Kuşkuyu bilimsel bir yöntem olarak kullanan Descartes’e göre kuşkulanmak düşünmektir. Şöyle der:
“Her şeyden kuşkulanabilirim ama kuşkulanmaktan kuşkulanamam çünkü kuşkulanmak düşünmektir.”
Söz konusu bilimse en az merak kadar değerlidir. Kuşkunun yanına çalışmayı ve kararlılığı da katarsanız çok ciddi başarılar elde edebilirsiniz.
Descartes’i bu sözlerle, saygıyla ve hayranlıkla uğurluyorum çünkü bu yazının ana konusu, yöntemsel kuşku değildir; bilgisizlikten ve iletişimsizlikten kaynaklanan ve dozu ayarlanmadığı takdirde paranoyaya dönüşebilen kuşkudur.
Bazılarına göre kuşku, abartılmadığı sürece çok insani bir şeydir; kötü değildir. Yaratıcılığımızı geliştirir, bizi araştırmaya yöneltir ve ilerlememize yardımcı olur. Varılan sonucu değerli kılan kuşkudur.
Kuşku, karşı tarafın tutarsız tavırlarından şüphelenmek, işkillenmektir. İnsan durduk yere kuşkulanmaz; ortada bir kuşku varsa kuşkulanacak bir durum var demektir.
Kuşku, kişinin temkinli olmasını sağlar, kandırılmasını önler; aptal yerine konulmasına engel olur.
Kuşku koruyucudur; düşünmenizi ve olasılıklar üzerinde kafa yormanızı sağlar. Sizi başka çözümler üretmeye yönlendirir.
Franz Grill Parzer, kuşkuyu keskin zekânın bir üstünlüğü olarak gören bir yazardır. Şöyle der:
“Güvenin gözü kördür; kuşku ise yorulmadan haddinden fazlasını görür.”
Kuşkuyu yıpratıcı, usandırıcı olarak görenler daha fazladır.
Moliere, “Kuşku içinde bırakılmak, geçeği duymaktan daha zalimdir.”der.
Nazım usta ise “Kuşku, çıplak ayaklı bir gece gibi ilerliyor içimde.”dizesiyle, çektiği sıkıntının ağırlığını ve dayanılmazlığını anlatır.
Kuşku, genellikle stresli bir dönemin sonunda ortaya çıkar; güven ve sevgiyi bitirir. Diktatörleri zalimliğe, evli erkekleri kıskançlığa sürükler. Özellikle ön yargı ile birleşirse dostlarınızı incitecek haksızlıklara neden olur.
Kuşku, insanın rutubetidir; üzerini boyamak işe yaramaz. Kuşku kurttur; aklını, duygularını, huzurunu, sağlığını ve güvenini içten içe kemirir. Kuşku, senden yeni bir insan üretir.
Kuşku matruşka gibidir; açıldıkça içinden yeni kuşkular çıkar. Kuşku, düzen ve huzur arayan kişinin içine kılçık atar. Bu kılçığın bedenimize zarar vermeden çıkarılması çok zordur.
Kuşku, düşüncelerimizin ve duygularımızın kanseridir. Nasıl ki tek bir kanser hücresi zamanla çoğalarak vücudu ele geçirip ölümcül sonuçlara yol açıyorsa kuşku da aynı tehlikeyi yaratır.
Kuşku, insanın içine ektiği en zehirli tohumdur. Kuşku kemirgendir; duygularda ve düşüncelerde onarılamayacak yaralar açar. İnsanı paçavraya çevirir; insanlıktan çıkarır.
Kuşku bataklık gibidir. İçine girdiğinizde kımıldadıkça dibe daha çok batarsınız.
Kuşku her iki yanı da kesen bir Japon kılıcı gibidir. Bu kılıcı kınından çıkarmadan önce çok iyi düşünmek ve sabırlı olmak gerekir.
Kuşkuyu araştırma formatında tutmak gerekir; abartırsanız aklınızı zincirlemiş olursunuz. Kuşku, bir tür savunma mekanizmasıdır ama paranoyaya dönüşmemelidir çünkü paranoya bir hastalıktır.
Kuşkuyu doğru kullanın. Onun sizi kullanmasına izin vermeyin.