Türkiye sorunları çok bir ülke. Bu sorunlar tehlikeli boyutlara ulaştı. Devleti ayakta tutan kurumlar yozlaştı ve çürüyor.
Türkiye nereye yönelmesi gerektiği konusunda şaşkın ve endişeli. Cumhuriyetimizin değerlerinden uzaklaştırıldı. Halkımızın ve özellikle gençliğimizin gücü ziyan edildi. Güven ve coşku yok. Toplumsal değerlerimiz ve dengelerimiz altüst oldu.
Halkımız tasarruf yapamıyor. Emeği ile geçinen insanlar, kazandıklarını bir an önce harcamaya çalışıyorlar. Hayat pahalılığı yüzünden paralarının durduğu yerde erimesinden korktukları için tüketime yöneliyorlar. Çalışmadan para kazanan rantçılar ise çılgınca tüketmenin saldırganlığı ile çirkinleşiyorlar.
Üretmeyen ve temel değeri emek olmayan bir toplum ortaya çıktı. Böyle bir ekonomik sistemde, yoksul daha çok yoksullaşırken zengin daha çok zenginleşiyor.
Aşılmış olması gereken sorunlar aşılamıyor ve kutuplaşmalar keskinleşiyor. Etnik farklılıklar kaşınıyor. Laik eğitim sisteminin içi boşaltılıyor. Dini, toplum yaşamının tüm alanlarına yaymayı amaçlayan anti-laik operasyonlar cumhuriyetin temellerini tehdit etmeye başladı.
Kamu hizmeti kavramları değişti. Kamu yararını kollamakla görevli kuruluşlar belirli çevrelerin hizmetine sürüklenerek anlamını ve saygınlığını yitirdi. Yasa hükmündeki kararnamelerle yapılan hukuk yanlışları kamu yönetiminin yapısını çürüttü.
Kamu hizmetleri ticari hizmet olarak görülmeye başlandı ve pek çoğu özel şirketlere devredildi. “Paran kadar tedavi ol, paran kadar oku.” yaklaşımı yaygınlaştı.
Özelleştirme adı altında cumhuriyetin kazanımları yok edildi. Sahte şeffaflık görüntüleri içinde mafya ilişkilerine kadar uzanan kirli bir alan yaratıldı. İşsizlik azalmadı, çoğaldı; verimlilik yükselmedi, düştü.
Özelleştirme fiyaskosundan sorumlu olanlar ve bu fiyaskodan nemalananlar çığırtkanlıklarına devam ediyorlar. Her şeyin doğrusunu onlar biliyorlar. Bu rezaletlere karşı çıkanlar terörist olmakla, bölücülükle, vatan hainliği suçlanıyorlar. Düşünceyi yayma aracı olarak bilinen medya ve özgür düşüncenin beşiği olması gereken üniversiteler bu çığırtkanlık terörüne karşı koyamıyorlar.
Siyasal iktidar, kendi yandaşlarına yer açmak için nitelikli insanları kamu yönetiminin her kademesinden kovdu. Nitelikli insanların yerine liyakatsiz ama dalkavuk kişiler yerleştirildi.
Sorun, sadece niteliksizlikle sınırlı kalmadı. Sinsice yürütülen karşı devrim hareketi cumhuriyetin ilkelerini tehdit eden boyutlara ulaştı. Cumhuriyete karşı son derece tehlikeli virüsler üremeye başladı.
Türkiye, cumhuriyetin devrimciliğine dönmeden, doğru ilkeleri belirlemeden, dincilik-laiklik ikilemini aşmadan, planlama kavramına geçmeden, düşünce özgürlüğünü sağlamadan, kamu yönetimini düzeltmeden, ekonomiyi yatırımcılığa ve üretime yönlendirmeden çürümüşlükten kurtulamaz.