İhanet Çemberi!
“Keşke Yunan kazansa” diye neler yapmadılar ki!
Bugün bazı kesimlerin hiç de hoşuna gitmeyecek gerçek şu ki: Milli Mücadele’de Osmanlı Hükümeti, Padişah Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit; Kuvayı Milliye ve Türk ordularına değil, Venizelos’a ve Yunan ordularına yardım etti. Sadece Yunan yardım etmekle de kalmadılar, Ankara’nın elini kolunu bağlamaya çalıştılar, milli mücadele yanlısı asker-sivil yurtseverleri de görevden aldılar.
Nisan 1920’den itibaren Osmanlı yönetimi; padişahından sadrazamına, içişleri bakanından şeyhülislamına kadar bütün unsurlarıyla Mustafa Kemal Paşa’ya ve Milli Mücadele’ye açıkça düşman oldu.
Yazar Tayfun Çavuşoğlu, belgelere dayanarak madde madde aktardı. Burada sözü edilen ihanet örneklerinden daha fazlasını videoda bulabilirsiniz.
10 Nisan 1920’de Şeyhülislam Dürrizade Abdullah, Milli Mücadele’ye katılanları öldürmenin “din gereği” olduğunu belirten bir fetva yayımladı. Halife/Padişah Vahdettin’in onayladığı bu fetva İngiliz uçaklarıyla Anadolu’ya atıldı.
18 Nisan 1920’de Padişah Vahdettin’in onayı, İngilizlerin desteği ve 1.250.000 lira ödenekle, Sadrazam Damat Ferit tarafından Kuvayı Milliye’ye karşı Kuvayı İnzibatiye kuruldu. Vahdettin’in “paşa” yaptığı Ahmet Anzavur, Kuvayı Milliye’yi dağıtma göreviyle İzmit’ten Adapazarı’na yola çıktı.
13 Mayıs 1920’de Padişah Vahdettin, Kuvayı Milliye’ye kurşun sıkan 13 Kuvayı İnzibatiye mensubunu Mecidiye Nişanı’yla ödüllendirdi.
30 Ağustos 1920’de padişah yanlısı Teali İslam Cemiyeti, Milli Mücadele karşıtı ihanet bildirileri yayımladı. Bildirilerde Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarının öldürülmeleri isteniyordu.
23 Mart 1921’de Padişah Vahdettin, İngiliz Yüksek Komiseri Rumbold’la yaptığı bir gizli görüşmede Atatürk’e ve Kuvayı Milliyecilere ağır hakaretler etti: “Bir avuç haydut Anadolu’da erki ele geçirmiştir” dedi. Ayrıca şunları söyledi: “Mustafa Kemal, kökeni bilinmeyen Makedonyalı bir asidir. Onun kanı Bulgar, Yunan veya Sırp kanı olabilir. (…) Onlar arasında tek bir gerçek Türk yoktur.”
10 Nisan 1921’de Padişah Vahdettin’in has adamı Ahmet Anzavur şöyle bir açıklama yaptı:
“Padişah, Yunanlılara karşı harp edilmesine razı değildir. Yunanlar bizim dostumuzdur. Padişahın emir ve rızasına aykırı olarak onlara silah çekmek küfürdür, isyandır.”
14 Mayıs 1920’de Beyazıt Meydanı’nda, Bekir Sıtkı Bey komutasındaki İkinci Kuvayı İnzibatiye Alayı’nı irşad amacıyla bir dini tören düzenlendi. Törende ünlü İzmirli vaiz Hafız İsmail Efendi, Halifenin ordusu durumundaki Kuvayı İnzibatiye’nin “asileri” yani Kuvayı Milliyecileri yok etmesi için dua etti. Dinleyiciler “âmin” diyerek duaya eşlik ettiler.
Hafız İsmail Efendi, Kuvayı Milliye’ye karşı en ufak bir merhamet gösterilmemesini istedi. Bu imam efendinin ve “Amin!” diyerek duaya iştirak edenlerin, kardeş kanı dökülmesinden en küçük bir rahatsızlıkları yoktu.
12 Ağustos 1920’de Yunan Başbakanı Venizolos’a bir suikast girişiminde bulunuldu. Venizelos hafif yaralarla kurtuldu. Bunun üzerine aynı gün, Yunan işgali altındaki Edirne’de Metropolithane Kilisesi’nde Venizelos için bir “şükran ayini” düzenlendi. Ayine Edirne Müftüsü Hilmi Efendi de katıldı. Öğleden sonra Rum Vali, General Zimbrakakis, General Leonardapulos, Metropolit Efendi ve yanındakiler Selimiye Camisi’ne geldiler. Müftü Hilmi Efendi Selimiye Camisi’nde Venizelos’un sağlığı için dua etti. Hilmi Efendi okuduğu duada Venizelos’u “özgürlük ve adaletin temsilcisi” olarak andı. Yunan Heyeti, Müftü Efendi’nin duasından pek memnun kaldı.
Yunan’ın galibiyeti için seferber olanlar dün kaybettiler…
Tarihi yeniden kurgulayarak işlerine geldiği gibi yazmak için hainlerden kahraman çıkarmaya çalışanlar da elbette kaybedecekler. Çünkü “Keşke Yunan galip gelseydi” diyen zihniyetin bu ülkeye vereceği hiçbir şey yoktur.