Geçen haftaya, Sinanpaşa Külliyesi’ndeki skandal ile başladık.
Sözüm ona restorasyon için gelen taşeron firma,
Beş yüzyıllık külliyenin duvarını yıktı.
Üstelik sadece kendi işini kolaylaştırmak,
İçeriye araç ve malzeme girişini sağlamak için.
*
Konu doğal olarak her kesimden insanın ilgilisi çekti,
Tepkisine neden oldu.
Tepkilere ilk cevap Bursa Büyükşehir Belediyesi’nden geldi.
Büyükşehir, özetle,
Kurulun onayladığı projenin uygulandığını söyledi ve ekledi;
“Duvar tarihi değil, 1950 yılında günümüz yapı malzemeleriyle yapılmıştır.”
Açıklamayı kimse ciddiye almadı.
Vurdumduymazlık olarak değerlendirildi,
Ve tepkiler arttı.
Sonuçta Yenişehir kamuoyu, Sinanpaşa’da 1950 yılında böyle bir düzenleme hatırlamıyordu.
Büyükşehir’in mumu yatsıdan önce söndü.
*
Konu günümüz iletişim çağına uygun olarak,
En kısa sürede, Türkiye’nin gündemine girdi.
Başbakan Davutoğlu’nun da müdahalesiyle Anıtlar Yüksek Kurulu inceledi.
Ve durumun Büyükşehir’in dediği gibi olmadığı anlaşıldı.
Konunun genel ve en kısa özeti böyle.
Peki, şimdi ne olacak?
*
Bence, işin muhataplarının, ne olacağı ile ilgili bir endişesi yok.
Onlar, bu işin bir süre daha konuşulduktan sonra kapanacağını düşünüyor.
Haksız sayılmazlar.
Çünkü şimdiye kadar hep böyle oldu.
Onlar sadece bir veya birkaç tane günah keçisi bulacaklar.
İşlerin yapılması gerektiği gibi yapılmadığının faturasını kesecekler,
Ya da kestiklerini söyleyecekler.
Gerçekte ise duvar yıkıldığıyla kalacak.
*
İşin aslına bakarsan bu işin içinde yer alanlardan,
Bu işin ihalesini vereninden,
Bu ülkeyi yönetenlere kadar,
Hiçbirinin kafasında, bu olay,
Yıkılan ve özelliği bozulan taş bir duvardan ibaret.
Onlar iktidarları süresince o kar çok taş(!) kırıp duvar yıktılar,
O kadar çok tarih yok ettiler ki
Sinanpaşa Külliesi’nin duvarı çok masum kalır.
Bunlardan herhangi birinin içinde,
Bir parça tarih bilinci olsaydı, zaten yaşanmazdı bunlar.
Günümüz inşaat sektörünün geldiği noktada,
5 metrelik duvarı aşmak için duvar yıkan zihniyeti beceriksiz olarak nitelemek yeter mi?
Olup bitenin adı bu değil.
Olup bitenin adı teknik yetersizlik de değil.
Olup bitenin adı, cehalet,
Olup bitenin adı, kolay ve zahmetsiz para kazanma.
Olup bitenin adı,
Ben yaptım oldu anlayışı.
Olup bitenin adı,
Kendini güvende ve dokunulmaz hissetmektir.
*
Hepimizin bildiği bir söz vardır.
İt ite, it de kuyruğuna buyurur, diye
Olmazı olur yapan,
Kolay paradan yana, iş bilmez müteahhitler.
Ve onların kar etmelerini kolaylaştırmak için icat edilmiş taşeron firmalar varken,
Maliyet hesapları yapılacak,
Ve az kar etmenin önündeki tüm engeller,
Sinanpaşa Külliyesi’nin duvarı gibi yıkılacaktır.