Ünlü eğitimci ve yazar Robert Fulghum, verdiği konferanslardan birinde şunları söylüyor: “Ben paylaşmayı, merhameti, dürüstlüğü, adaletli olmayı, emeğe ve emekçiye saygı duymayı ilkokul öğretmeninden öğrendim.”
Ne acıdır ki benim böyle bir öğretmenim olmadı. İlkokulu köyde okudum. Henüz sekiz yaşındayken son derece acımasız, kırıcı, kindar ve herkesten nefret eden bir öğretmenin sınıfında öğrenciydim. Hepimiz onun karşısında tir tir titrerdik. Sopa yemediğimiz, hakarete uğramadığımız günü hatırlamıyorum. Çocuklar ve gençler onun dünyasında ezilmesi gereken böceklerdi. İşte böyle bir tehlike altında o güzelim yıllarımız ziyan oldu.
Çocukları ve gençleri sevmeyen kişi öğretmenlik mesleğini asla seçmemelidir. Çocukları sevmek kolaydır. Onların kusurları deneyimsizlikten kaynaklanır ve kalıcı değildir. Nefret ettirici hatalar, aptalca gurur, bilinçli zalimlikler yetişkinlere özgüdür. Çocuklarda ve gençlerde bu tür olumsuzluklar görülmez.
Öğretmen çocukları sevmeli ve onlara arkadaşlık etmekten zevk almalıdır. Bu zevki alamıyorsanız asla iyi bir öğretmen olamazsınız. İyi bir öğretmen, çocukların ve gençlerin enerjilerinin kendine aktığını hisseder. Bu akışı sağlayabilen öğretmen asla yorulmaz.
Bazı öğretmenlerin gerçekten çekilmez öğrencileri vardır. Bunların pek çoğu okuldan ve öğretmenden nefret ederler; hiçbir şey öğrenmek istemezler. Onlara göre okul bir hapishanedir. Tek istedikleri şey bir an evvel yetişkin olmak ve para kazanmaktır.
Evet, böyle sorunlu öğrencilerin olduğu gerçektir ama pek azı böyledir. Bu durumu eğitimin ana sorunu olarak anlamak ve anlatmak hatalıdır. Öğretmen böyle durumlarda kuralları, çiğneyenleri hemen gözaltına almaya kalkışan polis gibi davranamaz. Sorunu çözmek için ilgililerle iş birliği yapmalıdır.
Öğretmen, sorunlu öğrenciye acıyarak bakmamalı ve onu asla aşağılamamalıdır; çünkü bu duygu onu büsbütün çileden çıkarır. Bu çocuklar, hasta insanlar gibi hangi hastalığın ateşiyle kıvrandıklarını, hangi sorunların kendilerini saldırganlaştırdıklarını bilemezler.
Öğretmen, öğrencilerini tanımak zorundadır; çünkü onlar yetişkinlerden tümüyle farklıdırlar. Onlara gerçekten bir şeyler öğretmek istiyorsanız çocukların size ya da tanıdığınız kimselere benzemelerini beklemeyiniz. Onların duygu ve düşünce dünyalarını anlamaya çalışırsanız daha hoşgörülü olursunuz.
Öğretmen öğrettiği konu hakkında donanımlı olmalıdır; sadece öğrencilere anlatılacak kadarını bilmesi yeterli değildir. Öğretmen ele aldığı konunun yüksek aşamasını bilmeden basit bölümünü kavratamaz.
Bir şeyi tam bilmeden öğretmeye kalkışan öğretmen, farklı bir soru karşısında şaşırıp kalır. Kendi alanında otorite duygusu veremeyen bir öğretmen başarılı olamaz. İyi bir öğretmen en azını yapmakla yetinemez.
Öğretmen mesleğinin insanı olmalıdır. Matematiğe hiç ilgi duymayan bir kişinin daha iyi bir iş bulamadığı için matematik öğretmeni olarak görev yaptığını düşünelim. Bu kişinin öğretmen olarak kalmasından daha kötü ne olabilir? Her şeyden önce matematik öğretemeyecektir. Daha kötüsü öğrenciler matematikten nefret edeceklerdir.
Öğretmen şefkatli olmalıdır. Şefkat olmadan etkili ve kalıcı bir öğrenme sağlanamaz. Zor kullanılarak sonuç almak isteyen bir öğretmenin aslan terbiyecisinden ne farkı kalır? Şefkat içten olmalıdır. Öğrenciler, bir köpeğin kendinden korkanı kolayca hissettiği gibi kendilerini sevmeyen öğretmeni çok çabuk anlarlar.