Necip Bey (Soydan) Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün başkanlığında oluşan ve 23 Nisan 1920’de kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk dönem milletvekilidir. Necip Bey bu tarihte 30 yaşında olup, meclisin en genç milletvekilidir.
O yıllarda Yenişehir Ertuğrul (Bilecik) il’inin kazası olup, Bursa il’ine bağlanışı 1933 yılında olmuştur. Yenişehirli Necip Bey bu nedenle Ertuğrul Vilayeti Milletvekili olarak mecliste görev yapmıştır.
Necip Soydan Birinci Dönem Ertuğrul Vilayeti (Bilecik) mebusu olup, 1948 yılında da Sivas Vali Yardımcılığı’ndan emekli oldu. Fotoğraf Sivas’a atandığı 1937 yılına ait.
Necip Soydan Kimdir?
1890 yılında Yenişehir’in Günece köyünde dünyaya gelmiştir. Babası Hocaoğullarından Ali Efendi’dir. Aile, 1878 yılında Osmanlı-Rus Harbi, yani 93 harbinden sonra Anadolu’ya göçmüştür. O göç sırasında Yenişehir’e gelen aileler, o zamanlar Günece köyünün tek sahibi olan İranlı bir Acemden köyü 16 okka altına satın almışlardır. Köyü satın alan üç Mora Yenişehirliden birisi Necip Bey’in babası Hocaoğullarının Ali Efendi’dir.
Annesi Emire Hanım’dır. Ağabeyi ise Tayyar Günece’nin dedesi Osman Günece’dir. Tahsil hayatına Yenişehir’de başlayan Necip Bey, Bursa Erkek Lisesi’nden mezun olmuştur. Varlıklı bir ailenin çocuğu olmasına rağmen, ziraat ve hayvancılıkla uğraşan babası, her nedense üniversite tahsili için pek istekli değildir. Fakat üniversitede okuma kararında olan Necip Bey, eşeğini satarak kendisine yol parası temin etmiş ve soluğu İstanbul Mülkiye (Darülfünun)
Mektebi’nde almıştır. 4 yıllık olan bu okulu başarılı bir şekilde 3 yılda tamamlamış ve 1911 yılında mezun olmuştur.
Çağdaş düşünceli ve ileri görüşlü olan Necip Bey, memurluğa Osmanlı döneminde başlamıştır. Evliliği ise kendi köyünden Molla Mustafaların kızı Vecihe Hanım ile olmuştur. Bu evlilikten Ali, Celadet ve Doğan adlı üç çocuğu olmuştur. Çocuklarının eğitimine önem vermiştir.
Büyük oğlu Avukat, ortanca oğlu ziraatçı ve küçük oğlu da Türk Silahlı Kuvvetleri’nde Albay rütbesine kadar yükselmiştir. Necip Bey, mesafeli duruşuna rağmen, evlatlarından hiçbir şey esirgememiştir.
İlk görev yeri maiyet memuru olarak Kığı (Bingöl)’ dır. Kaymakam olarak da sırasıyla Nazımiye (Tunceli), Söğüt (Bilecik) ve Gediz’de (Kütahya) bulunmuştur.
Adana Vilayeti İdare Heyeti azalığından Sivas Vali Yardımcılığına atanmış, 1948 yılında bu görevden emekliye ayrılmıştır.
Emeklilik yaşamı ölünceye kadar köyünde geçmiştir. 1959 yılında vefat eden Necip Soydan ilçe mezarlığına defnedilmiştir.
Yıl: 1920. TBMM’den bir görüntü. Henüz 30 yaşındaki iken 1. Dönem Ertuğrul Vilayeti (Bilecik) mebusu olan Necip Soydan,( Ön sırada sağda oturan) candan arkadaşı Dahiliye Vekili (İçişleri Bakanı) Faik Öztrak ve diğer mebus arkadaşları ile toplu halde.
Lise yılları Sivas’ta geçen ortanca oğlu, saygıdeğer insan Celadet Soydan’ın geçmişte bir ara misafir oldum. Samimi ve saygın ortamda geçen sohbetimizden siz okurlarımın da keyif alacağını umuyorum.
Celadet Soydan Necip Bey’in ortanca oğlu olup, halen yaşamını Bursa’da sürdürmektedir. Bu fotoğraf 1938 yılına ait olup, lise diplomasında bulunmaktadır.
“Babam disiplinli bir insandı. Bizimle daima mesafeli olurdu. İşini hiçbir zaman evine taşımazdı. İyi bir bürokrattı. Çok dürüst olup, yalandan hiç hoşlanmazdı. Eğitime ve spora çok önem verirdi. Bizim de iyi bir eğitim almamız için gereken her türlü özveriyi göstermiştir. Boş zamanlarında bol bol kitap okur, bizim de okumamızı sağlardı. Hele hele spor yapmamızı daima ısrarla önerirdi. Tatil günlerini bazen avlanarak geçirirdi.
En büyük hobisi her çeşit av sporunu yapmaktı. Birbirlerine olan saygıdan olsa gerek, babam anneme ‘Hanım’ diye hitap ederken, annem de daima ‘Bey’ derdi.
Sivas Kongresi’nin yapıldığı bina bizim okulumuzdu. 1937-1938 Öğretim Yılı lise son sınıfında okul müdürümüz, aynı zamanda Riyaziye (Matematik) ve Hendese (Geometri) derslerine gelen Ömer Baygo idi.
Yine bir gün hendese dersinde iken, birden sınıfın kapısı açıldı. Başta iki yaveri, arkadan lacivert gözlü, altın sarısı saçları arkaya taranmış, kalın kalkık kaşlı, bakışlarından etrafa ışık saçılan Yüce Önder Atatürk içeriye girdi. Beraberinde Hariciye Vekili (Dışişleri) Tevfik
Rüştü Aras ve Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Hasan Ali Yücel’de vardı. O’nu yakından görüp tanımak fırsatını yakaladığımız için hepimiz çok sevinçli idik. O’nu ayakta karşıladık ve ‘Buyurun çocuklar’ talimatıyla yerlerimize oturduk. Bu sırada bir arkadaşımız sözlü oluyordu.
‘Ne yapıyorsunuz?’ diye müdür beye sordu. Müdür Bey hendese dersinden şu teoriyi işlediğimizi söyledi: ‘İki muvazi hattı, bir üçüncü hat keserse, meydana gelen ters zaviyeler birbirine müsavidir’ deyince, Atatürk çok sinirlenmişti.
‘Bundan sonra bu teoriye şu şekilde ifade edeceksiniz’ diyerek: ‘İki paralel hattı bir üçüncü hat keserse, meydana gelen ters eş açılar birbirine eşittir’ dedi. Müdür Bey henüz yeni kitapların gelmediğini bahane edince öfkelenen Atatürk, eski Türkçe yazılı kitabı kendi elleriyle yırttı. Maarif Vekili Hasan Ali Yücel’e dönerek: ‘Yeni kitaplar gelmeden bu ders işlenmeyecek’ talimatını sert bir şekilde okul müdürü Ömer Baygo’ya verdi.
Hasta olduğu her halinden belli idi. Sınıfı terk etmeden önce hepimize şu soruyu sordu: ‘Çocuklar şayet ben ölürsem ne yaparsınız?’ Divriği ilçesinden iki arkadaş birden ayağa kalkarak, tek bir ağızdan: ‘Allah geçinden versin Paşam. Ama şunu biliniz ki, ilke ve inkılaplara daima sahip çıkıp, eserlerinizi ölünceye kadar koruyacağız’ deyince, gözlerinin buğulandığına şahit olmuştuk.
Bunu sınıfı en son terk eden başyaveri:
‘Paşanızı ilk defa siz ağlattınız. Gözyaşlarını sizinle birlikte ben de ilk defa görüyorum’ diyerek ifade etti.
Yeni Hendese kitapları ise 15 gün sonra okula ulaştı ve o zamana kadar Hendese dersi görmedik.”
Babası gibi aydın ve çağdaş bir insan olan Celadet Soydan, 1940 yılından bu yana köyde atasına ait olan arazileri bilinçli bir şekilde kullanarak ziraatla uğraşmış.
1955-1959 yılları arası köyün muhtarlığını yaptığı dönemlerde, erozyona uğrayan toprakları kurtarmak için, Toprak-Su Mühendisleriyle teraslar yapmış. Amerika’dan ithal edilen elma fidanlarını dikmiş ve bu fidanlar tutmuş. Bu görevi bıraktıktan sonra bazı siyasi düşünceleri olanların yanlış değerlendirmeleri sonucu, terk edilen ve sulanıp bakılmayan fidanlar kurumuş.
Yıllar sonra bu teraslara tekrar fidan dikilmeye kalkışılmışsa da ne hikmetse fidanların tutmaması hayret verici olarak karşılanmıştır.
Babasının ölümünden sonra Yenişehir’e yerleşen, burada da bazı kurum ve kuruluşların yönetim kurullarında görev alan Celadet Soydan, Ali Can’ın ölümünden sonra yapılan Belediye ara seçimlerinde başkan adayı olmuş ama seçimi çok az bir oy farkıyla kaybetmiştir.
İki çocuk sahibi olup eşini zamansız kaybeden bu ağabeyimiz 89 yaşında olup, yaşamını tek başına sürdürmektedir. Kendisine sağlıklı bir uzun ömür diliyoruz.