Yaşlılık üzerine

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

  

İnsanlar yaşlandıklarını uzun süre hissetmezler. Bazı kişiler yaşlı olmalarına karşın bize genç görünürler. Onların çalışma güçlerine ve sözlerindeki gençlik vurgularına hayran oluruz; ama durum göründüğü gibi değildir. Genç bir insanın en fazla nezle ile atlattığı bir rahatsızlık bunlarda zatürreye hatta beyin kanamasına yol açabilir.

   Yaşlanmak garip bir duygudur. O kadar gariptir ki bir gün yaşlanacağımıza inanmak istemeyiz.  Yaşlandığımızı ancak kendi yaşımızdaki birinin yüzünde görebiliriz. Otuz kırk yıl önce tanıdığımız biriyle karşılaştığımızda şaşırıp kalırız. Dostumuzun yüzündeki derin izleri görünce dehşete kapılırız. O zaman anlarız ki yaşam delikanlıları yaşlandırıyor.

   Yaşlılık sadece ak saçlar ve kırışık bir yüz değildir. Yaşlılık; artık geç kalındığını, oyunun oynanmış olduğunu ve sahnenin başka bir nesle ait olduğunu hissetmektir.

   “Yaş yetmiş iş bitmiş.” “Kırkından sonra azanı teneşir paklar.” “Çalışmak ve mücadele etmek neye yarar?” “Yataktan çıkmak neye yarar?” “Yaşamak neye yarar?” gibi sözler son derece acımasız ve tehlikeli sözlerdir.

Yaşlıların böyle düşünmelerine neden olanlar ne yazık ki çocukları, torunları ve yakın çevresinde bulunan kişilerdir. Onlara göre, ceylan yakalayamayan yaşlı kurdun ölme zamanı gelmiştir. Bir yaşlı için; “Artık tükendi, artık işe yaramıyor.” demek: “Ölme vaktin geldi.” demektir.

   Yaşlanan bir vücut eskiyen bir motora benzer. Eğer özen gösterilir ve bozulan parçaları zamanında onarılırsa daha bir süre iş görebilir ama bu motoru tümüyle yenilenmiş saymak hata olur. Kendisinden eski gücü beklenmemelidir.

   Bazı yaşlılar şaşırtıcı düzeyde bencil ve cimri olurlar. Cimrilik kısmen yoksul kalma korkusundan ileri gelir. Yaşlı sıkıntı çekmemek ve çevresindekilere muhtaç kalmamak için elinde bulunanları korumaya çalışır.

   Yaşlı insanlar yeni düşünceleri özümseyemezler. Bu yüzden eskimiş düşüncelerine hırçın bir inatla saplanıp kalırlar. Kendilerine itiraz edilmesinden hiç hoşlanmazlar. Güncel olaylara pek ilgi duymazlar; eski öyküleri yineler durular. Bu öyküleri o kadar çok yinelerler ki çevresindeki kişileri usandırırlar ve özellikle gençler onlardan uzaklaşırlar.

   İşte yaşlılığın en büyük sorunu olan yalnızlık böyle başlar. Yaşlı kişi arkadaşlarının çoğunu yitirmiştir ve yeni arkadaşlar edinemez. Zevklerinin çoğundan mahrum kalır. Böylece yaşlının çevresindeki ıssız çöl giderek genişler.

   Acaba iyi bir yaşlanma mümkün müdür? Bu kaçınılmaz sonu daha sorunsuz karşılayabilir miyiz? Bu soruları “Evet” şeklinde yanıtlayabiliriz. Yaşlılığın büyük bir çöküntüyle seyrettiği iddiası doğru değildir. Bazı yaşlılar pek fazla değişiklik göstermeden yaşlılıktan ölüme geçerler.

   Özen gösterilen bir vücut uzun süre zarafetini ve sağlamlığını koruyabilir. Buradaki sır kişinin kendini asla bırakmamasıdır. Başlamış olan yaşlılığı durdurmak mümkün değildir ama yaşlılığın vücudumuza girmesine engel olabiliriz.

   İlgi, sevecenlik, yakınlık, sevme sevilme gibi duygular için yaş sınırı yoktur. Hatta gençlikte yarım kalmış sevgiler eskidikçe daha içten daha soylu bir özellik kazanabilir. Akarsular denize yaklaştıkça sakinleşip durulaşır.

   Yaşlılardaki sevgi gençlerin aşkı kadar etkili ve içten olabilir. Bu sevgilerde dostluğun sağlamlığı vardır. Sevgi de bağlılık da yaşlanmaktan korkmaz. Artık canlanmayacağını düşündüğümüz duygularımız bizi şaşırtacak kadar parlak bir alevle aydınlanıverir.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Yaşlılık üzerine
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.