Yenişehirli Kuyumcular ve Sarraflar

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Eskiden kuyumcu; altın, gümüş ve değerli taşlardan, bilezik, küpe, yüzük, kolye, gerdanlık ve benzeri mücevheratları imal eden ve aynı zamanda da bu değerli ziynetleri onaran sanatkârlara denirdi. Bu mücevheratları satan esnaf ve tüccarlar da sarraf diye anılırdı.

1950’li yıllarda ilçemizde kuyumculuk yapan ustalardan Ahmet Doğan’ın (1910-1968) işyeri, Belediye Meydanında idi. Bu dükkânda küçük oğlu Nurettin Doğan (1939-2017) ile birlikte çalışırdı. Diğer kuyumcu ise Hıdırbali Mahallesi Sünnetçi çıkmazındaki Hüseyin Günal’dı (Tömbeki).

Daha eski kuyumcu ustalarını öğrenmek için, Yenişehir Huzurevinde yaşamakta olan Muzaffer Demirci (1923) ile görüştüğümde, en eski kuyumcunun Mehmet Seymen olduğunu, işyerinin de eski belediyenin güney tarafında bulunduğunu, daha sonra aynı mekanda Kuyumcu Hacı Musa, oğlu Derviş ile birlikte çalıştığını, Hacı Musa’dan sonra tekrar aynı işyerinde Mehmet Seymen’in kalfası Ahmet Doğan ile kuyumculuk yaptıklarını, Mehmet Usta’nın ölümünden sonra da uzun bir zaman Ahmet Doğan’ın oğlu Nurettin ile birlikte kuyumculuk yaptığını söylemişti.

Muzaffer Demirci’nin bu açıklamalarından sonra ilçemizin en eski kuyumcularından Mehmet Seymen’in (1875-1949) küçükoğlu Fatih Seymen (1935) ile Aydoğdubey İlköğretim Okulu civarlarında sokak kedilerini beslerken karşılaşmıştım. Hayvansever olan bu naif insanla, ayaküstü yaptığımız sohbette, babasıyla ilgili anılarını yazmak için Yenişehir Gazetesine davet ettim. Memnuniyetini ifade ederek, ertesi günde ofise gelmişti.

Anılarını keyifle dinlerken;; “Babamlar Dağıstan’dan gelip, Yalova’nın Güney Köyüne yerleşmişler. Daha sonra da Yenişehir’e gelerek Çarşı Mahallesi Beyazoğlu Sokaktaki 25 No.lu eve taşınmışlar. Ben de 1935 yılında bu evde dünyaya gelmişim. Annem Köprühisarlı Muzaffer Engür ile Hüseyin Engür’ün ablasıdır. Ağabeyim Faruk Seymen Karayollarından emekli olup, oğulları Mehmet Seymen ve İsmail Seymen, kızları da Münevver ile Ayşe Seymen’dir. Ablam Meliha da, maliyede muhasip memuru olan Muzaffer Albayrak’ın eşidir. Onun da oğulları Cengiz ve Cahit Albayrak’tır. Babam eski kuyumculardan olup, altın ve gümüş türü her çeşit ziynet eşyası imal eder, satardı. Tamirat işleri de yapardı. Ölünceye dek hep bu meslekle uğraştı. 1949 da vefat edince, dükkânı öylece hemşerimiz ve yakınımız olan yanında yetiştirdiği Ahmet Doğan amcaya devretmiştik.

Köyümüz Güney Köyü halkı hep kuyumculukla uğraşırmış. İstanbul’un eski kuyumcu ve sarraf esnaflarının çoğu Güney köylüdür. Hepsi de varlıklıydı. Köylerini hiçbir zaman unutup ihmal etmezler, hafta sonlarında dostlarıyla birlikte İstanbul’dan köyümüze ziyarete gelirlermiş. Bende uzun yıllar işim gereği İstanbul’da yaşadım. Bu geleneği bizlerde çocuklarımla birlikte sürdürüp, hafta sonları köyümüze giderek, tüm eş, dost ve akrabalarımızla birlikte zaman geçirmenin huzur ve mutluluğunu yaşardık.

Eşim 2006 da vefat edip Yenişehir’e defnettikten sonra bende İstanbul’dan 2008 de ayrılarak Yenişehir’e yerleştim. Halen buradayım. Yaşım sekseni geçti. Şükürler olsun iyiyim. Bana ve babama gazetenizde yer verdiğiniz için sizlere de ayrı ayrı teşekkür ederim. Çok sağ olun.” Diyordu.

Mehmet Seymen Usta’nın yanında yetişen ve o işyerini devralan Kuyumcu Ahmet Doğan Ustanın, küçük oğlu Nurettin Doğan’la birlikte Belediye Meydanındaki o küçük mekânda çalıştıklarını dün gibi hatırlıyorum.

En Son Kuyumcu Üçüncü Kuşak Sadullah Doğan, Kısa Bir Süre Önce Kaybettiği Babası Nurettin Doğan İle İşyerinde..

Baba mesleğini Belediye Meydanındaki 23 No.lu kendi işyerinde oğlu Sadullah Doğan’la birlikte sürdüren Nurettin Doğan’ı ziyaret ettiğimde, maziye de şöyle bir bakıvermiştik:

 “Babamlar Yalova’nın Güney Köyüne Dağıstan’dan gelmişler. O dönemin en gözde mesleği kuyumculukmuş. Bu faaliyetleri zamanla çevrede duyulunca, ürettikleri ürünleri satmak için İstanbul Kapalı Çarşıdaki sarraflara götürürlermiş. Sonraları da durumu iyi olanlar İstanbul Kapalı Çarşından işyeri satın alarak birer birer İstanbul’a yerleşmişler. Babamlarda Yenişehir’e daha önce göç eden Kuyumcu Mehmet Seymen Usta’nın da teşvikleriyle Yenişehir’i tercih ederek buraya gelmişler. Babamda Mehmet Usta’nın yanında yetişerek kuyumculuğu ondan öğrenmiş. Belediye Meydanındaki kuyumcu dükkânını devren aldığını hatırlıyorum. Bu dükkânı aldığında bende ilkokul dördüncü sınıfa gidiyordum. İlkokulu bitirdikten sonra babamın yanında kuyumculuk mesleğini en ince teferruatına kadar öğrendim. 1965 yılına kadarda babamla birlikte çalıştım.

O zamanlar elektrikli alet ve edevat yoktu. Aletlerimiz de pense, karga burun, kerpeten, tornavida takımı, döküm potaları, küçük örs, mengene, şalama gibi el takımlarla birlikte, ayak çalışan körüklü bir ocak ve içinde on onbeş litre benzin olan metal bir depomuz vardı.

Körükten gelen hava ile depodan gelen benzin plastik hortumla şalamaya bağlıydı. Şalamanın iki vanası vardı. Biri havayı, diğeri de benzini ayarlardı. Bu şalama ile kaynak yapardık. Kimi zaman deponun harladığı da olurdu.

 Birde kömürle ısıtılan körüklü ocağımızda, altını veya gümüşü eriterek, özel kalıplarına döker, rozet, bilezik, yüzük, küpe vs. gibi ziynet eşyaları yapardık. O zamanlar çok zor ve tehlikeli günlerdi. Nasıl ki aygaz çıktı. Benzin deposunu da kullanmaz olduk. Hala aygaz tüpünü kullanarak kaynak işlemini bu şekilde yapıyoruz.

Babam 1968 yılında vefat edince bu ilk dükkânımızda 1975 yılına kadar 26 yıl çalıştım. Sonra Çayır Mahallesi Tekel Sokak No: 2 deki Belediye dükkânlarına geçtim. 1990 yılına kadar burada çalıştım. Şimdi ise Belediye Meydanı Sokak 23 no.lu bu işyerindeyim. Yedi yaşından beri yanımda yetişen oğlum Sadullah (1966) ile birlikte bu mesleğin son temsilcileriyiz. Sadullah’ın İznik’te de işyeri var. Haftanın üç günü orada bulunuyor. Eşimin vefatından sonra benim de sağlığım bozulsa da çok şükür bu halimle iyiyim. 26 yıldır da bu mekânımda Doğan Kuyumcu olarak, altın olsun gümüş olsun her türlü tamir, döküm ve cila işlemlerini oğlum Sadullah Doğanla birlikte yapıyoruz.

Şu hususumu özellikle belirtmek isterim. Bu havalide altın ve gümüşe yaptığım yaldız işlemelerinde üzerime usta tanımam. Eskiden cilalama işini törpü ile yapar, Pambza marka (beyaz), Gülbahar (kırmızı) pamuk ipliğiyle de parlatırdık. Şimdi ise her şey makineleşince, bütün işleri de teknolojinin gücüyle yapar olduk.” Demişti.

Yılbaşından beri Bursa da bulunduğum için Nurettin Doğan ağabeyimin vefatından haberim olmadı. Bu acı haberi oğlu Sadullah Doğan’dan 30 Ocak günü öğrendiğimde ziyadesiyle üzüldüm. Rahmetli bu sayfaları okumak için Yenişehir Gazetesini sabırsızlıkla bekliyordu. Kısmet değilmiş. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine de sabırlar diliyoruz. 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Yenişehirli Kuyumcular ve Sarraflar
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.