Biz çok uygar bir neslin nadide evlatlarıyız. Uygarlığı sizden öğrenecek değiliz.
Her şeyden önce anadilimizi çok iyi konuşuruz ve çok iyi yazarız. Irkçı değiliz, yurtseveriz. Adalete önem veririz, adaletin işine karışmayız.
Sanatçılarımızı, bilim insanlarımızı, aydınlarımızı gözümüzün içi gibi koruruz.
Biz kul değil, bireyiz; yurttaşız. Biat etmeyi, dalkavukluk yapmayı, boyun eğmeyi, kula minnet etmeyi alçaklık sayarız.
Trafik kurallarına uyarız; sarı ışıkta durup kırmızı ışıkta bekleriz. Durmayanları ve beklemeyenleri kınarız. Yine durmuyorlarsa yine kınarız.
İşe alımlarda liyakati esas alırız; torpil, rüşvet ve yandaşlık bize işlemez. Yetkili ve etkililerimiz:”Sen benim kim olduğumu biliyor musun?”diye efelenmez. “Sen kimsin ya!”diyerek cahilliğini kusan yobazları yüceltmeyiz.
Irkçı milliyetçiliğin ve din istismarcılığının bir hastalık olduğunu biliriz. Mezhep ve etnik ayrımcılık yapmayız. Bizim liderlerimiz, meydanlara çıkıp diğer liderlere “Sen Alevisin, sen Zazasın, sen komünistsin, sen ateistsin… !”diye bağırmaz.
Her gün banyo yaparız, suya sabuna dokunuruz. Dişlerimizi düzenli olarak fırçalarız. Başkalarını rahatsız etmeden eğleniriz. Kent kültürümüz çok gelişmiştir. Parklarda, bahçelerde, deniz kıyısında mangal keyfi yapmayız.
Beslediğimiz evcil hayvanları gezdirirken konu komşunun bahçesine ya da yolun ortasına kakasını yapmasına fırsat vermeyiz.
Özel hayata saygı gösteririz. Her şeye burnumuzu sokmayız. Namusun iki bacak arasında olmadığını biliriz. Gereksiz ısrarlarla insanları bunaltmayız. Onların özel hayatlarını deşifre ederek değersizleştirmeyiz; böyle çirkin yollarla politik kazanç sağlamayı aklımıza bile getirmeyiz.
Vergisini ödemeyenlerden, ülkeyi soyup soğana çevirenleri hiç gecikmeden adalete teslim ederiz. Vergi affı diye bir şey söz konusu değildir. Vergi vermemek için paralarını ve mülklerini başka ülkelere aktaranlardan mutlaka hesap sorarız.
Sabırlı, hoşgörülü ve çok nezaketliyiz. Bağırmadan konuşuruz. Sesimizi değil, sözümüzü yükseltiriz. Karşımızdaki kişi kim olursa olsun saygıda kusur etmeyiz, o konuşurken sözünü kesmeyiz. Öfke kontrolümüz tamdır.
Her şeyin kolayına kaçıp günü kurtarmaya çalışmayız, kalıcı değerlere ve buluşlara imzamızı atarız. Bunun için uzun vadeli planlar yaparız ve bu planları hayata geçirmek için canla başla çalışırız. Çok ama çok verimli çalışırız. Bütçeden en büyük payı bilime, eğitime ve sanata ayırırız.
Deprem, sel baskını, yangın, maden göçüğü, toprak kayması gibi felaketlerden ders almayı biliriz. Ormanlara dokunmayız ve dokundurtmayız. Şehirlerde yaşayan halkımızın nefes alabildiği yeşil alanlara gökdelenler dikilmesine izin vermeyiz.
İnsan haklarına saygılıyız, barışçıyız; savaştan nefret ederiz. Barış için meydanlara çıkan yurttaşlarımızın can ve mal güvenliğini sağlamak için tomaları hazır bulundururuz.
Karşılaştığımız kişiyi tanımasak bile onunla selamlaşırız. “Günaydın!” ” İyi günler!” deriz. Tanımadığımız kişi bize gülümserse bön bön bakmayız.
Bizim yöneticilerimiz çok onurludur. Gerektiğinde istifa etmeyi bilirler. Çalıp çırpmayı, rüşvet almayı, işe fesat karıştırmayı, görevlerini kötüye kullanmayı rüyalarında görseler, bir daha aynı rüyayı görmemek için uyumazlar.
Her şeyi bilmediğimizi, bilemeyeceğimizi biliriz. “Bilmiyorum, o konuda bir bilgim yok.” demeyi erdem sayarız, ukalalık yapmayız. Haddimizi biliriz.
Kibirliliği budalalık sayarız. Asla kin tutmayız; hoşgörülü, sabırlı ve anlayışlıyız. Herkese adil davranırız. İnsanlarımızı aşağılayıp ötekileştirmeyiz. İnsan haklarına çok saygı gösteririz.
İnsanların etiketlenmesine izin vermeyiz. Sorup soruşturmadan, inceleyip araştırmadan karar vermeyiz; ön yargılı olmayız. Bizim ülkemizde, bir bildiriye imza attığı için işinden kovulan akademisyenler ve aydınlar yoktur; var diyenler, cahil cühela takımıdır.
Şehirlerimiz çok planlıdır. Çevreyi, doğal zenginliklerimizi, tarihi ve kültürel değerlerimizi gözümüz gibi koruruz. Yeşil alanlarımız, parklarımız, bahçelerimiz, dünya ortalamasının neredeyse üç katıdır. Biz çevreciyiz, gezicileri de bu yüzden çok severiz.
Bizim siyasetçilerimiz düşünerek ve çok özen göstererek konuşurlar.“Vatan haini, cibilliyetsiz, şerefsiz, alçak, yalancı vb.” sözcükleri kullanmazlar.
Biz, akla kara arasında bin bir rengin olduğunu biliriz; bu yüzden etnik farklılıklarımızı zenginlik sayarız. Hiçbir yurttaşımızı etnik kökeninden ötürü dışlayıp terörist muamelesi yapmayız.
Yabancı dilleri ve özellikle İngilizceyi çok iyi konuşuruz. Liderlerimiz, birden fazla yabancı dil bilirler ama dünya liderleriyle tercüman aracılığı ile konuşmayı tercih ederler, anadilimizi incitmezler.
İbadetimiz gösterişsiz, ticaretimiz hilesizdir. Ahlaksızlığı ve üçkâğıtçılığı pratik zekâ sayanlarla işimiz olmaz, böylelerini “Allah ıslah etsin kardeşim!” diyerek yalnız bırakırız.
Biz, takım tutar gibi siyasi parti tutmayız. Partilerimiz din sömürüsü yapmaz, dini siyasete alet etmez. Liderlerimiz meydanlarda kutsal kitap sallamazlar.
Doğum kontrolüne önem veririz. Yurttaşlarımız bakabilecekleri ve yetiştirebilecekleri kadar çocuk yaparlar. Birisi kalkıp bize: “Şu kadar çocuk yapacaksınız.” dese o kişiye her yanımızla güleriz. “Ciddi olamaz, şaka yapıyor.”deriz.
Aldığımız işi zamanında bitiririz, ertelemenin iyi bir çözüm olmadığını çok iyi biliriz. Ekip çalışmasının önemine inanırız. Emeğin en yüce bir değer olduğunu kabul ederiz ve emek hırsızlığı yapmayız.
Taklitçi ve montajcı değiliz; özgün ürünler üretiriz. Ürettiklerimizin hemen tamamı ileri teknoloji ürünleridir.
Bize uygarlık ve Özgürlük dersi vermeye kalkışmayın; bunun hesabını sizden sorarız. “Godot Gelmeyecek” adlı kitabından