Ülkemizde 1926 yılından bu yana kullanılan Gregorian Takvimi Hızır ve Kasım’dan ibarettir. Baharın başlangıcı sayılan Hızır, (6 Mayıs – 7 Kasım) 186 gün, Kışın başlangıcı sayılan Kasım, (8 Kasım – 5 Mayıs) 179 gün olup toplam 365 gündür. Şubat ayının 29 gün olduğu her dört yılda bir toplam gün sayısı ise 366’ dır.
Güneş yılını esas alan temeli eski Mısırlılara dayanan Gregorian takvimiyle 1926 yılından beri ülkemizdeki Hıdrellez Şenlikleri her yıl Kasım’ı Hızır’a bağlayan 6 Mayıs’ta yapılır. O gece sabahlara kadar uyunmaz, dilekler tutulur, bütün temennilerin kabulü için Allah’a dua edilirdi. Sokak ve caddelerde gece yakılan ateşlerin üzerinden genç yaşlı, çoluk çocuk büyük bir coşkuyla atlarlar, hep birlikte maniler ve türküler söylenirdi. Bu gelenekler halen sürmektedir.
Özellikle bekâr gençler, evlilik hayallerinin gerçekleşmesi için önemsediği Hıdrellez şenliklerinde, seçmek ve seçilmek için giysilerine gereğinden fazla önem verirler, iyi niyetlerin ve dileklerin kabul olması için dua ederlerdi. Bu şenliklere mahallenin sevilen simaları da katıldığında, geceler bayram havasında geçerdi.
“Şimdi bahara erdik gonca gonca gül derdik”
Yıl 1956. Yenişehirlilerin Dolapbaşı mevkiindeki hıdrellez kutlamalarından bir görüntü. Aileler bir araya gelmiş ve o günlerin gözde mesire yeri Dolapbaşı’nda kadınlar bir köşede, erkekler başka bir yerde baharın ve hıdrellezin keyfini çıkarıyor.
Bu fotoğrafta Hancılar, Horozlar, Ellibeş Hocalar, Diliçıkıklar ve Komiser Rauflar ailelerinin kadın ve çocuk bireyleri bulunuyor. (Fotoğraf kaynağı: Mustafa Ataç)
Ahşap olan kerpiç işlemeli, kireç badanalı evlerin bahçeleri adeta mini park gibiydi. Vazgeçilmez çiçek olan gül dallarına, o gece, servet sahibi olmak isteyenler içersinde para bulunan küçük bez torbalarını, evlenmeyi düşleyenler nişan yüzüklerini, esenlik isteyenler de dileklerini bir kağıda yazarak gül ağaçlarının dallarına bağlarlardı.
Çocuk, ev, araba sahibi olmak isteyenler de bu ağaçların dibine arzu ettikleri objelerin maketlerini yaparlar veya resimlerini toprağa çizerek niyetlerinin kabul olmasını temenni ederlerdi.
Gül ağacına bağlanan paraların hepsi dilek sahiplerince gün doğmadan toplanır, uğur getirsin diye Hızır bereketi olarak evin veya giysilerin uygun yerlerinde saklanırdı.
Bazıları da kağıda yazılı olan Hıdrellez duasını arzu eden aile bireylerine dağıtır, bu duaya özel istemler de ilave edilerek, dua yazılı kağıtları yine güneş doğmadan birbirleriyle de hiç konuşmadan bir akarsuya atarlardı.
Bu dilekler suya atıldıktan sonra ise suskunluk bozulur, herkes bir biriyle konuşmaya başlardı. Eve neşe içinde dönülürken, bir yandan da dere ve yol kenarlarından toplanan mevsimlik çiçek ve yeşillikler samimi dost ve yakınların kapılarına bırakılırdı.
Eve gelindiğinde, küçükler büyüklerin ellerini öperek bu bereketli günü kutlar, sonra da sabah kahvaltısı hep birlikte yapılırdı. Ailenin en büyüğü sokak kapısını açarak, her türlü dilek ve temennilerini yineleyip işine giderken, ailenin diğer bireyleri de bu istemlere yürekten katılırdı.
İlçemizde Hıdrellez kutlama ve eğlenceleri için çoğu kez Babasultan Tepesi, Dolapbaşı, Millet Bahçesi,
Kozdere Çamlığı, Günece veya Karacaahmet köyleri tercih edilirdi. Hali vakti yerinde olanlar ise Bursa’da, İnegöl’de veya İznik’te kutlarlardı. Hıdırellez eğlence ve şenlikleri için yiyecek ve içecekler akşamdan hazırlanır, sabahleyin erkenden, komşu dost ve akrabalarla birlikte at, öküz ya da manda arabalarıyla piknik yerine gidilirdi. Yenişehir’de o yıllar taksi az olduğu gibi ücreti de pahalıydı. Fakat kamyonu olanlar, konu komşu dost ve akrabaları hep birlikte bu vasıtalarla ya İznik’e ya da İnegöl’e eğlenmeye giderlerdi.
Çocukluk yıllarım Tabakhane Mahallesi’nde geçmişti. Muhtarımız Kara Ali (Palamut) idi. İlçede sözü geçen, lafını kimseden esirgemeyen babacan bir insan olup mahallelinin dert babasıydı. O yoksul günlerde her şey paylaşılırken, neşeler çoğalır, kederler azalırdı.
Dayanışma içinde yaşamak gelenektendi. Mahallemizdeki dost ve yakınlarımız Bakkallar, Bakkal Şükrüler, Bozacılar, Camcılar, Cansızlar, Celiller, Cıngışlar, Çarıkçılar, Çorapçılar, Demirci Niyaziler, Edirneliler, Eskici Mehmet Aliler, Fesçavuşlar, Arnavut Ragıplar Arnavut Recepler, Arnavut Süleymanlar, Fosçular, Fosçu Kâzımlar, Gökçesulular, Güneceli Kâzımlar, Hanımoğulları, Hasbiye Hanımlar, Kara Abdiler, Kahyalar, Kara İsalar, Kavaklılılar, Makineciler, Pestiller, Pirollar, Pomak Yusuflar, Salihler, Sobacı Hüseyinler, Şemakiler, Şoşolar, Taşçılar, Tabaklar, Telgrafçı Hasanlar, Tintinler, Uzun Mustafalar, Yağcılar gibi lakaplarıyla anılırlardı.
Hıdrellezde İznik Gölü’nü Mekân Tutanlar
1950’lı yıllar. Yine bir Hıdrellez günü ve bu kez İznik gölü kenarını mekân tutan zamanın seçkin Yenişehirlilerinden bazıları:
Soldan sağa arkadakiler: Tojo Kemal (Karasıl), Osman Pastırmacı, Enver Coşkun (Koli Enver), Ön taraftakiler: O.Nuri Murabıt (Keçi Nuri), Köse Kemal (Aydemir), Kaya Sandık, Yenişehir Gazetesi kurucularından Mustafa Bilgiç, Nazmi Özbeyaz. (Fotoğraf kaynağı: Ersin Murabıt) Devam edecek