Türkiye’de demokratik düzen ne siyasi arenada ne de sosyal hayatımızda oturmuş değil. Hatta demokratik bir ülke değiliz bile denilebilir. Hele ki son dönem iktidar partisi uygulamaları, resmen tüm ülkeyi üzüm üzüme baka baka kararır durumuna getirdi, tüm siyasi partilerde az ya da çok anti demokratik motifler ortaya çıktı.
Ülkemizde siyasi mücadeleler, ilke üzerinden, emek üzerinden, ideolojik yarış üzerinden, projeler üzerinden ve liyakate bağlı olarak yürümediği gibi; kadınlar ve gençler açısından da rekabet hiç de adil değil.
Bu sebepten, siyasetin pek de demokratik olma bağlamında yenilenmediğini/evrilmediğini söyleyebilirim.
Örneğin, Cumhuriyet Halk Partisi şu aralar tüm il ve ilçelerinde kongreler yapmakta, Ocak ayındaki Kurultay’a hazırlanmaktadır. Benim de içinde bulunduğum bu kongreler ortamında söyleyebileceğim en önemli şey, izlediğim kadarı ile kongrelerin yeterli yenilenmeyi sağlayamadığı, sanki belirli bir amaç uğruna kongreler yapıldığı, kongrelerin aslında bir araç gibi göründüğüdür.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin hiç olmadığı kadar kendini yenilemeye ve kadrolarını güçlendirmeye ihtiyacı olduğu bir dönemde, işi ehli almalı, 3 senelik seçimsiz süreçte parti şahlandırılmalıdır. Bu çerçevede, kişisel hırslar, farklı amaçlar, ilkel düşünceler bir yana bırakılıp, başarıya odaklanarak yenilenme ve değişme sağlanmalıdır.
Peki, bu öyle mi olmaktadır? Tam da değil..
Siyasi yelpazeye baktığımızda, bazı partiler için kongre ve kurultaylar formalite, bazı partiler için kongre ve kurultay yapmak bir hayal, bizde ise maalesef kongreler spor olmuş, Kurultaylar olimpiyat.
Yani, hala aşılamadı kongre galibiyetlerinin gerçek zaferler olmadığı algısı. Ve genel seçimlere gelmeyen, bir eyleme çağırılsa katılmayan, belki de hiç görmediğimiz üyeler ve delegelerle doldu parti. Yani, kongre kazanmak, kurultay almak için herkes her an motive sanki.
Örneğin bir ilçede 1000’in üzerinde genç üye var, 10 senedir 50’den fazla genç görülmemiş ilçe binası sınırlarında, ama 300’e yakın genç katılıyor seçime. Şaka ile karışık şunu söyledim, “kapıyı kapatsaydınız da hazır bulmuşken genç arkadaşlarımızı bir yere kaçırmasaydık” diye…
Demokratik ülkelerde, kongre ve kurultaylarda parti politikaları konuşulur, geçmişin muhasebesi yapılır, gelecek politikalar tartışılır. Geçmişten alınan dersler, gelecek seçimlerde tekrarlanmaması için politikalar belirlenir. Yani kongre ve kurultaylar bir formalite değildir, olmamalıdır.
Bir kere, kongre süreçleri geniş zamanlarda yapılmalıdır. Yangından mal kaçırır gibi, sınava son gün çalışan öğrenci gibi ana kademe, kadın, genç tüm kongre ve kurultaylar birkaç aya sığdırılmaz. Zira bu şekilde kongrelerde ortaya çıkan düşünce ve siyasi sonuçlar sindirilemez.
Bu sebeple, özellikle sosyal demokrasinin etkin olduğu ülkelerde, kongreler geniş zamanda ve birden fazla günde uzun uzun yapılır, her fikirden, her görüşten yararlanılır. Tabi siyasi bir olgunluk olmaz ise, on gün de yapılsa, bir sonuç çıkmaz, o başka…
Kongrelerde konuşmalar çözüm üzerine olur, reklam için, aday desteği için, sırf popülizm için yapılmaz. Zira, özellikle sosyal demokrasi diyorsak, burada popülizm olmaz!
Demokratik bir düzen yoksa partiler de demokratik olmaz. Örneğin, bir parti üyesinin adım adım her kademede emek verdikten sonra, genel başkan bile olması normal görülmesi gerekirken, demokratik bir yarış yoksa liyakat, yetenek önemsiz görülüyorsa, partide yükselmek Mars’ta hayat bulmak kadar imkansız olur.
Daha da ilginci, partinin genel merkezi 60’ından sonra siyasetçi olan, yakın zamanda en çok duyduğum tabir ile “paraşütle gelenlerle” dolu olur da kimse görmez, aşağı kademelerdeki seçimlerde sen sonradan geldin niye aday oluyorsun kavgasından öteye kimse gidemez.
Normalde, dünyada kural, partide her kademeden geçtikten sonra belli görevlere gelinmesi yönündedir. Hatta Avrupa’da birçok ülkede bu kural parti tüzüklerinde yer almaktadır.
Her zaman özlemim Kanada, Yunanistan, Norveç ve Şili’deki gibi bir siyasi anlayış olmuştur. Kanada Devlet Başkanı 42, Yunanistan Başbakanı 41 yaşında; Norveç’te iki bakan 20’li yaşlarında, Şili’de 20 yaşında bir gençlik lideri milletvekili.. Ne kadar güzel değil mi, siyaset genç liderleri de öne çıkarmaktadır.
İşte delegelik de burada çok önemlidir. Delegeler siyasette birilerini seçmek için değil, siyasette iyileri seçmek için vardır. Öyle olmalıdır.
Her türlü ilkel düşünce ile yapılan seçimler hatalıdır. Adaylar arasında yapılan tercihler ideolojik, emeğe dayalı, proje bazlı ve “bu işi kim iyi yapar” sorusuna verilen cevaba göre yapılmalıdır. Yoksa yenilenme olmaz, eski hamam eski tas olur.
Bu bizden, bu şuralı, bu çok güçlü, bu zengin, bu kesin kazanır gibi oy verme kıstasları (bunlara kriter diyemeyeceğim) demokrasilerde, sosyal demokraside yoktur, hatalı bir tercih yöntemidir. Yine pazarlıklar, yani şu kadar delegeye bu kadar yönetim, delegelik isterim pazarlıkları da kongrelerin başka bir yanlış tercih yöntemidir, unutmayalım. Böyle tercihler yapılan yerlerde başarısız olunacaktır, geçmiş tecrübelerle bu durum sabittir.
İşte bu tercih yöntemlerindeki hatalar, delegelerin birçoğunun bilinçli olmaması, politika, siyasi çözümlerin kongrelerde konuşulmaması, kongrelerin bir yenilenmeyi sağlamadığını, yine eski hamam eski tas bir durumun olduğunu bizlere gösterdi.
Bu ortamda, şimdi Cumhuriyet Halk Partisi’nin Kurultay’ı ve delegelerin Kurultay tercihlerini de merakla beklemekteyim. Bakalım hatalardan ders çıkarabiliyor muyuz, yoksa yine eski hamam eski tas mı orası da..
Not: "CHP Üsküdar 10. Olağan Kongresi’nde, 100'e yakın aday içerisinde 9. en yüksek oyu alarak 3. kez İlçe Yönetim Kuruluna seçildim. Desteğinizi hiçbir zaman esirgemediniz, sizlere teşekkürü bir borç bilirim"