zor, işsizlik, geçim sıkıntısı hat safhada, Yenişehir güzel bir şehir görünümü vermiyor. Dedim ya şekil olarak da, sanki her yer patates tarlası da aralara evler, apartmanlar serpiştirilmiş gibi. Öyle ki, İstanbul’a döndüğümde hala arabamın üstünde kalan çamur toz karışımı tabakayı görenler kum-engebeli arazi yarışı (off road) mı yaptım diye soruyor, o derece.
Buradan yola çıkarsak da ortaya şu çıkıyor. Bir iktidar düşünün ki, her anlamda “yol-suzluk”ta iyi..
Peki, bu reva mı? Bu mu Yenişehir halkının hak ettiği şehir? Bu mu Yenişehirli Ayşe Teyzemin, Ahmet Amcamın, kardeşim Fatma’nın hak ettiği? Evet diyen varsa buna, yazıklar olsun ona..
Yorumlar kapalı.