Korku, insanların doğasında var olan bir duygudur ama güzel kardeşim senin korkun bu tür bir korku değil.
Shakespeare’nin dediği gibi sen; sorumluluk getireceği için düşünmekten korkuyorsun, eleştirilmekten çekindiğin için konuşmaktan korkuyorsun, reddedilmekten korktuğun için duygularını ifade etmiyorsun, gençliğin değerini bilmediğini için yaşlanmaktan korkuyorsun, dünyaya iyi bir şey vermediğini için unutulmaktan korkuyorsun ve yaşamayı bilmediğin için ölmekten korkuyorsun.
Sen; görmekten, duymaktan, dokunmaktan, hatırlamaktan, ümit etmekten, şiirden, şarkıdan, türküden korkuyorsun.
Korku seni felç etti, zihnini ele geçirdi; korktuğun için haksızlıklara, adaletsizliklere, hırsızlıklara, rüşvetçilere, yalancılara, din istismarcılarına çanak tutuyorsun.
Korku seni çakallaştırdı, yanaşmayı ve yalamayı öğrendin. Susarsam, sessiz kalırsam, kendimi gizlemeyi becerebilirsem bana dokunmazlar diye düşünüyorsun. Pişman olmaktan bile korkuyorsun.
Kurnazlaştın; karda yürüyüp izini belli etmemeye çalışıyorsun: “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.”diyorsun. Gölgenden bile korkuyorsun. Onurunu, özgürlüğünü, insanlığını yitirdin.
Ölümü gösterip seni sıtmaya razı ettiler. Beynin de bedenin de felç oldu; hareketsiz kaldın, miskin ve mecalsizsin. Korktuğun için kendini sansürlüyorsun.
Cezalandırılmaktan, mahrum bırakılmaktan, dışlanmaktan, ötekileştirilmekten korkuyorsun. Dut yemiş bülbül gibi susuyorsun; güdülmeye razı oldun.
Korkularından kurtulmak için direnebilirdin ama sen böyle onurlu, böyle insanca bir yolu tercih etmedin. Canının yanmasını göze alamadın; çakallaşarak, dalkavuklaşarak, yanaşma olmayı kabullenerek, susarak, ezenin yanında yer aldın.
Ülkeyi iç savaşın eşiğine getirenlere, dini ve toplumsal değerleri çürütenlere, hırsızlara, yalancılara, cahillere, eziklere, zalimlere: “Yeter artık, git! diyemedin.
Sürünün içinde koyun olmayı, kul olmayı, biat etmeyi, şakşakçılık yapmayı, önüne atılan kemiklerle yetinmeyi tercih ettin.
Sen korkuna yenik düştüğün için korkaksın. Korkak olmasaydın, korkularını lehine çevirebilirdin; çevirmedin. Cesur bir sineğin korkak bir filden daha güçlü olduğunu görmek istemedin.
Sen, diktatörün arayıp da bulamadığı kişisin çünkü diktatör korku salmadan ülke yönetemez.
Diktatör, kontrolü ele almak için muhaliflerine kalıcı zararlar verir; onları hapse attırır, sürgüne göndertir, aba altından sopa gösterir, gözdağı verir. Kan kokusu almış bir köpek balığı kadar tehlikelidir.
Sen, diktatörün baskılarına isteyerek teslim oldun. Korku aklını ve duygularını kemirdi; gücü elinde tutanları kızdırmamak için üç maymunu oynamaya başladın.
Korkunun gözleri senin korkaklığın yüzünden çoğalıyor. Korku hayatta kalmanı sağlayabilir ama o hayat çirkindir, onursuzdur, mutsuz edicidir, aşağılayıcıdır. Korku, insanın ısısını çalar, donarsın.
Tercih yap; insana ait özelliklerini geri al, kemik toplamaktan vazgeç, sadakaya ve zulme alışma! Karanlığa giden yoldan geri dön.
Korkarak her gün öleceğine, insanca yaşa, bir kere öl! “Korkunun Gözleri Çoktur” kitabından