Çarşı esnafından olup nalbantlığı Yenişehir’de en son bırakan Ahmet Ulu (1937) olmuştu. Orhaniye Köyünden olan Ahmet Usta, çok sevdiğim ağabeyim Fırıncı Fahri Beler’in de dünürüdür.
Kendisiyle Yenişehir Gazetesinde bir araya gelerek mesleğiyle ilgili sohbetimizde şöyle diyordu:
“Nalbant Ali Elber’in küçük oğlu Hüseyin Elber’in Eski Garajın olduğu yerde nalbant dükkânı vardı. Bu dükkânda 1964 yılında çalışmaya başladım. At, beygir, eşek, öküz, manda hatta inek bile burada nallardık. Çift tırnaklı hayvanların nallarını kendimiz yapardık. At, beygir ve eşek nallarını nalcılardan satın alırdık. At nalına nalça da denirdi. Bu nallar mahmuzlu olurdu. Atlara düz nal da çakılırdı. Bu nallara kapama nal da denirdi. Harman zamanı kapama nallı atlar düvene koşulurdu. Harman kaldırıldıktan sonra da kapama nallar çıkarılır, mahmuzlu nallar yine çakılırdı. Lastik nallar da olurdu. Fazla toprak topladığı için hem pis kokar hem de sağlıklı olmazdı. Şehir içinde fayton ya da taşımacılıkta kullanılan arabalarda koşulan atlara da lastik nallar çakılırdı. Bu nallar kaymazdı. Atı nallarken kuyruğuna kayış bağlayarak bu kayışla hayvanın ayağı bileğinden bağlanıp, nal çakılacak konuma getirilirdi. Hayvanın bu ayağını da mal sahibi tutardı. Önce eski nal çıkarılır, tırnağında eski mıh kalmamasına özen gösterilirdi. Tırnak uçları kerpeten ile kırılır, suntıraç ile de yontulurdu. Atların ayaklarının ortası da çukur olur buraları da suntıraç ile temizlenirdi. Ayak ölçüsüne göre nal uydurulur, Tırnak kesitindeki en dış çizginin dışından mıhlar çakılırdı. Mıhın uçları kerpetenle kısaltılarak tırnak üzerine perçinlenirdi. Sonra da törpü işlemleri yapılarak tırnakların yumuşaması içinde yanık yağ sürülürdü.
Hüseyin Elber’le iki yıl çalışmıştım. 1966 yılında İzzet Özer Ustanın Hıdırbali Mahallesi Mescit Sokaktaki işyerine geldim. Burada da 2005 yılına kadar çalıştım. Meslek hayatım 41 yıl sürmüştü. Zamanında çok güzel paralar kazandık, Allah bereket versin. Fakat nallanacak hayvan sayısı azalınca bizim de mesleğin tadı tuzu kalmadı.”
Yenişehir de bu mesleği hâlâ sürdürüp, alın teriyle para kazanmaya ısrarla devam eden Nalcı Sami Çeki’nin (1933-1998) oğlu Yaşar Çeki (1964) nalın her çeşidini imal ederek nalcılığı, imal ettiği bu nalları da 1991 yılından beri sadece at, beygir ve eşek gibi tek tırnaklı hayvanları nallayarak nalbantlık mesleğini hala devam ettiriyor.
İlçemizin son nalcısı ve nalbantı olan Yaşar Çeki ile Haziran ayı içinde tanıştım. İşyerini ziyaret ederek kendisiyle ilgili bilgi ve belgeleri talep ettiğimde, ertesi günü işyerine beni davet etmişti. İş yerine gittiğimde körüklü ocağını özel olarak yakmış, at nalının nasıl yapıldığını uygulamalı olarak bana sunmuştu. Uzunluğu 25 cm, genişliği 2 cm. kalınlığı da 1 cm olan koyu kurşuni renkteki demir çubuğu, kıskaç ile kor gibi yanan ocağa koydu. Isıtılan demirin tavı geldiğinde ocağın düğmesini kapatıp, sol elindeki kıskaçla kızgın demiri örsün üzerine koyarken, sağ elindeki çekiç ile döverek, bu çubuğun bir ucunu (J) harfi gibi kıvırdı. Ocağın düğmesini açarak harlı şekilde yanan ocağın içine yine kıskaç ile demir parçasını ısıtmaya başladı.
Tekrar tavı gelen demiri çekiç ile döverken bu kez nal (U) harfine benzerken ucunu da bir cm uzunluğunda örsün kenarında kıvırarak mahmuzunu yaptı. Yine ocağını yakarak kor haline gelen demiri bu kez nal şekline sokarak diğer ucunun da mahmuzunu yaptı ve örsün kenarında bulunan zımba ile nalın her iki tarafına mıh yerlerini delerek, üç seansta bir tane at nalını imal etti.
İmal ettiği nalları, hazır mıhları ve de nallamada kullandığı takımlarının da fotoğraflarını hemen orada çektim. Atasından yadigâr kalan körüklü ocağı, örsü, çekici, maşaları, zımbası, büyük ve küçük demir makasları ile öküz nallarının mıh yerlerini delmek için kullanılan asırlık zımba makinesi, geçmişin anılarıyla sessizce yerlerinde öylece duruyordu.
Bir ara dükkânın önünde park eden arabasının bagajını açtığında, içinde her çeşit nalları, mıh kutuları, çekici, iki kerpeteni, suntıracı, törpüsü, yanık yağı ve fırçası her an müşterisini bekliyor gibiydi. İlçemizde yok olmaya yüz tutmuş nalcılık ve nalbantlığın son temsilcisi olan Yaşar Çeki, böylesi el sanatlarına ve de sanatkârlarına gereken önem ve özenin gösterilmediğinden yakınırken, onu yürekten desteklediğimi belirtmek isterim. Devam edecek