Bir insanın yaşadığı deneyimlerinden yararlanarak belirsizlik içeren bir olay ya da durum karşısında tahminlerde bulunması ve tahminleri doğrultusunda tutum takınması ön yargı değildir, ön görüdür.
Ön yargı, peşin hüküm vermektir. Sorgusuz sualsiz infaz etmektir. Hayata ve insanlara kirli bir camdan bakmaktır; açık fikirli olamamaktır.
Bazı kişiler insanların giyiminden, nereli olduğundan hatta adından sonuç çıkaracak kadar ön yargılıdır.
Ön yargı perdedir, duvardır, insanları etiketlemektir. Karşımızdakinin ne söylediğini duymamaktır.Ön yargı, olumsuz düşüncelerin neden olduğu bir hatadır hatta bir hastalıktır.
Ön yargılı kişi, bildiği tek bir şeyle her şeyi yargılar. Bu tipler insanları tanımadan, düşüncelerini dinlemeden, hiçbir araştırma yapmadan canını yakarlar.
Ön yargı bir tür düşünce kirliliğidir, insanın kara deliğidir. Ön yargı yemeği tatmadan tuz atmaktır. “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaktır.”
Ön yargı insan ilişkilerin kanseridir. Köprüleri baştan yıkar; insanları sevmemize ve barış içinde yaşamamıza engel olur. Irkçılığa zemin hazırlar.
Ön yargılı kişi, olayları ve durumları değerlendirirken objektif olamaz; çünkü geçmişinden getirdiği ve ezberlediği şeyleri doğru kabul eder, onları değiştirmez. Sonuç, yanılgı, yalnızlık ve pişmanlıktır.
Ön yargı, insanın kendi ayağına çelme takmasıdır, kendini yoksullaştırması, yıpratması ve ırkçılığın tuzağına düşmesidir. Ön yargı, yalandan daha zararlıdır.
İnsanlar göründüğü kadar iyi, anlatıldığı kadar kötü değildir. Her insan iyi olmayabilir ama her insanda iyi bir özellik mutlaka vardır. Kimseye ön yargılı davranmayın; kimseyi kabaca yargılamayın.
Kabul edelim ki pek çoğumuz ön yargılıyız. Ön yargılarımızdan tümüyle kurtulmak mümkün olmayabilir ama onları aklımızla ve bilgimizle azaltabiliriz.
İsterseniz ön yargılarınızdan kurtulmak için size çok etkili, çok pratik, çok eğlenceli bir yol önereyim:
Bu yazıyı yazmadan birkaç gün önce torunumu denize götürdüm. Torunum orada tanıştığı bir çocukla saatlerce oynadı. Onların paylaştıkları mutluluğu size aktaracak kadar yetenekli değilim.
Torunumla eve dönerken sordum:
“Arkadaşının adı ne? Nereliymişler? Babası ne iş yapıyormuş…?” Böyle saçma sapan sorularıma verdiği yanıt şu oldu:
“Bil-mi-yo-rum!”
Çocukların iletişim biçimlerini siz de gözlemleyin. Bu ilişkilerde asla ön yargı bulamazsınız. Bir çocuk, arkadaş olduğu bir çocuğun adını,nereli olduğunu, babasının ne iş yaptığını, nerede oturduklarını, otomobillerinin olup olmadığını sormaz.
Arkadaşının rengine, zengin ya da yoksul oluşuna, giysilerinin pahalı ya da ucuz oluşuna aldırmaz.
Çocuk masumdur, tertemizdir, peşin hükümlü değildir. O henüz kirlenmemiştir.