Şimdi size seksen beş yaşındaki bir kadından söz edeceğim. Uzun boylu muydu, kısa boylu muydu, zayıf mıydı, şişman mıydı? Bu ayrıntıları geçelim ama gözlerinin ve yüzünün güzelliğini anlatmadan geçersem yazık olur.
O kadının gözleri göz değil çiçek bahçesidir. Dünyanın tüm çiçekleri o gözlerde açmıştır. Dünyanın en güzel şiirlerini o gözlerde okuyabilirsiniz. O gözler bir bahar manzarası gibidir, temizdir, masumdur, merhametlidir, hoş görülüdür. O gözler kavgacı değildir, kindar değildir, kıskanç değildir. O gözlere kurnazlık virüsü bulaşamamıştır.
O gözler çocuk gibi bakar, hıyanetsiz bakar, inatlaşmadan, öfkelenmeden bakar. O gözlerde biraz kırgınlığı görebilirsiniz, biraz incinmişliği görebilirsiniz ama dargınlığı göremezsiniz; fesatlığı hiç göremezsiniz. Onun dargın olduğu ve ona dargın olan bir kişi bile yoktur. Bu, üniversitelerde tez konusu yapılabilecek bir erdem değil midir?
Seksen beş yaşındaki bu kadının gözleri çok iyi görüyor, kulakları çok iyi duyuyor, belleği çok güçlü. Söylediklerini de unutmuyor söylenenleri de. Nefes darlığının dışında ciddi bir rahatsızlığı yok
Yaşlı kadının yaşayan beş çocuğu var. Üçü kız ikisi erkek. Sanırım küçük yaşta ölenler de var.
Epeydir yalnız yaşayan bu güzel yaşlı kadın dün gece hastalandı, sabaha kadar uyuyamadı. Yataktan kalkıp tuvalete gitmek istedi vücudunu kaldıramadı; defalarca denedi ama olmadı.
“Bu kez başka!” diye mırıldandı. “Bu nefes darlığı gibi bir şey değil. Bu kez başka. Vücudum beni terk ediyor.”
Sabahın ilk ışıklarında ortanca kızını aradı:
“İşini gücünü bırak hemen buraya gel.” dedi.
Ortanca kız telaşlandı; annesinin sabahın köründe onu araması, ”Hemen gel!”diye uyarması hayra alamet değildi. “Yaramaz bir şey mi var, hasta mısın? “diye sordu ama boşuna sordu; çünkü yaşlı kadın telefonu kapatmıştı. Ortanca kız telaşlandı, kaygılandı hatta korktu ve hemen evden çıkıp annesinin yaşadığı apartmana doğru ilerledi. Gideceği yer çok uzakta değildi.
Annesinin yaşadığı dokuz numaralı dairenin kapısını çaldı. Diğer zamanlarda hemen açılan kapı bu kez açılmadı. Kaygı içindeydi, kapıyı defalarca çaldı. “Anneme bir şey oldu ya öldü ya da bayıldı!” diye düşündü. Diğer kardeşlerine haber vermek için telefonu çıkarmıştı ki kapının arkasında bir sürüklenme sesi duydu
Yaşlı kadın, sürünerek dış kapının yanına kadar gelmiş kilidi çevirmeye çalışıyordu. Son bir gayretle doğruldu ve kapıyı açtı.
Ortanca kız şaşkındı, kısa bir süre ne diyeceğini bilemedi. Neden sonra: “Ne oldu anacığım, hasta mısın, ayağa kalkamıyor musun?” diye sorabildi.
Yaşlık kadın, kızının bu sorularına yanıt vermedi. Cansız ama talimat veren bir sesle salonun köşesinde duran ve kendisine ait olan çeyiz sandığını işaret etti:
“O sandığı buraya taşı ve kapağını aç!”
Ortanca kız biraz sakinleşmiş gibi görünüyordu. Annesinin isteğini yerine getirdi. Çeyiz sandığını yaşlı kadının oturduğu yöne sürdü ve kapağını açtı. Kız, sandığın içinde annesinin gençliğine ait özel giysilerini göreceğini düşünmüştü ama tümüyle farklı nesnelerle karşılaştı.
Yaşlı kadın hemen konuya girdi. Yitirecek zamanı yokmuş gibi davranıyordu. Kızına özlem dolu gözlerle baktı ve sandığın içindekileri çıkarmasını istedi. Ortanca kız, sandıkta ne varsa dışarı çıkardı.
“Bak kızım!” dedi yaşlı kadın. Şimdi beni iyi dinle, söylediklerimi kafana iyi yerleştir. Önce şu halıdan başlayalım. Bu halıyı tabutumun üstüne serin; beni gömdükten sonra fakir birine verin. Şu kefen. Sizlere masraf olmasın diye yıllarca önce aldım. Şu havluları mezarıma su dökecek olan ibrikçiye verin. Eğer mezarlıkta yer varsa beni babanın yanına gömün.
Ortanca kız, annesinin bu anlattıkları karşısında gözyaşlarına boğuldu:
“Anne! Ne ölmesi! Aklına neden böyle şeyler getiriyorsun. Şimdi kardeşlerime haber vereceğim ve seni hastaneye kaldıracağız. İyi olacaksın.” diye seslendi.
Yaşlı kadın, kızının söylediklerini hiç duymamış gibiydi. İniltili bir sesle kızına şöyle dedi:
“Bırak ağlamayı, kardeşlerini de rahatsız etme. “Bu kez başka. Benim için yolun sonu. Şimdi bana yardım et de yatağıma yatayım.
Ortanca kız, kardeşlerine haber verdi. Yaşlı kadını hastaneye kaldırdılar ve iki gün sonra öldü.
O kadın benim annemdi.