Yaşlılara saygı haftasıydı geçen hafta.
1982 yılında“Dünya Sağlık Örgütü” ilan etmiş
İhtiyaç duymuşlar, ilan etmişler.
Kime yaşlı deneceğini de belirleyip üç alt gruba ayırmışlar.
65 ve üzeri yaşlardaki grubu “genç yaşlı” (65-74 yaşlar), “orta yaşlı” (75-84 yaşlar) ve “ileri yaşlı” (85 ve üzeri yaşlar)
*
Bizde durum çok farklı.
Kafamızda bir kalıp var ve bu kalıba uygun olarak kimin hangi yaşta nasıl giyinmesi gerektiğini
Ve hangi renkleri tercih edeceklerini belirliyoruz.
Yaşına göre davran direktifi, tam da böyle bir şey.
40’ında, hoplayıp zıplama, yakışır mı sana.
50’sinde, ağır oturaklı ol.
60’ında, başını öne eğ, belini bük, yaşlandın artık.
70’inde sağlıklı da olsan iki büklüm yürüyeceksin.
Ve en son olarak, yaşından başından utan.
*
Bu kadar da değil,
Aynı topluma göre, gençlik bir dönem.
İyi de sizin gençlik dediğiniz, 16-25 yaş arası.
Bu dönem geçtikten sonra yak eline kınayı.
30 yaşına girmişseniz genç değilsiniz artık.
Bu kadar meraklıyız yaşlandırmaya.
*
Son zamanların moda tabiri ile genç kalmanın, öyle söylendiği gibi diyet, spor ve aktivitelerle ilgisi yok.
Olsa olsa hayatı nasıl gördüğünüzle ilgili olabilir.
İçinde yaşadığınız toplum, 60 yaşına gelmiş birisine, yaşlı diyorsa, genç kalma şansınız kalmaz.
Buna bir de sözde tıp uzmanlarının eklediği kollestrol-şeker paranoyasını katarsak,
40 yaşında ihtiyar olur insanlar.
Kendilerini genç hissedemedikleri için.
*
Bana göre, başka birine ihtiyaç duymadan ayakta kalabilen,
Kendi işini görebilen herkes gençtir.
Yani, her yaşta genç olabilir insan.
Sahip olduğu düşünce nedeniyle yaşlanmamışsa.