Bu yazı, 22 Temmuz 2007 günü yapılan 23. Dönem Milletvekili Genel Seçimi sonrasında tarafımdan yazılmış ve gazetemizin 30 Temmuz 2007 tarihli sayısında yayınlanmıştır.
Yazıyı, 24 Haziran 2018 seçimlerinden sonra oluşan siyasi tartışmalar ışığında ve yazıda geçen isimleri, güncelleyerek okunduğumuzda, geride kalan11 yıl içinde tartışma konularımızın çok da değişmediği görülecektir.
*
Seçimler yapıldı. Sonuçlar açıklandı. Beklentileri itibariyle düşük oy alan CHP, tartışma konusu oldu. İlk alınan sonuçlarla başlayan ve giderek büyüyen tartışmaların odağında CHP Genel Başkanı Deniz Baykal vardı.
Aslında bu sonucu ve sonrasında koparılan fırtınaları seçim öncesinde görenler, söyleyenler, yazanlar oldu.
Sorunun temelini göremeyenler ya da ifade edemeyenler gözle görünür bir neden aradılar ve biraz da basının kaşımasıyla Deniz Baykal’ı her şeyin sorumlusu olarak ortaya koydular.
Hâlbuki onlar da biliyor, Deniz Baykal’ın olmaması halinde de benzer sonuçların çıkacağını.
Baykal’ın istifasını isteyenler ile kalması gerektiğini düşünenlerin ağız dalaşı, kime ne tür yarar sağlıyor bilinmez ama konunun bu boyutta tartışılmasının genel olarak Sol’a ve özelde de CHP’ye yarar getirmediği kesin.
Seçim sonuçları ile ilgili yapılan değerlendirmelere birkaç cümle ile ben de katılayım.
CHP-DSP birlikteliğinin güç oluşturduğuna ve sandığa yansıdığına inanmıyorum. Yönetim kadroları dâhil DSP tabanının CHP’ye oy vermediğine inanıyorum. En azından benim tanıdığım DSP’lilerin vermediğini biliyorum.
CHP’nin yıllardır sürdürdüğü ülke gündemine dair politikasında “ Dur bakalım, iktidar ne yapacak, bir görelim, sonra gerekeni yaparız” anlayışının da seçim sonuçlarını etkileyen bir unsur olduğunu düşünüyorum.
Bir başka neden de CHP’nin giderek uzaklaştığı sol kimlik.
Parti ile birlikte olabilecek bütün unsurlar bünye dışında kalmış, partinin sol kimliği tartışılır olmuştur. Bunun en önemli nedeni ise parti içi demokrasinin çalışmıyor oluşu. Partinin, eleştirilere en az tahammül edilen yer haline gelmesi.
CHP bünye dışındaki unsurlarla bağlarını yeniden kurmalı, güçlendirmeli ve en önemlisi yeniden yapılanmalıdır.
Bunu yaparken Deniz Baykal’ın istifası çözüme katkı değil zarar verir. Bu noktada Baykal’ın istifasını doğru bulanları anlamak ve samimi bulmak mümkün değildir.
CHP’nin yeniden yapılanması yine Baykal’ın eliyle olmalı ve yılların deneyimli siyasetçisi, yeni bir soluk getirecek kalıcı bir oluşumu sağlamalıdır.
Nedir bu yapılanma:
Parti örgütlenmesi bütünüyle gözden geçirilmeli, gerekirse üye yapısı yenilenmelidir. Bunlar yapılırken parti içi demokrasi çalışmalı, demokratik işleyiş sağlanmalıdır.
Var olduğu bilinen antidemokratik tüzük hükümleri değiştirilmelidir. Bu yapılanmaya paralel olarak parti içi eğitim çalışmalarına başlanmalı ve her kademede görev yapan insanlara parti politikaları kavratılmalıdır.
CHP il ve ilçe örgütlerinin görevleri parti lokalinin açık tutulmasını sağlamakla sınırlı olmamalı, bulundukları merkezlerde etkin bir güç haline getirilmelidir.
Çevresinde olup bitenlere duyarsız ve teslimiyetçi teşkilat yapılanmasıyla bir yerlere varılmayacağı açıktır.
Muhalefet anlayışı genel başkanın grup toplantılarında yaptığı konuşmalardan ibaret sayılmamalı hayatın her alanında kendini hissettirmelidir. Aksi halde parti olunması ve sonuç alınması mümkün olmayacaktır.
Geride bıraktığımız 5yıl içinde CHP teşkilatlarının muhalefet partisi gibi çalıştığını söylemek doğru olmaz.
CHP seçimden seçime çalışan, ne kadar oy alırsa bereket versin diyen yaklaşımından kurtulmalı ve her gün, her saat yaşamın içinde kalabilmelidir.
Ancak böyle olması halinde yaşamın içindeki insanların sorunlarına ve çözümlerine dâhil olabili