Sizinle son buluşmamızda henüz seçim yapılmamış ve ben ‘uyanmak için bir şans’ başlığıyla bir yazı yazmıştım. Son paragrafında ise ‘bu sefer umutluyum sanki’ demiştim haddim olmayarak. Hepinizden özür diliyorum. Yaşadığım ülkeye ve insanlarına bu kadar yabancı, bilgisiz, ilgisiz kaldığım için.
1 Kasım günü büyük bir heyecan yaşadım aslında. Yaşadığım ülkede bazı gerçekler, çoğunluk tarafından sonunda görülmüş ve bir önceki seçimlerde halk kendisinden bekleneni, özleneni yaparak partilere ayarı vermişti.
Bana göre, daha güzel bir buluşma, her şeye rağmen bir noktada uzlaşma kararı vermişti T.C. topraklarını vatanı kabul etmiş insanlar.
Hiçbir partiyi tek başına iktidar yapmaya yetmeyecek, bir parti çatısı altında toplanmadan, sadece istemediği partiye karşı gelmek için birleşmeye zorunlu bırakacak şekilde kullanmıştı herkes oyunu.
Çok açık ve net bir mesajdı bence. ‘Biz seni ya da diğerini desteklemek için değil hemen hemen eşit şekilde hepinizi seçiyoruz. Birbiriniz olmadan iktidar olamayın ki bugüne kadar ki vermediğimiz oyların bir anlamı olsun. Birleşerek iktidar olun ki hem istemediklerimiz gitsin hem de bu ülkenin temel düsturu kardeşlik, özgürlük, bağımsızlık, demokrasi ilkeleri gerçekçi olsun’ dedi.
Peki, sonuç ne oldu? Üç parti birleşerek bir şeyi başaramadıkları gibi bir de istenmeyenle birlik olmaya çalıştılar. Gereksiz egolar ve bilmişliklerle birbirlerine laf sokmaktan öteye gidemeyen komşu mahalle çocuklarına bir de yukarı mahalleden ince hesaplarla kurulmuş oyun servis edilince ‘kaos, terör, ekonomik buhran…’ isimlerine sahip oyun materyalleri kucaklarında patlamaya hazır bomba gibi kaldı.
Onlar kucaklarındaki bombanın farkında olmadan birbirleriyle kavga etmeye, artık çürümüş fikirlerini ağız dolusu savurmaya devam ederken, diğer taraf yazdığı senaryoyu kendi çıkarına göre hesapladı, oynadı, oynattı. Sonuç ise 1 Kasım.
Şimdi özür dileme sebebime gelirsek eğer, ben tüm bunlar olurken kendi etrafımdaki insanlarla konuştuğumda herkesin benim gibi düşündüğüne, paranoyak olmadığıma ve dahası artık herkesin senaryoları okuyabildiğine inanmıştım. Yanılmışım.
Meğer ben bir fanus içinde yaşıyormuşum. Kendim gibi olan insanlarla. Geri kalanlar ise diğer %50’yi oluşturuyormuş. Ben onların hiç farkında değilmişim. Özür diliyorum herkesten, aynı ülkede yaşadığımız halde bu kadar yabancılaştığım için.
Ben ve çevremdekiler için Yılmaz Özdil 4 Kasım günü yazmış. O yazıda yazdıklarının fazlası var eksiği yok. Merak ederseniz okuyun. Biz o yazıdaki insanlarız. Sadece vatansever olduğu için, yaşadığı ülke çağdaş olsun diye uğraşan insanlar. Yoksa gerçekten büyük çoğunluğumuz için hiç zor değil burayı diğer %50’ye bırakıp gitmek. Artık gerisini de onlar düşünsün.
Ben ve birçok arkadaşım elimizden geleni yaptık bu seçimler için. Kendi oyumuzu kullanmak adına türlü badirelerle sandığa yetişme çabasından tutun da milletimizin oyuna sahip çıkmak için Pazar sabahı 6.00’da sandık başında nöbete durmaya kadar. Biz elimizden geleni yaptık vicdanımız rahat. Bundan sonrası bizim için bir uçak biletine bakar.
Peki ya diğer %50 derseniz, onlarda dizi aralarında yayınlanan haber bültenlerinde hiç binemeyecekleri uçakların ineceği 3.havaalanı projesini alkışlarlar sanırım. Gerisi Allah Kerim.