Türkiye’de halk yıl boyunca acılarla boğuşur, teröre karşı ne yapacağını tartışırken, hiçbir şey olmuyormuş gibi milli iradenin sembolü meclis, bir adamın keyfi için Anayasa yapmaya çalışmakta.
Hep daha fazlasını, daha fazlasını, en fazlasını isteyen Cumhurbaşkanı, zaten her şeye hükmederken, tamamen devletin tapusunu istemekte, tüm güçleri anayasal olarak kendinde birleştirmek için meclisteki adamları ile yeni sistem inşa ettirmeye çalışmaktadır.
Kan, acı, şehitler, patlayan bombalar, cenazeler, büyük bir ihtirasla ulaşmaya çalıştıkları son amaçlarını hiçbir şekilde engellememektedir.
Tam anlamıyla mahalle yanarken kendini bilmez birileri saçını taramakla meşgul bir haldedir.
Ne getirmektedir bu sözüm ona “yeni” Anayasa ve neden bu kadar iştahla bu Anayasa’yı beklemektedir Saray?
Öncelikle şunu belirtelim, bu halkın anayasası değil, sarayın anayasasıdır.
Herkes birer Anayasa Hukukçusu değil, Anayasa tasarısındaki teknik kavramlar halk tarafından elbette bilinmemektedir. Ben bir hukukçuyum ve nasıl ki esnaflıktan, çiftçilikten, inşaattan, tamirden, arabadan, makineden ve sair tüm meslek ve uğraşlardan tam olarak anlamıyorsam, halkın da bu Anayasa hükümlerini tam olarak anlaması çok güçtür. Zaten halk anlar, doğruyu onaylar diye değil, emin olun Saray ve AKP halk zaten anlamaz onaylar geçer diye ısrarla referandum diyor.
Bu Anayasa halka yani bizlere sorulacaksa, o zaman vaziyeti daha basit anlatmak gerekmektedir.
Birkaç can alıcı husustan bahsedeyim sizlere.
Şunu baştan söylemek gerekmektedir ki, bu sistem ne tam olarak Başkanlık Sistemidir, ne de dedikleri gibi Türk tipi, Milli bir sistemdir. Halkımız karşı çıkmasın, MHP duruma yanaşsın diye Başkan isminin Cumhurbaşkanı olarak kalması da emellerini hiçbir şekilde değiştirmemektedir.
Bu sistem Başkanlık sistemi olsa, öncelikle 2 meclisli bir yapı olmalıdır ki Meclisler birbirini ve Başkanını denetlesin. Ama bizde öyle değildir. Lütfen arkadaşlar, Reis’i kim denetleyebilir.
Bu arada tüm Başkanlık sistemlerinde federatif yapılanmalar olur. Aksi zaten diktatörlüktür. Federasyon da bizim gibi hep üniter yapıda olmuş, nispeten yüzölçümü küçük ve bölünme riski taşıyan ülkeler için sıkıntılı olacaktır. Yani federasyon olsa bir dert, olmasa sonu diktatörlük o da başka dert. İşte bu sebeplerle, en uygun sistem dünyada hala bizim mevcut sistemimiz, parlamenter sitemdir.
Şu an Türkiye’de düşünülen sistemin eşi benzeri yoktur. Ne ABD’ye benzemektedir, ne de başka bir ülkeye. Çok benzetmeye çalışılırsa, Güney Amerika sistemlerine benzemekte, en çok da Meksika’daki Başkanlık Sistemini andırmaktadır. Bu sistemde, Başkan Cumhuriyet Savcısını bile atamakta, meclisi tıpkı mevcutta getirilmeye çalışıldığı gibi istediği gibi feshedebilmektedir.
Güney Amerika’nın sürekli iç karışıklıklar, olaylar ve darbelerle uğraşmasının sebebi görülen bu sistem, baskıcı tutumu, demokrasi eksikliği sonrası anti demokratik bu tip olaylara sebep olmaktadır.
Mevcut tasarı bir Anayasa hükmü olursa, evvela TBMM ve Milletvekilleri artık yok hükmünde olacaktır. Yasama yetkisi de artık Cumhurbaşkanı’nda olacak, yargıyı da atayan Cumhurbaşkanı’nda yasa yapma, devleti idare etme ve yargıyı sevk ve idare yetkisinin tümü birleşecektir. Yani 100 yıl önce ayrılan yasama, yürütme, yargı kuvvetleri, 100 yıl sonraya geri dönüşle tüm kuvvetler bir adamda toplanacaktır.
Şu anda Bakanlar Kurulu kararı ile ve sadece OHAL zamanlarında çıkarılan KHK’lar, Cumhurbaşkanı’nın keyfine göre her zaman yasa gibi çıkarabilecektir. Yani her zaman KHK çıkarabilen Başkan olduğundan, Türkiye için her gün artık OHAL’dir.
Milletvekillerinin yaptığı hiçbir şey kalmamakta, Milletvekilliği Esad’ın, Saddam’ın, Kaddafi’nin vekilleri gibi demokrasi tiyatrosunun figüranları olacaktır. Benim tabirimle, Milletvekillerinin bir Belediye Meclis üyesinden farkı kalmayacak, hatta Belediye Meclis üyesinin bile yetkisi fazla kalacaktır.
Bu sistemle Başkan Meclisi feshedip 600 Vekil gücünde hareket edebilecekken, Meclis Başkanı 2/3 ile yani 400 kişi ile ancak görevden alabilecektir. Yani bugün için Başkanlık hayali kuran Erdoğan 600 Vekile ederken, 400 Adam ancak bir Erdoğan ediyor demektir.
Yürütme tabi ki Başkan’da, yani bugünkü duruma göre “yürütme”den en iyi anlayan Erdoğan’da olacak. Bütçesini kendi belirleyecek, sınırsız hakkı olacak. Baktı olmadı bütçe denkleşmedi, bir vergi koyabilecek, yetmedi bir tane daha. O da yetmedi gelip kasana da çökebilir, cebine de, olmadı mahsulüne, üretimine. Bir şekilde alacak işte.
Vekiller figüran, sadece görüntü iken, yürütmeyi Başkan isterse, istediği sayıda Başkan Yardımcısı ile paylaşabilecek. Kriterler var ama Meclis onayı yok. Olsa da kendi yetkilerini bir adama vermek için kendini yırtan Milletvekilleri hayır bu olmaz şu olsun der mi Allah aşkına?
Buna göre de, Milletin bir tarafına koyan Mehmet Cengiz de Başkan Yardımcısı olabilecek ya da bir sınır olmadığından bir cemaat, tarikatın tümü de Başkan Yardımcıları olabilecek.
Sınırsız yetki, süper güçten bahsediyoruz. Halkın zaten olmadığı bir ortamda, Anayasal olarak da halk artık yok, tek adamdan başka kimse karar yönetimde değil.
Kaldı ki bu sistemi Erdoğan’la özdeşleştirmek de doğru değil. Üzerinden örnekler veriyoruz o ayrı..
Burada herkes için tehlikeli bir yetki verme işidir bu. Mustafa Kemal Atatürk’ün hiçbir zaman Başkanlık sistemi düşünmedim, bize uygun bir sistem değil dediği bir sistem bu. Savaş döneminde Başkomutanlık Yasası sadece 3 aylığına ve istenildiği zaman Meclis tarafından geri alınmak şartıyla verilmiştir. Farkı siz anlayın.. Kaldı ki, Kurtuluşu sağlamış, Bağımsızlık kahramanı Atatürk de, ne istese olacağı bir dönemde buna tevessül etmemiştir.
Yani sonuç olarak, Allah’ın resulüne bile vermediği sınırsız bir yetkidir bu. Hiçbir faniye verilemeyecek, bana, sana kime verilse onu yoldan çıkaracak, diktatörleştirecek bir sistemdir bu. Kaldı ki bir diktatöre verilirse sonunu siz düşünün..
Yarın oldu da CHP’nin adayı Başkan oldu, bu halde de ben ya da hiç kimse taraftar olmamalı. O zaman da muhalefet AKP olursa, onlar için de sıkıntı bir süreç olacaktır bu şekilde.
Bunun dışında yedek Milletvekilliği vardı. Teklifin Komisyonda kalacağını, kendi milletvekilleri tarafından reddedileceğini anlayan Saray geri çekti. AKP’lilere bir rüşvet bir madde eksilt, MHP’lilere rüşvet bir madde daha eksilt, teklif 21 Madde geldi, 18 Madde olarak Komisyondan çıktı.
Yani aslında 10-15 gün içerisinde bile Anayasa Tasarısı delik deşik oldu, eskidi, meşruiyetini kaybetti.
Ama 18 yaşında vekillik duruyor. 19 Milyon gencin yaklaşık 5 Milyonu işsiz, işi olanlar mutsuz, okuyanlar umutsuz, çalışanlar geçimsiz bir halde, herkes geleceğinden kaygılı ama hamdolsun 18 yaşında milletvekili olabiliyoruz. Tabi güzel bir iş, geçerli bir maaş, bir de kampanya dönemi için en az bir ev parası olan gençler için bu..
Burada bir fasıl da MHP için açmak gerek. Okuma yazması olan, biraz hukuktan anlayan, okuduğunu anlayabilen bir insanın vicdanen taraftar olabileceği bir metin değildir bu. Bunun için ya Erdoğan’ın müridi AKP’li Vekiller gibi olmak lazım ya da bir pazarlığın parçası.. Ama her vicdanlı, her vatansever MHP’li şunu bilmeli ki, bu Anayasa tamamen bölünmeyi getirecek bir Anayasa’dır. Bir Dolmabahçe görüşmesine bakar bu olay, bir KHK’ya bakar.. Meclis yok artık, Başkan var. Başkanlık sisteminin özü Federatif yönetimdir, MHP ve MHP’liler bu zamana kadar yaptıkları mücadeleyi bu Anayasa’ya destek vererek çöpe atar. Sonradan iş işten geçmeden, bu çağrıya kulak verilmeli, vicdanlı MHP’liler bu rejim değişikliğine dur demeli.
Başa dönersek eğer, Allah’ın resulüne vermediği, hiçbir faniye verilemeyecek yetkilerin bir kişiye verilmesidir bu, diktatörlüğe giden yoldur bu, rejim değişikliği, Cumhuriyet’in kazınması eylemidir bu.
Ama bu milleti bu kadar boş sananlar, aslında milletin ferasetini referandumda görecektir. Burada olduğu gibi açık ve sade bir şekilde anlatıldığında, milletin Anayasa’ya ilişkin gereken cevabı vereceğini hep birlikte göreceğiz. Nitekim Anayasa Referandumu ile ilgili tüm anketler beni haklı çıkarıyor..
Yeni yılda ben her şeyin daha güzel olacağını düşünüyorum.. Hepinize yeni yılda sağlık, huzur ve mutluluk diliyorum.. Yeni Yılınız Kutlu Olsun..