Gelecek kaygısı her yerimizi sardı.
Adım atamaz, hayal kuramaz, boğulsak da şartları değiştirebilmek için plan yapamaz hale geldik.
Bugün bir arkadaşımın oğluyla sohbet ederken, annesinin hep dalgın ve mutsuz olduğunu söyledi. Bu yüzden onunla sohbet edemiyormuş.
Sebebini anlayamıyor. Çünkü henüz hayat içinde sınandığı yaşlarda değil.
Ona anlatmaya çalıştım.
Yetişkin olmanın beraberinde getirdiği sorunları ve bu sorunlara ek olarak geleceğe dair umutsuzluğa kapıldığımız için tutunacak bir şeyimizin kalmadığını.
Anladı mı emin değilim. Ama ben anlatırken anladım.
Gerçekten hayat bir tane ve istediğimiz gibi yaşayabilecek deneyim, tecrübe, mesleki yeterlilik, maddi koşullara sahip olduğumuz yaşlarda hareket etmeye korkar olduk.
Yarından endişe ettiğimiz için bugün, istediğimiz evlerde oturamıyoruz, istediğimiz eşyayı alamıyoruz, istediğimiz yerde tatil yapamıyoruz, istediğimiz kadar sosyalleşemiyoruz.
İşin en kötü yanı ise bunun daha ne kadar süreceğini bilmiyoruz.
Boğulmakta çok haklıyız ama haklı olmak hiçbir işimize yaramıyor.
Üstelik karakter olarak mutsuz olduğu yerde durmayan, şikayet etmek yerine koşulları değiştirmek için hemen aksiyon alan bir insansanız, tüm bu belirsizlikler çok daha zorlayıcı oluyor.
Ben son dönemde ülkede ve dünyada olanları takip edemiyorum.
Zaten pamuk ipliğine bağlı olan sinir sistemim, daha fazlasını kaldıramıyor çünkü.
Hayatta kalmayı başarmak için mental sağlığıma ihtiyacım var.
Ancak bu kadar kötülük ve bu kadar adaletsizliğin olduğu, herkesin acı çektiği ve her gün daha da dibe giden koşulların sürdürülebilir olmadığı aşikar.
Umarım hayat iyiden yana şekillenir ve tüm bunlar bir gün son bulur.
Dileğim o günleri görebilmek. Bir gün yeniden nefes alabilmek. Kim bilir belki de artık zamanı geliyordur. Umarım geliyordur.