Eski harmanlar

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yenişehir de daha 50-60 yıl öncesine kadar çiftçi tarlasını at, öküz veya manda koşumlu karasabanla, sonra da demir pullukla sürmeye başlamıştı. Sulu tarımın yapılmadığı o yıllarda çiftçinin en büyük gelir kaynağı olarak ürettiği ürünler; buğday ve arpa başta olmak üzere ayçiçeği, mısır ve tütündü.

Köylüsü şehirlisi yaptığı alışverişlerde vadeyi ürettiği bu ürünlere göre verirdi. Çoğu sözler de harman sonunda yerine getirilirdi.

İlçemizde buğday ve arpanın ekimi için en müsait günler, 15 Ekim-15 Kasım tarihleri arasıdır. Bu dönemde ekime hazırlanmış olan tarlalara tohumlar, elle savurarak atılır, ekili olan bu arazilere “Ekenek” denirdi.

Kışın kar altında kalan ekenekler, baharın ilk aylarında yeşerir, sonra gelişir, yaz mevsiminin ilk ayında da sararıp olgunlaşırdı. Bu ürünlerden arpalar haziran ayında, buğdaylar ise temmuz ayı başında biçilirdi.

Biçim işlemleri düz arazilerde kosa ile bayır ve dağlık arazilerde ise orak ile yapılırdı. Kosa ve oraklar nalbur esnafında satılırdı. Kosalar kılıç şeklinde, oraklar da 30-35 cm. çapında yarım daire şeklinde olurdu. Kosalara kürek sapından biraz daha uzun, ağaçtan yapılmış ortasında 15 cm.lik tutacağı bulunan saplar monte edilirdi.

Oraklar ise, tek elle tutulabilen ahşap sapı 10-15 cm olan bir aletti. Öteki eliyle sapı tuttuğu için ağaçtan yapılmış üç orta parmağın girdiği ellik kullanılırdı. Kosa olsun, orak olsun ağızları çelik ve keskin olduğu için, arada bir eğe ve bileme taşıyla kullananlar tarafından keskinleştirilirdi.

Düz arazilerde kosa ile biçilen ekin yığınları tarlada öylece kalırken, bayır ve dağlık alanlarda orakla biçilen ekinler hemen tarlada demet yapılırdı. Bu demetler üçlü veya dörtlü olmak üzere, “Tokurcun” denilen küme halinde yığınlar oluşturulurdu.

Tokurcun da önemli olan, başakların aşağı tarafa, sapların ise yukarı gelecek şekilde saçaklı yığın yapılmasıyla, demetlerin olumsuz hava şartlarından etkilenmesini önlenirdi. Bu yığınlar harman alanına gelinceye kadar tarlada bu şekilde bekletilirdi

 

 

 

 

 

 

 

 

1960’lı yıllarda Babasultan eşrafından Mustafa Balcı’nın eski Tat fabrikasının olduğu yerdeki harman yerinden görüntü. (Mustafa Balcı kızıyla birlikte harman döğerken)

 

İlçemizde harman alanları olarak hazineye ait olan meralar veya çayırlar, köylerde ise köyün kendi mera ve çayırları kullanılırdı. Bazıları da kendi tarlalarında harmanını döverdi. Harman alanları 20 ile 30 metre çapında olup, dairesel biçimde tanzim edilir, zeminin düzgün olmasına özen gösterilirdi.

Bu alanlar önce su ile ıslatılıp, üzerine saman serpilirdi. Daha sonrada bu zeminde silindir şeklindeki taş veya benzeri aletler gezdirilerek harman alanı beton gibi sertleştirilirdi.

Harman alanına 4-5 metre mesafede kuzey batı köşesine 3×3 m ebadında 2 m. yüksekliğinde kereste veya ağaç uzatmalarından “Çardak” denilen gölgelik yapılırdı. Çardağın, harmanın tınazı savrulurken esen rüzgârı (Poyraz) engellemeyecek bir yerde olmasına özen gösterilirdi. Esen rüzgârla birlikte harman tozu ve samanın çardakta bulunanları rahatsız etmemesi önemliydi. Çardağın üstü ağaç dalları, çalı çırpı parçalarıyla örtülürdü. Onların üzerine de ağırlık olsun diye ağaç veya kalaslar konurdu. Bu çardak altında yenilen yemeğin, ardından da 1-2 saatlik uykunun tadına doyum olmazdı.

Harmanların en önemli aleti düvenlerdi. Çünkü o yıllarda düven olmadan harman olmazdı. İlçemizde bu aleti Gündoğan Mahallesi, Yusufoğlu Sokak 4 No.lu evinde imal eden Düvenci ustası Hasan Duğan’dı.

Ondan sonra Oğulları Mümin ile Hüseyin Duğan bu mesleği bir müddet devam ettirdikten sonra gelişen teknolojiye teslim olmak zorunda kaldılar. Düven İmalatı diye bir iş kolu kalmadı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Üstteki resimde ise Süleymaniyeli Ahmet Yılmaz yeni nesil harman döveni ile… (Kamil Kıryak’ın koleksiyonundan).

Burhananettin Duğan (68) (Mümin Duğan’ın oğlu) bu meslekle ilgili olarak bakın neler anlattı;

Dedem iyi bir düvenci ustasıydı. Babam ve Hüseyin Amcam hep birlikte çalışırlardı. Bizde onların yanında bulunup, ufak tefek işlerine yardımcı olurduk. Mayıs ayı girdi mi dedem Yenişehir’e gelemeyen dağ köylerine at arabasıyla gider tamir olacak düvenleri onarır, yeni yapılacak olan siparişleri alırdı. Ova köyler iş yerimize kendileri gelerek siparişlerini verir, tamirlerini kendileri yaptırırdı. Babamlar evin altında sipariş verilen düvenleri ya da onarılacak düvenleri yetiştirmek için var gücüyle çalışırlardı. Yanlış hatırlamıyorsam düven boyu 180 cm idi. Uç tarafı kayak patenleri gibi biraz kalkık olurken eni 55 cm. orta kısmı 60 cm. kuyruk kısmı ise 70 cm. olup iki parçalı ağaçtan meydana gelirdi. Bu ağaçlar standart ölçülere özel keski ve keserlerle kâh yontularak kâh rendelenerek ve hiçbir makine gücü kullanılmadan 4 cm. kalınlığında yapılırdı. En sonunda düvenin tabanına 30-35 sıra ve her sırada 20 adet, 3×4 cm ebadında 2 mm. Kalınlığında keskin yüzlü 600-700 adet çakmak taşı büyük bir özenle çakılırdı. Sonunda bu görüntü baklava tepsisini andırırdı. Bu taşlar Kütahya’nın Tavşanlı yöresinden temin edilen volkanik taşlardı. Çok sert oldukları için kolay, kolay aşınmazlardı. Hatta bu taşları demire hızlıca sürttüğünüzde kıvılcım çıkar, bu kıvılcım kav denilen mantarımsı bir maddeyi tutuşturur, tiryakiler sigaralarını böyle yakardı“ diyor.

Devamı Haftaya

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Eski harmanlar

Yorumlar kapalı.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.