Yetki ve sorumluluk,
Birlikte kullanılması gereken bu iki kavram,
Israrla ve inatla ayrı değerlendiriliyor.
Her türden kurum ve kuruluşta olduğu kadar,
Sivil toplum kuruluşlarının
Hatta siyasi parti yönetimlerinin alışkanlığı haline geldi.
Tamamı, yetkisiz sorumlular arıyor.
Yetkinin kendilerinde kalmasını istiyorlar ama
Sorumluluğu başkalarının almasından yanalar.
Kendi örgütlenmesi içinde yetki alıp yönetici olanların bu beklentileri akılcı değil.
Yetkili kullanan insanlar, sorumluluk alırlar.
Sorumluluk almadan yetki kullanımının, olabilirliği yoktur.
Yetkiyi, emir verme gücü olarak anlamak,
Askeri bir disiplin içinde mümkündür belki ama
Gönüllülük esasına göre kurulmuş örgütlenmelerde işe yaramaz.
Bu tür örgütlenmelerin çalışma tarzında,
Yetkili insanlar tarafından hazırlanan yapılacaklar listesi,
Örgüt tabanında değerlendirilir,
Kısa, orta ve uzun vadede yapılacak işler, bir program haline getirilir.
Yetki kullanıcıları, ancak bu hallerde mensuplarından katkı bekleyebilir.
Bunun aksi yetkilinin, sorumluluk dağıtması anlamına gelir.
Yetki, istenirken ki coşku, sorumluluk aşamasında da sürmeli
Ve bu coşku, yapılması gereken işlere yansıtılmalıdır.
Yöneticinin en temel işlevi, karar vermektir.
Bunun içinse karar verme gücüne sahip olmalıdır.
Yetki var, sorumluluk var ve yine de helva olmuyorsa
O zaman sorunun kaynağında yönetici vardır.
Yetki ve sorumluluğun birbirine denk kavramlar olduğu,
Bilinmeden yola çıkılmış ve
Hata, işin başında yapılmıştır.
Bu durumdaki yönetimlerin ilk aklına gelen,
Akil insan arayışları olur
Ama sorunun çözümüne çare olmaz.
AKP tarafından oluşturulan,
Yetkisiz akil insanlar heyetinin
Sorumlu tutulamayacağı gibi
Orada da AKP’nin yaptığı,
Sorumlu ve yetkili TBMM dururken,
Sorumsuz ve yetkisiz bir akil insanlardan çare umması olmuştur.
Kullanılan yetki, sorumluluk almayı kapsar.
Kendimizi yetkili ilan edip,
Sorumlu aramak,
Ya da sorumlu atamaya çalışmak, çaresizliktir.
Yorumlar kapalı.