Yıl 2009.. Norveç’in başkenti Oslo’da PKK yöneticileri ile dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “özel temsilcisi” olduğunu söyleyen Hakan Fidan ve Afet Güneş arasında yapılan görüşmelerde, Erdoğan’ın özel temsilcisi olarak Hakan Fidan, PKK yöneticilerine “şehirlerde ve metropollerde silah ve mühimmat depoladığınızı biliyoruz” diyordu. Her şey biliniyordu, herkes izleniyordu ama demek ki siyasi amaçları için, tam 6 yıl boyunca bu duruma göz yumuluyordu. Şimdi, sanki şehirlerde yığınak yapıldığını ilk defa öğreniyor gibi yapan iktidar, ülkemizin doğusu ve güney doğusunda sivil halkı da hedef alan, şehirlerde insanların göçlerine sebep olan, günlük hayatı sekteye uğratan bir harekat yapmakta. Bu harekat öyle kontrolsüz yapılıyor ki, çocuklar ölüyor, hayatta olanlar sokağa çıkamıyor, okullarına gidemiyor, siviller yaşadıkları yerleri terk ediyor, şehitler bir bir geliyor. Ülkenin bir köşesi yangın yeri, sanki iç savaş hali, hukuk kalmamış, günlerdir süren sokağa çıkma yasakları.. Peki, bu iktidarın bu zaman kadar yaptıklarının bir sonucu değil midir?
Son yıllarda en çok konuşulan şeylerden biri, kişinin hangi mezhebe mensup olduğu hususu oldu. Bundan 4-5 yıl önce kim Alevi kim Sünni bilinmezdi hatırlayın. Kim Türk kim Kürt bilinmediği gibi.. Ama şimdi kişinin adı soyadından sonra en çok merak edilen ve sorulan bir husus oldu. Kim Alevi kim Sünni artık herkes birbirini merak eder, birbirine sorar oldu. Meydanlarda Alevi olduğu için Genel Başkan yuhalatan, her fırsatta mezhep telaffuz ederek kitleleri ayıran, tamamen bir mezhebe göre idareyi ve diyaneti formüle eden iktidar, Suriye ve İran-Suudi Arabistan olaylarına da mezhepçi yaklaşarak ülkemizde bir de Alevi-Sünni ayrımını iyice yerleştirdi. Artık şu mezhepten evlenilir, şundan evlenilmez deniliyor bu ülkede düşünün. Yugoslavya yaratılmaya çalışılıyor Türkiye’de..
Peki bu iktidarın ayrımcı politikalarının bir sonucu değil midir?
Ülkelerin iktidarları değişir fakat dış politikaları tarihlerine de bağlı kalarak, büyük değişiklikler olmadığı takdirde, genel teamüle uyarak devam eder. Bir iktidar gider, diğeri gelir, farklı ideolojiden olsa bile, dış politika uygulamaları birbiri ardına devem eder. Çünkü dış politikada asıl olan “ülkenin menfaati” dir. Fakat AKP ile birlikte, ülkemizin tüm dış politika teamülleri tamamen değişti. Bilgisiz, dengesiz, ülke menfaatine aykırı, hatalı, hayalperest, ülkeden, meclisten, muhalefetten habersiz gerçekleştirilen dış politika hamleleri sonucunda bölgedeki istisnasız tüm komşu ülkelerle, hemen hemen tüm bölge ülkeleri ile ciddi sorunlar yaşar olduk. Suriye, Irak, İran, Rusya en ciddi sorunlarımızın olduğu ülkeler. Dış politikada ülkemiz, tabiri caizse, tamamen madara olmuş durumda. Neredeyse yüz yıllara varan dış politika gelenekleri de çöp olmuş bir halde. Bölgedeki herhangi bir ülke her an tek başına ya da birçoğu birlikte ülkemize saldırabilir, birilerini saldırtabilir, birçok olay çıkarabilir ya da ülkemizde başkaca bir kaos durumu yaratabilir.
Peki, bu iktidarın hatalı dış politika tercihlerinin bir sonucu değil midir?
Suriye’de siyasi sorunlar baş göstermişti. Türkiye’nin ve bazı ülkelerin, Suriye’deki sorunları kaşıyıp, Suriye’yi iç savaşa sürüklemesi sonucu, Suriye’den gelip Türkiye üzerinden Avrupa’ya doğru yoğun bir göç başladı. Suriye’de çatışan gruplara silah yardımı yaptığı, zehirli gaz sattığı belgelerle sabit olan iktidarın komşu ülkede körüklediği savaş sonrası, Türkiye’den, son dönemlerde kötü hava şartlarında, insan haklarına aykırı ve güvensiz bir şekilde lastik botlarla balık istifi gibi Yunanistan’a kaçmaya çalışan mülteciler, Ege Denizi’nde öldüler. Denizlerimizden yüzlercesi ölü çocuk ve kadın olan birçok Suriyeli her gün çıkmakta. Tam bir insanlık katliamı bu!
Peki bu iktidarın Suriye politikasının bir sonucu değil midir?
Suriye’de IŞID desteklendi. Bu arada, iktidarın destekçi tutumu çerçevesinde, IŞID’in bazı üyeleri, Türkiye’ye yayıldı. Diyarbakır, Ankara, Suruç işte IŞID’in ülkemiz topraklarına çöreklenmesinden sonra meydana geldi. Daha vahimi ise, bu bombalama eylemlerini yapan şahısların emniyet tarafından son 3 yılda takip edildiğidir. Nerdeler, ne yapıyorlar biliniyor fakat adeta bombaların patlaması bekleniyor. Peki, toplamda 150’ye yakın vatandaşımızın ölümüne sebep olan olayların sorumlusu IŞID’i destekleyen ve tespit etmesine rağmen suçtan önce canlı bombaları yakalamayan iktidar değil midir?
Bu yazıda sadece son birkaç ayda hepimizin gündeminde olan, AKP iktidarının bilerek yarattığı ortam ya da yönetim zafiyetinden ve yeteneksizliğinden kaynaklanan olayların sonucu yazıldı..
Mutlu değiliz, gelecekle ilgili karamsarız.
Ülkemiz “herhangi bir sebep”ten bir iç savaş tehdidi altında..
Yani, ey iktidar, öyle bir hale getirdiniz ki, ülkeyi mahvettiniz, bölgeyi mahvettiniz, insanları katlettiniz, hani derler ya ülkenin adeta içine pislediniz.. Şimdi biriniz bu yarattığınız pisliği temizleyiniz ve öyle çıkınız..