Köyün Tarihi Eserleri ve Kalıntılar
Köy Camisi
Bugün köyde iki adet cami bulunmaktadır. Köyün ilk camisi 19.yüzyıl sonunda muhacirlerin köyü kurmasından hemen kısa bir süre sonra yapıldığı varsayılmaktadır. Bazı kayıtlarda 1900'lü yılların başında inşa edildiği yazılıdır. Bu dönemde yapılan eski cami Sekeri köyünden Hanife isimli bir kadının arsası üzerine yapıldığına dair kayıtlar mevcuttur. Bu ilk cami ahşap olup, minaresi tuğladan, merdivenleri ise kumtaşı denilen taşlardan imal edilmiş. Merdivenlerde kullanılan kumtaşları köyün üstünde, güney kesiminde bulunan Koraj çeşmesinin üstündeki ocaklardan getirilmiş. Caminin hemen yanında bulunan üç odadan birisi köyün ihtiyarlarına aitmiş. Bu odanın kış aylarındaki odun ihtiyacı, köyün üstünde camiye ait tarladan karşılanırmış. Bu tarlaya da zaman içerisinde cami tarlası denmiş.
Eski cami 1950-51 yıllarında yıkılınca camının olduğu arsaya 1952 yılında ikinci bir camii inşa edilmiş. Bu tarihte yapılan camii 5 Mart 2005 tarihine kadar hizmet verdikten sonra yıkılarak 2007 yılında bugünkü büyük ve daha gösterişli olan cami inşa edilmiştir.
Yukarı mahallede bulunan ikinci cami ise köyden Körağalar sülalesinden M. Zeki Yılmaz tarafından 1991 yılında yaptırılmıştır.
Köyün güney kısmında yer almaktadır. Köye nazaran hakim bir tepede yer alır. Konuya hakim uzmanlarca Ortaçağ kalesi özelliklerini taşıdığı söylense de, bilimsel olarak yapım tarihi konusunda bir görüş yoktur. Kale kalıntıları son yıllara kadar belirgin vaziyette bulunmasına karşın son yıllarda özellikle definecilerin tahripleri nedeniyle pek az kısmı görülebilmektedir.
Kalenin iç kısmı şimşir ağaçlar ile örtülmüş olup, doğu kısmında yani Abadiye'ye bakan yönde kalenin giriş yeri olduğu düşünülmektedir. Kalenin birçok noktasında olduğu gibi giriş yeri de özelliğini yitirmiştir. İç kısımlarda Osmanlı öncesi olduğu varsayılan ok, mızrak ve uçlara rastlanmıştır. Ayrıca giriş kısmında büyük bir duvar taşına monte edilmiş demir halka mevcuttur. Giriş kısmının hemen doğusunda yer altına inen bir dehliz bulunmaktadır. Köylülerce; kalenin kuzey kesiminde ise bir başka dehlizin varlığı anlatılmaktadır.
Kalenin alt kısmında ve Kumlubayır denilen mevkide dönem dönem mezar kalıntılarına, kafataslarına denk gelinmiştir.
Neden Üçoklu Kalesi denilmiştir sorusunun cevabına ulaşabilmek en azından şimdilik mümkün değildir. Ama köyde anlatıla gelen bir rivayete göre bu kale ile diğer köy kalesi arasında zaman zaman savaşlar ya da ufak tefek münakaşalar yaşanırmış. Bu iki kale arasında yapılan çatışmalarda bu kaleden üç ok atılırmış. İsminin de buradan geldiği köylülere bu şekilde anlatılmaktadır. Gerçektende bu kaleden ileride, kalenin doğu kısmında bulunan ve halk tarafından "Orhan Kalesi" olarak adlandırılan bir başka kale mevcuttur.
Köyün doğu kısmında ve bitişiğindedir. Köylülerce "Orhan Kalesi" olarak da adlandırılmaktadır. Bugün köyde kalenin bulunduğu mahalle de "Kale Mahallesi" olarak anılmaktadır. Duvarları yer yer belirgin olsa da, yıllar önce burada açılan taş ocağı nedeniyle oldukça zarar görmüş durumdadır. Kalenin çevresinden çıkan kemiklerin çokluğu, bu mıntıkada çok eski ve büyük bir mezarlığın bulunduğunun işareti gibidir. Köylülerce “Köyyeri” olarak adlandırılan bu mevkii olasılıkla eski bir köy yeridir. Üçoklu olarak bilinen kale ile arasındaki dere boyunca uzanan ulaşım yolu hala belirgin vaziyettedir. Bu yol üzerinde de yer yer yontulmuş taşlar ve mağaralar mevcuttur. Üçoklu kalesi ile bu kale birbirini tam karşıdan görüp karşılıklı haberleştikleri şeklindeki rivayetler köylülerce anlatılmaktadır.
Karaamca köylüleri bu kalenin olduğu yere "Güllükpınarı" derlermiş. Bu kalenin altından geçen dereye de Sekeri ve Karaamca köylüleri "Akdere" delermiş. (Haftaya; Köyün Tarihi Eser ve Kalıntıları davamı)
