Öldürmek “Sanatı”…

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yeryüzünde ne kadar çok insan ölüyor.

Hastalıklardan, kazalardan, doğal afetlerden, cinayetlerden ve savaşlardan.

Hastalıklar nedeniyle gelişmiş ülkelerde de insanlar ölüyor. Ama nedense bizim gibi ülkelerde daha çok ölüyor. “Kader” deyip geçiyoruz. Kazalardan da öyle. Nedense hep bizim gibi ülkelerin “kaderi” oluyor. Çürük yapılar yapmamız da, sarhoş araba kullanmamız da, iş güvenliği olmayan madenlerde çalışmak da, sel yataklarına ev yapmak da hep bizim kaderimiz. Alınyazısını yazan bize gelince hep “kaza sonucu ölüm” olarak yazmış.

Uçakla kamyon çarpıştırmak da bize göre. Açık bırakılmış rögar kapaklarına bebek düşmesine yol açmak da… Bebelerimiz ya kanalizasyonsuzluktan ölüyor, ya da kanalizasyondan…

Doğal afetlere ise hiç sözümüz yok. Onlar hep “Allah tarafından bizi sınamak için” gönderiliyor. Depremin çok daha şiddetlisi Japonya’da insanları öldürmezken, bizim tek katlı kerpiç binalarımızda onların 80 katlı binalarından daha çok insan ölüyor.

Dere yataklarına ev ya da fabrika yapmayı sadece biz biliyoruz. 600 yıllık Osmanlı arşivini su altında bırakmak bizim işimiz.

Cinayetlerde de öyle. Cinayetlerin hiç eğitimsizlikle ilişkisi kurulmuyor. Ya cinnet oluyor, ya kıskançlık, ya kan davası, ya da “töre”…

Cinayetlerin bazısı önceden tasarlayarak, yani ”taammüden” işleniyor. Önceden imce ince düşünülüyor. Tuzaklar kuruluyor. Yani “kader” ağlarını ince bir dantel gibi örüyor.

Bir de savaşlar var. Toplu cinayetlerin işlendiği büyük vahşetler. Ama nedense onlara da cinayet demiyoruz. “Barbar” ya da “cahil” denilen ülkelere “uygarlık”, “barış”, “demokrasi” götürerek öldürüyorlar. Geri gelirken de yer altı, yer üstü zenginliklerini talan ederek geri dönüyorlar. Bazen altın, bazen gümüş, bazen petrol, bazen kömür…

Bazen de hiç dönmemecesine geliyorlar.

Din adına, tanrı sevgisi adına yapılan savaşları hiç saymıyoruz. Neredeyse bütün inançlar bin yıllardır tanrı adına diğer inançtan olanları öldürüyor. Ne Museviler, ne Hıristiyanlar, ne Müslümanlar diğerlerinden geri kalıyor. Öldürmeyi sanat haline getirdiklerini biliyoruz.

Bakmayın batılıların şimdi IŞİD militanlarını kınadığına. Haçlı seferlerinde, Amerika kıtasının, Afrika’nın uzak Asya’nın sömürgeleştirilmesinde yaptıkları çok gerilerde değil.

Savaşı besleyen silah tekelleri binlerce insanı aynı anda öldürme yeteneğine sahip silahları yapabilmek için yarışıyorlar.

Taammüden cinayetleri kınayan, yolda arabasıyla giderken bir kedi yavrusunu ezdiğinde günlerce üzülen şık beyefendiler, silah tekellerinin laboratuvarlarında ölüm makinelerini tasarlıyorlar. Bazıları uzak ülkelerden ham maddesini gönderiyor. Bazıları da bu bombaları atacak uçakların jet yakıtlarını…

Sorarsanız savaşlara da karşılar, cinayetlere de. Onlar sadece “iş” ve “ticaret” yapıyor.

Şimdi Filistin’de çocukları öldüren akıllı bombaları yapanlar, onları yönlendiren radar sistemlerini, bilgisayar yazılımlarını tasarlayanlar akşam evlerine döndüklerinde kendi çocuklarını “sevgiyle” kucaklıyor.

İçlerinde TV ekranlarının karşısına geçip bombaların düşüşünü izleyenler olduğunu görüyoruz.

Ama onlar cinayetlerden nefret ediyorlar. Hele önceden tasarlayarak (taammüden) cinayetleri insanlık dışı buluyorlar. Bu konuda nutuklar atıyorlar.

Ertesi gün de toplu cinayetleri daha iyi işleyebilmek için “işlerinin” başına dönüyorlar.

Onların “işi” öldürmek. Daha çok ve daha iyi öldürmek…

Sanatkârca öldürmek…

Tetiği çekip çekmediklerinin önemi yok…

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Öldürmek “Sanatı”…

Yorumlar kapalı.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.