10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle TBMM’de basın açıklaması yapan CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Davutoğlu’na çağrıda bulundu. “İnsan hakları tarihinde baskıcı, ihlalci bir hükümet olarak yer almak istemiyorsanız, gelin bir an önce bu ihlallerden vazgeçin” dedi.
Promete’den bu yana yanan özgürlük ateşinin baskılarla söndürülemeyecek kadar güçlü olduğuna dikkat çeken CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu, “Bu sözleşmede güvence altına alınmış haklarda 16. yy’da ‘Evrende bizden başka gezegenler de var’ dediği için diri diri yakılan Bruno’nun acıları da var. Bugün bu haklara sahipsek bunda adını bildiğimiz bilmediğimiz milyonlarca insanın mücadelesi var.
İşte bu yüzden, bugün herkesin bildiği ülkemizdeki insan hakları ihlalleri bu uğurda mücadele verenleri hiçbir zaman yıldırmayacaktır. Bugünkü iktidar yıllardır muhalifleri yargılamakta, cezalandırmakta, baskı kurmakta, yargısıyla, vergisiyle, gazıyla, copuyla ve her türlü iktidar aracıyla susturmaya çalışmaktadır. Soruyoruz onlara; binlerce yıldır hangi baskı aracı hak mücadelesini durdurabilmiş midir ki bu gün siz durdurabilesiniz” diye konuştu.
10 Aralık 1948’de Birleşmiş Milletler tarafından İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabul edildiğini hatırlatan Altaca Kayışoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu beyannamenin imzalanmasında elbette ki özellikle 2. Dünya Savaşı’nda hayatını kaybeden milyonlarca insanın kanı, acısı ve dramı var. Ve bu bildirgenin amacı, halkları devletlerin zulmünden kurtarmak, onları maceracı hayaller peşinden uzaklaştırmaktır.
Evrensel insan hakları metinlerinde tanınan ve güvence altına alınan her hak, bugün yoğun bir şekilde iktidar tarafından ihlal edilmektedir. Yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı, din ve vicdan özgürlüğü, ifade özgürlüğü, özel hayatın gizliliği, adil yargılanma hakkı, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı, haberleşme özgürlüğü, mülkiyet hakkı gibi birçok hakkın ihlali zinciriyle boğulmaya çalışılıyoruz. Oysa ülkemizin altına imza attığı ve anayasamızda yer verdiği bu hakları ihlal etmemek gibi bir yükümlülüğü olduğu gibi kamu gücünün ihlal davranışları halinde de derhal önlemleri alma, zararı giderme, etkili soruşturmalarla cezalandırma yoluna gitmek zorunluluğu vardır. Bu bağlamda derhal, siyasi cinayetlerin failleri bulunmalı yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır. Özellikle özgürlüğü kısıtlanan bireylerle ilgili insan onuruna aykırı davranışlara son verilmelidir. Zorunlu din dersleri konusunda ve ibadethaneler konusunda uluslararası ve yerel mahkeme içtihatları uygulanmalıdır. Üst yöneticilere karşı hakaret davaları ile ifade özgürlüğü bastırılmamalıdır. Gazetecilere yönelik davalarla, tutuklamalarla, işten atılmalarla baskılara son verilmelidir. Adil yargılanmanın önündeki engeller kaldırılmalı gerçek anlamda bağımsız ve tarafsız yargı oluşturulmalıdır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak isteyenlere orantısız güç kullanımına son verilmelidir. Sendikal özgürlükler sağlanmalı ve tek tip sendika dayatmasına son verilmelidir. Ve daha sayılabilecek birçok alt başlıkla ilgili hak temelli bakış açısına yer verilmelidir.
Ülkemizde Anayasa Mahkemesi’ne 23 Eylül 2012 tarihinden 10 Nisan 2015 tarihine kadar yapılan toplam başvuru sayısı; 38067’dir. Bunlar içerisinde en çok ihlal edildiği ileri sürülen hak 34482 başvuru ile adil yargılanma hakkıdır. İkinci sırada 9820 başvuruda mülkiyet hakkı bulunmaktadır. Bu sayıların 7 Haziran sonrasında yaşanan süreçte daha da artacağı malumdur.
AİHM’nin birçok kararında belirttiği gibi insan hakları sözleşmeleri “canlı belge” niteliği taşımakta ve her geçen gün yeniden günün koşullarına göre yorumlanmakta ve haklar lehine genişletilmektedir. Temel haklar yanına yeni haklar eklenmektedir.
Bugün için yukarıda saydığımız birinci kuşak hakların yanı sıra ikinci kuşak haklar da yoğun bir şekilde ihlal edilmektedir. İşsizlik ve güvencesiz çalışma koşulları, sağlık haklarından ve sosyal güvenlik haklarından yararlanamama, gelir dağılımındaki adaletsizlik, onurlu bir yaşam için gerekli olan beslenme, barınma ve yeterli bir eğitim alma koşullara sahip olamamak da günümüzün temel sorunlarındandır. Ülkemizde yaşanan iş kazaları iş ve işçi sağlığı, iş güvenliği koşullarının ihlallerini ortaya koymaktadır. Türkiye’de son on yıl içinde 735 bin 803 iş kazasında 10 bin 804 işçi hayatını kaybetmiş ve 14 bin 665 işçi de sakat kalmıştır. Yılda ortalama 1100 işçinin yatını kaybettiği ülkemizde iş güvenliği konusunda mevzuat ve uygulama anlamında yetersizlikler vardır.”