Türk ulusu heykel sanatı ile de Atatürk sayesinde barıştı.
Tanıştı demiyoruz. Bilerek barıştı diyoruz. Zira ne yazık ki bu topraklarda binlerce yıllık uygarlıkların mirası heykeller dinsel bağnazlık nedeniyle ya tahrip edilmiş ya da yok edilmiştir. Arta kalan heykellerin yüzleri yoktur. Eğer varsa, Cumhuriyet dönemine kadar tamamı toprak altında kalabilenlerdir.
Önemli bir kısmı da bu nedenle Batılılar tarafından rahatlıkla çalınmıştır
Atatürk bu nedenle daha Cumhuriyet kurulmamışken henüz ayağında savaşın tozu varken heykelle ilgili çok kesin bir söylev vermiştir. Çok az bilinen ve 22 Ocak 1923 tarihli söylevinde Bursa’da şunları söylemektedir:
“Dünyada uygarlığa ulaşmak, ilerlemek, gelişmek isteyen herhangi bir ulus ister istemez heykel yapacak ve heykelci yetiştirecektir. Anıtların şuraya buraya tarihsel anılar olarak dikilmesinin dine aykırı olduğunu ileri sürenler, şer’i hükümleri gereği gibi araştırıp incelememiş kimselerdir. Peygamber Hazretlerinin Tanrı buyruklarını bildirişi sırasında karşısındaki insanların kalbinde ve vicdanında putlar vardı. Bu insanları hak yoluna çağırmak için ilkin o taş parçalarını atmak ve bunları ceplerinden ve kalplerinden çıkarmak zorunda idi. İslâm gerçekleri tamamen anlaşıldıktan ve beliren vicdan inancı güçlü olaylarla doğru çıktıktan sonra, birtakım aydın kişilerin böyle taş parçalarına tapacaklarını farz etmek ve sanmak İslâm dünyasının onurunu kırmak demektir. Aydın ve dindar ulusumuz ilerlemenin nedenlerinden biri olan heykelciliği en yüksek derecede ilerletecek ve yurdumuzun her köşesi atalarımızın ve bundan sonra yetişecek çocuklarımızın anılarını güzel heykellerle dünyaya ilan edecektir.”
Cumhuriyetin ilk yıllarındaki yoksulluğa rağmen ülkenin değişik yerlerine anıt heykeller dikilmeye başlanmış, henüz heykel sanatçılarımız olmadığı için yurt dışından ünlü heykeltıraşlar getirilmiştir. İçlerinde çok estetik olanlar vardır. Ankara Ulus’taki, Afyon’daki, Taksim’deki Samsun’daki heykeller ilk anda aklımıza geliverir. Bu arada yine bu dönemde heykel sanatını öğrenmek için yurt dışına genç yetenekler gönderilmiştir.
Atatürk sonrası, özellikle 1940 ve 50’li yıllarda ortaya çıkan Ticani tarikatı heykellere ve özellikle Atatürk heykellerine saldırmış bu nedenle de “Atatürk’ü Koruma kanunu” DP iktidarı tarafından çıkarılmıştır. Ne var ki “Ticanilik” gerici kafalardan hiç silinmemiştir.
AKP’li Ankara Belediye Başkanı İ.Melih Gökçek’in heykellerin “içine tükürmesi” RTE’nin Atatürk’ün huzurunda “sap gibi dikilmemek” için her ulusal bayramda hastalığının nüksetmesi, Kars’taki İnsanlık Anıtına “ucube” diyerek yıktırması, değişik yerlerde AKP’li belediye başkanlarının heykellere karşı tavrı, yurdun değişik köşelerinde Atatürk heykellerine yapılan saldırılar hep sürdü.
AKP döneminde AB ülkeleri temsilcilerinin Atatürk resimlerine ve heykellerine karşı tavrı heykel düşmanlığını körükleyen ilginç bir destek idi.
Heykel düşmanlığının devam ettiği AKP döneminde Diyarbakır’ın Lice ilçesinde bir PKK önderinin heykelinin dikilebilmiş olması ve bu heykelin aylardır orada kalabilmesi, “açılış töreni” sonrası ancak fark edilebilmesi devletin varlığı ya da yokluğu ile ilgilidir.
Heykel düşmanı iktidar döneminde bu ülkede heykel dikme “özgürlüğü” PKK’ya aittir.
Bu devasa heykel basında gürültü kopması üzerine kaldırıldı. Ne yazık ki aynı gün yurdun değişik köşelerinde bu kez “Ticaniler” PKK maskesi altında ortaya çıktı. Bu heykelleri koruma görevi ise güvenlik güçleri sahip çıkmadığı için gençlere kaldı.
Tam da bu sırada 21 Ağustos akşamı Kanal a adlı yandaş TV kanalında yine Atatürk’e saldıran iğrenç bir yayın yapılıyordu. Programla çok gurur duymuş olmalılar ki 23 Ağustos Cumartesi sabahı tekrar yayınladılar.
“Puta tapmayı reddetme” adı altında taşlaşmış kafalar heykellere saldırı adı altında Mustafa Kemal Atatürk’e ve eserlerine saldırıyorlar.
Güçleri yetmez…
Yıkamayacaklar…
Yorumlar kapalı.