50 yılını Gülen Cemaati ile mücadeleye vermiş, Fetö mağduru olmuş, yıllar önce hakkında gizli olması gereken sağlıkla ilgili belgeleri Fetö tarafından yayınlanmış Hikmet Çetinkaya..
PKK tarafından kaçırılmış gazetecilerden Kadri Gürsel..
Çizdiği karikatürlerin hemen hepsi Gülen Cemaatine, cemaatlere, laikliğe, Cumhuriyet karşıtlarına, teröre, darbelere dair çizen Musa Kart..
Kapıdaki bekçisinden, en tepedeki yöneticisine kadar Gülen Cemaati gibi irticai yapılara, PKK gibi terör odaklarına karşı kurulduğu ilk günden beri karşı durmuş asırlık çınar Cumhuriyet Gazetesi.
Ama mesele gazete olan Cumhuriyet değil, mesele bizzat “Cumhuriyet” değil mi?
O kadar saçma ki, suçlamalar da yapılan operasyonlar da..
Suçlama, hem “Fetö” hem de “PKK” terör örgütlerine, “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına faaliyette bulunmak”.. Bu uydurulan suç tipi, Ergenekon’da bazı sanıkların yargılandığı, o dava ile uydurulan suç (!). Yani AKP’nin yargısı aynı Fetö yargısı gibi..
Var mı böyle bir suç kanunda? Yok tabi ki.. Ya da hangi terör örgütüne destek var açık mı? Değil tabi.. İkisini de yazsınlar ki daha inandırıcı olsun değil mi?
Böyle bir yapı aranıyorsa, aynı anda iki örgüt adına faaliyette bulunan benim bu şekilde tanıdığım bir tek yapı var o da AKP..
Öyle değil mi ya, PKK ile Oslo’da görüşenler bunlar değil miydi, şehirlere hendek kazılmasına, silah ve mühimmat depolanmasına izin veren?
Fetö’ye ne istediler de vermedik diyen bunlar değil mi?
Ee bunlar dışarıda, içeride ise bu terör odaklarına karşı duran gazeteciler, yazarlar. Çıldırmamak elde değil.
Dedim ya mesele Cumhuriyet Gazetesi değil. Mesele Başkanlığa giden yolda taşları temizlemek. Ergenekon’da Fetö’nün yoldaki taşları temizlediği gibi.
Yani, bir iskambil dizisinin AKP Kare Ası (A) ise Fetö Kare Papazı (K). Yok birbirlerinden farkı.
Ama Cumhuriyet Gazetesi’ne olacakları bundan neredeyse 2 yıl önce söylemişti Erdoğan Can Dündar üzerinden, öyle kolay kurtulamaz demişti hatırlayın. Adam kin besliyor, kinle yönetiyor devleti. Hıncı var bu gazeteye. Bir kere ismine gıcık.
Bir de, Hürriyet, CNN Türk gibi ruhunu paraya pula satmayan, dibine kadar muhalefet yapan gazetelerin en büyüğü, en köklüsü idi Cumhuriyet. Ne oldu, gazetenin kolunu bacağını kırdı, genel yayın yönetmeni, yayın sorumlusu başta olmak üzere önde gelen toplam 9 gazeteci ve yöneticiyi tutukladı.
Mahkeme değil, bizzat AKP tutukladı. Hatta bizzat Erdoğan.
Daha basına yapılan müdahale, gazetecilerin gözaltına alınmasını dahi konuşamadan HDP’ye yönelik ciddi büyüklükte, önemli isimlerin tutuklandığı bir operasyon oldu. Ondan önce de hazır 15 Temmuz kılıfı ile 15 Temmuz’la alakasız birçok tutuklama yapılmıştı.
Herkes artık tedirgin, herkes mutsuz, herkes delirmiş durumda. Bu yukarıda yazdıklarımı kendi kendine oturup fark edecek kimse kalmadı, herkesin beyni, duyguları samana döndü.
Ve şimdi.. Şimdi sıra diğer gazetecilere, aydınlara, köşe yazarlarına, sonra sivil topluma ve en nihayetinde CHP’ye gelecek. Bu sıra tersten de olabilir tam olarak kestiremiyorum. AKP’liler dışında herkese kalkan dokunulmazlık olayı en son CHP’de patlayacak, ülkede gözaltılar tutuklamalar kesin olarak gözükmekte ki bitmeyecek.
Erdoğan ve AKP, muhalif sesleri susturmak, ayar vermek, her muhalif alana girerek tüm ülkeyi iki bölüme döndürmek istiyor bu belli: Cezaevi ve Tımarhane. Üçüncü bölüm kendileri için yarattıkları, el koydukları, zorla sahip olarak yarattıkları cennetleri, orayı saymadım zaten AKP Seçmenleri de dahil kimse giremez oraya. O dünyevi cennet sadece onlara ait.
Bunun dışında, ülkenin yarısı cezaevi, yarısı tımarhane.. Bir kısmı da umarım olmaz savaş alanı..
Son olarak, size bir soru. Aşağıdaki şıklar hangi sorunun şıkları olabilir?
A)Musul, B)Kerkük, C)Halep, D)Şam, E) Hepsi
Bunlar hükümetin, Cuma Namazını Şam’da kılarız, Kerkük, Musul’u verdiler biz alırdık, Halep’e gireriz diye diye şu ana kadar yaptıkları operasyonlarla alacak olduğumuz şehirlerin hangileri olduğuna dair bir sorunun şıkları değil, Bu Gidişte Her An Dönebileceğimiz Ülkelerin Şehirleri Hangisi Sorusunun Şıkları. Cevap Da E)Hepsi.
Şu gazete, bu parti, o kişi, şu topluluk meselesi değil bu mesele. Çember daralıyor. Bu çemberin İçinde herkes günün birinde bir sebepten ya da sebepsiz kalacak!
