Monolog Tadında İçsel Bir Hesaplaşma

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kısa bir aradan sonra tekrar görüştüğümüz için mutluyum.

Haziran ayı benim için biraz zorlayıcı ve hatta yıkıcı geçti denilebilir. Etkileri ise halen sürmekte.

Yoğun çalışma temposu, halledilmesi gereken aksaklıklar, sonu gelmeyen koşturmalar derken neredeyse nefes almayı bile hatırlamak için not etmem gerekti.

Bu süre zarfında ise birçok duygu durumunu aynı anda yaşayarak kendi hayatım için belli kararlar almak zorunda kaldım.

Benim için karar almak, alınan bir kararı uygulamaktan çok daha zor. Çünkü karar almak cesaret ister. Sonunda iyi ya da kötü ne olursa olsun sorumluluğunu taşıyabilmek gerekir.

Evet, biraz korkak olabilirim kabul ediyorum. Ama bugüne kadar bunun bir zararını da görmedim.

30 sene boyunca hep önüme geleni, bana sunulanı, risk oluşturmayacak şekildeyse kabul ettim ve yaşadım. Birçok insanın yaptığı gibi. Zarar görmemek, kendini korumak, rutin, normal bir insan olarak yaşamak için.

Hiç de pişman olmadım. Geleni kabul etmek, direnmemek, koşullara uyum sağlamak konusunda uzman oldum desem yeridir.

İşimde, arkadaşlarımda, ailemde, sosyal hayatımda toplum tarafından kabul görüp takdir kazanan insanlardan oldum. Büyük cesaret örnekleri göstermeyip risk almadan yaşamayı tercih ettim. Bütün hayatımın da böyle gideceğini düşündüm hep. Çünkü olması gereken buydu.

Gelin görün ki hayat hep aynı şekilde gitmiyormuş. Sen gitsin diye uğraşsan da hayat seni alıp istediği yere götürüyormuş. Senin değil hayatın dediği oluyormuş.

Dağılmış bir ailenin çocuğu olarak birtakım zorluklarla mücadele etmeyi öğrenmek, kendi ayaklarımın üzerinde durabilmek, aileme destek olmak asli görevimdi. Görevimi hakkıyla yerine getirdiğimi düşünüyorum.

Ancak 28.yaşımı sürdüğüm dönemde bir şeyler olmaya başladı. Hayat bana bir şeyler diyordu(belki hep diyordu da ben anlamadım) ve ben onun söyledikleriyle ne yapacağımı bilemez halde savruluyordum.

Çok değil iki sene içinde o kadar çok savruldum ki, durduğumda etrafımda tanıdık bir tek şey bile kalmamıştı. Eskiden hayatımdan kalan ve asla değişmez dediğim tek şey ise iş ortamımdı. Tüm gücümle sarılıp güç almaya çalıştığım uçurum kenarındaki son dalım. Değişiklikleri sevmeyen ben, elimde kalan son rutine çok anlamlar yüklemiştim.

Ne var ki kısmet o uçurumdan aşağıya düşmekse hiçbir dal tutamıyormuş insanı. Biraz geç olsa da anladım. Şems’in dediği gibi ‘hayatımın altı üstüne gelir diye endişelenme. Nereden biliyorsun altının üstünden daha iyi olmadığını?’

Ben ilk kez cesur olmayı seçtim. Bunu da sizlerle paylaşmak istedim. Umarım hayat gerçekten cesurları seviyordur.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Monolog Tadında İçsel Bir Hesaplaşma
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.