Yenişehir’in son kuyumcusu ve üçüncü kuşak olan Sadullah Doğan ilkokula başladığı 1973 yılından beri babasının yanında yetiştiğini, ortaokulu bitirdikten sonra kuyumculuk meslek dallarında kaynakçılık, cilalama, döküm, testere kesim, yaldız ve imalat gibi dalları öğrendiğini, Yenişehir haricinde bir de İznik’te işyeri açtığını, İznik Endüstri Meslek Lisesi ve Meslek Eğitim Merkezi Müdürlüğünden aldığı, 3 Ağustos 2009 tarih ve 2009-005 No.lu Usta Öğreticilik Belgesiyle de, meslek okullarında Usta Öğreticilik yaptığını, haftanın belirli günlerini İznik’te, diğer günleri ise Yenişehir’deki işyerinde babasıyla birlikte olduğunu yazılı olarak bildirmişti.
İlçemizin renkli simalarından ve ikinci kuyumcu ustası Hüseyin Günal’ın da (Tömbeki) işyeri Hıdırbali Mahallesi Sünnetçi Çıkmazında idi. Yetmişli yıllara kadar bu işyerinde kuyumculuk yapmıştı. Sonra da Bursa’ya taşınarak bu mesleğini Kapalıçarşı’daki Bedestende sürdürmüştü. Daha sonra da aynı mekânda sarraflık yapmıştı.
Günümüzde mücevherat işleriyle uğraşanlar sarraf unvanı yerine kuyumcu ya da mücevherat unvanları kullanılır oldu. Bu isim değişikliğiyle beraber, işyerlerine yaptıkları yenilikler ve vitrin dizaynları ise seyre değerdi
1950 li yıllardaki sarraflarla bugünkü sarrafları mukayese ettiğimizde aradaki farkı ziyadesiyle görebiliyoruz.
O yıllarda sarraflık yapanların işyerleri ahşap yapılardı. Mangal ya da soba ile ısıtılırdı. Bunlardan İbrahim Güvenç’in, İbrahim Aşkın’ın ve Cezmi Erdemli’nin Ahmet Efendi Çarşısında, Mehmet Göktekin (İngiliz ve damadı Münir İstek’in, Süleyman Büyükkocabaş’ın (Şiptikli Hacı) ve Hacı Veysellerin İsmail Beysel’in Cumhuriyet Caddesinde işyerleri vardı.
Salı günleri, dükkânlarının önüne koydukları, üstü camlı ahşaptan tezgâhları bulunurdu. Tezgâhın üstündeki iki kefeli sarraf terazisi camdan yapılmış dikdörtgen bir muhafazanın içindeydi. Yanında da ahşap kapaklı kutu içinde ağırlık ölçüleri (Kilogram, gram ve santigramlar) ile cımbız şeklinde bir maşaları olurdu. Bu terazinin rüzgârdan ve insan nefesinden etkilenmemesi önemliydi. Aynı teraziyi eczaneler ilaç yapımında kullanırdı. Sarrafın çantası berber çantası gibi körüklüydü ve tezgâhın alt bölümde muhafaza edilirdi. Birde ahşap sandalye ile birlikle orta büyüklükte şemsiyeleri de olurdu. Sarraflar Yenişehir’den başka İznik, Osmaneli, Bilecik ve Söğüt Pazarlarına da giderlerdi. Orada da aynı şekilde ahşap tezgâhları ve diğer teferruatları mevcut olup, emin oldukları dostlarının işyerlerinde muhafaza ederlerdi.
İlçemizde sarraflık yapanlardan en eski sarraf Hacı Tahir Ağaların Mehmet Tevfik Gür Efendidir. Oğulları Emin Gür ile Ali Osman Gür de baba mesleğini devam ettirmişlerdi. Sıtkı İkikardeş, Necmettin Gençalp, Cevdet İkikardeş ve oğulları Sami ve Semih İkikardeş, Mehmet Tok, Cemal ve Metin Sinop, Cemal Şahin ve oğlu Cavit Şahin, Kazım Söğüt ve oğlu İbrahim Söğüt, Ufuk Erdemli, Sami Köyçay ve oğlu Cihan Köyçay, Osman Bal ve oğlu Ahmet Bal ve Emin Kocabıyık da sarraflık yapmıştı.
Bursa da bu işi yapanlar ise Ali Osman Gür ve oğulları İhsan, Emin ve Doğan, Münür İstek ve oğulları Tarık, Reha ve Seha İstek, Kamil Dereli ve oğulları Ömer ve Ahmet Dereli, Cahit Türk, Emin Yanbollu ve oğlu ve de Münür Kaderlioğlu’nun oğlu Ali Osman Kaderlioğlu’dur.
İstanbul’da İsmail Beysel ve oğlu Ahmet Beysel, Edremit’te de Nahit Türk sarraflık yapan Yenişehirli hemşerilerimizdir.
Eski sarraflarımızdan Mehmet Göktekin’in (İngiliz Mehmet) torunu, sarraf Cezmi Erdemli’nin de küçük oğlu olan sarraf Ufuk Erdemli ile eski günleri ofiste yad ederken:
“Dedem Mehmet Göktekin (1900-1976) sarraflığa Çayır Mahallesi Tahıl Caddesi 9 No.lu kendi işyerinde başladıktan sonra bir ara Sıtkı İkikardeş ile de ortaklık yapmış, daha sonra Cumhuriyet Caddesindeki işyerinde eniştem Münür İstek ile birlikte 1970 li yıllara kadar çalışıp, 1976 yılında da vefat etti. Babam da bu mesleği Ahmet Efendi Çarşısında sürdürürken ben de onun yanında öğrendim.
Askerden geldikten sonra İngiliz Pasajının girişinde sarraflık yapmaya başladım. Halk deyimi ile altının kıymetini en iyi bilen baba mesleğini seçtim. Saf altın, yani has altın 24 ayardır. Çok yumuşak olduğu için külçe olarak muhafaza edilir. Ayar ölçüsü milyemdir. Saf altın 0,999 milyemdir. İçine bakır başta olmak üzere diğer maddelerde katılarak 22 ayar, 18 ayar, 14 ayar ve 9 ayar olurdu, Ayarlar düştükçe, fiyatları da düşerdi. Bilezik ve yüzükler için en ideal ayar 18 ayardır. Takı olarak kullanılan ziynet eşyaların başında bilezik gelirdi. Bilezikler düz veya desenli olurdu. Birde örme bilezikler vardı. Bunların üzerlerine işçilik bedelleri de ilave edilince düz bileziklere oranla daha pahalı olurdu. O yıllarda beşi bir yerde diye anılan, beş sarı liraya eşdeğer toplam ağırlığı 36 gram olan altınlar da moda idi. Bir sarı lira ise 7 gram, 20 santim idi. Beşibirliğin yarısına Yarımlık denirdi. Bununda bir kalını birde genişi vardı. İkibuçukluk ise Yarımlığın yarısı idi. Bununda incesi ve kalını olurdu. Geniş olanlarına ziynet denirdi. Sarı lira çeşitleri ise Reşat, Hamit, Aziz ve Vahit diye adlandırılırdı. Bu sarı liralarının üzerlerinde turaları yani imzaları bulunurdu. Sarı liranın ziyneti de vardı. Günümüzdeki bütün Cumhuriyet basımı altınlar aynı gramaj ve ebatlarda darphanede basılmaktadır.
Dükkânda ziynet eşyası olarak bulundurduğumuz çeşitleri sıralayacak olursak; bilezik, yüzük, kolye, küpe, zincir ve köstek çeşitleri kuyumcular tarafından imal edilmekte olup, bu ürünlerin üzerlerinde imal eden firmaların patenti de bulunurdu. Bu işaretler sahtekârlığı önlemek içindi. Ayrıca inci ve saat çeşitleri de bulunurdu.
Sarraf terazileri bu günkü gibi dijital değildi. İki kefeli sarraf terazimiz vardı. Ağırlık ölçüleri kilogram, gram ve santigram kullanılırdı. Gramın küçüğü santigramı özel cımbızımla alır kefeye o şekilde koyar tartardık.
Ziynet çeşitlerini camlı vitrinde teşhir ederdik. Zamanla sarraf esnafı çoğalınca bende bu mesleği bırakıp, Yüzüncü Yıl Mahallesinde Bakkaliye işiyle uğraştım. Sonra da emekli oldum.” Diyordu.
Halen ilçemizdeki sarraflardan; Muhsin Çorap – Çorapçı Kuyumculuk, İbrahim Bayram – Bayram Kuyumculuk, Hasan Dikçe – Dikçeler Kuyumculuk, İbrahim Güngör – Güngör Kuyumculuk, Naim ve Saim Doran –Doran Kuyumculuk, Ünal Çelebi – Çelebi Kuyumculuk, Ünal Uslu – Uslu Kuyumculuk, Muhittin ve Mustafa Çorap – Çorapçılar Kuyumculuk, Özkan Avşar – Avşar Kuyumculuk ve Gül Kuyumculuk faaliyetini sürdürmektedirler.
Bu makalenin oluşmasında emeği geçenlerden Fatih Seymen’e, rahmetli Nurettin Doğan’ın oğlu Sadullah Doğan’a, Ufuk Erdemli’ye, Muhsin Çorap’a ve Volkan Dereli’ye teşekkürlerimizi sunarken, ebediyete intikal eden sarraf ve kuyumcu esnaflarımızı rahmetle anıyor, hayatta olanlara da sağlıklar diliyoruz.