CUMHUR – REİSİ

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yazmazsam ayıp olur, söylemesem halka ihanet olur.. Aynı şeyleri yazmak, isyan etmek, eleştirmek değil amacım. Anlatmak, sizlere bir şeyleri göstermek, gerçeklere ışık tutmak bir vatandaş olarak görevim.

Yoksa deriz ki her şey güzel, Ramazan işte iftar telaşı, zaten siftah da yapamadık dükkanda, tarladaki ürün para edecek mi kaygısı.. Bozma işte moralimizi Onur kardeşim, sıkma canımızı, sokma düzene şu çomağı, ne güzel oturuyorduk öyle televizyon izliyorduk ailece.

Ama yok, konuşmak gerek, yine bazı şeyler dillendirilecek. Bu ülkede yalanlar varsa söylenecek. Söylenecek ki halk bunları bilecek.

Halk gerçekleri bilecek, sadece gerçekleri. Halk Cumhurbaşkanlığı Seçimine giderken bugün yapılanları, hukuksuzlukları, haksız rekabeti, kural tanımamazlığı bilecek, Ağustos sonrası olanları görecek, görmeli.

Geçen yazımda da dile getirdim, hepimizin de malumu. Geldi seçim dönemi, başladı Cumhurbaşkanlığı yarışı. Bu seçim yarışı için,  AKP Genel Başkanı ve Başbakan kendi adaylığını kendisi açıkladı (!), ondan önce de uzlaşı adayı çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu açıklanmıştı, ondan sonra Selahattin Demirtaş adaylığını açıkladı.

Herkes seçim yarışının nasıl gideceğini merak etmekteydi, tabi ki ben de birçok öngörümle beraber merak ediyordum nasıl başlayacak seçim yarışı diye. AKP, her seçimde olduğu gibi, devlet gücünü arkasına alarak, hak yiyerek, sizlerin parasını kendi makamları için kullanarak seçimlerde haksız bir rekabet yaratacak demiştim, tam dediğim gibi oldu. Başbakan, Cumhurbaşkanı adayı oldu ama Başbakanlık koltuğunu bırakmadı. Halbuki Cumhurbaşkanlığı Kanunu’nun 11. Maddesi çok açıktı. Buna göre, adaylığın kesinleşmesi ile (10 Temmuz 2014 tarih gün sonu itibari ile) özellikle kamu görevi ifa edenler, yani başta Başbakan görevinden istifa etmesi gerekmekteydi. Başbakan tabi ki kanunun bu maddesini “takmadı”, sonuçta o koskoca “Başbakan”dı.

Hadi istifa etmedi, koltuk sevdası baskın geldi. Bari Başbakanlık zırhını kuşanma, devletin kaynaklarını kullanma, araçlar, uçaklar, korumalar ile gezme, halkın parasını seçim için kullanma, bir köşede kalsın unvanın dedik, ama onu da yapmadı. Daha ilk günden, şehirlere açılışlara gitti, devletin tüm araçlarını, tüm kaynaklarını, tüm gücünü kullanmaya başladı.

Kanuna göre, 11 Temmuzdan önce siyasi propaganda yapılamıyordu. Propagandanın alasını yaptı. Parti logosu kullanılamıyor, Cumhurbaşkanı bağımsız bir şekilde çalışmalarını sürdürmesi gerekiyordu. Öyle yapılmadı, örneğin tüm Üsküdar’da AKP Üsküdar İlçe Başkanlığı tarafından parti logolu pankartlar asıldı, hem de Camiler ve Mezarlık duvarları da dahil. AKP Üsküdar İlçe Başkanı imzalı Recep Tayyip Erdoğan propagandası yapan bildiriler dağıtıldı. Hatta pankartlarda Cumhurbaşkanı Adayı değil, “Yeni Türkiye’nin Yeni Cumhurreisi” yazıldı. Yani seçim aslında yapılmış, Milli İrade bir yana, halkı umursayan yok, AKP daha önceki seçimlerden aldığı güç sarhoşluğu ile Recep Tayyip Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı ilan etmiş, “Yeni Türkiye” (Artık ne ise) kurulmuştu.

Haksız rekabetin dik alası, İstanbul’daki “T.C. Başbakanlık Basın İlan Kurumu” binasının üzerine giydirilen Erdoğan propaganda afişleriydi. Dikkat buyurun Basın İlan Kurumu “Başbakanlığa bağlı” idi. Ve bunların hepsi bir kez daha dikkatinize sunuyorum 11 Temmuzdan önce, yani propaganda yapma süreci başlamadan önce yapıldı, asıldı. Propaganda İhsanoğlu’na, Demirtaş’a, sana, bana yasaktı, ama “koskoca” Başbakan’a serbesti.

Bunlar İstanbul’da, özellikle Üsküdar’da yaşandı. Hatta bunun için tarafımdan da, hem hukuka aykırı pankartlar için hem de Başbakan’ın Başbakanlık istifa etmesi gerektiği için hukuki mücadele başlatıldı. Bunların hepsi fotoğraflandı, belgeleri elimde. Amaç şu idi, hukuku temin, herkes için hukuk ve adalet, adil bir seçim, seçmenin aldatılmasını önlemek ve EN ÖNEMLİSİ DEVLETİN KURUMLARINI, KURALLARINI, TÜM VATANDAŞLAR GİBİ, TÜM PARTİLER GİBİ HERKESİN, BAŞBAKAN DA OLSA “TANIMASINI” SAĞLAMAK.

Fakat 10 günden fazla oldu, ne pankartları devletin Kaymakamı, Valisi, YSK’sı indirebildi, ne Başbakan görevinden istifa etmelidir diye Yüksek Yargı ve YSK karar verebildi, ne de Recep Tayyip Erdoğan’ın devletin kaynaklarını seçimlerde Cumhurbaşkanlığı Adaylığı için kullanması engellenebildi.

Bu zamana kadar hep vatandaş Onur Cingil olarak yazdım bu köşede, sesim ulaşabildiği ölçüde. Bugün bir de “hukukçu, avukat” Onur Cingil olarak yazıyorum ve hukuk tanımamazlığı açıkça sizlere haykırıyorum.

Neden mi? Ne olacak canım değil mi? Assın pankart, hukuka aykırı da olsa.. Hayır, sevgili vatandaşlarım, olmaz. Hukuk herkes için, kurallar, devletin koyduğu yasalar, kaideler herkes için.  Bursa’nın Yolören’indeki Mehmet Abi kurallara uyacaksa, Ankara Yenimahalle’deki Ayşe Ana kurallara uyacaksa, İzmir Basmane’deki, Konya Meram’daki, Sivas Suşehri’ndeki, Trabzon Of’taki vatandaş kurallara uyacaksa, İstanbul Kasımpaşa’daki Tayyip de kurallara uyacak. Yoksa halkın adamı, milli iradenin temsilcisi olamazsın. Yenişehir İstiklal Caddesindeki konfeksiyoncu abim, ablam, kardeşim vergi kaçırmıyorsa, haram yemiyorsa, kanunlara uyuyorsa, sen de uyacaksın arkadaş.

Başbakan olman, Milletvekili olman, seni kural tanımaz biri yapmaz, kaldı ki sen “vekil” bizler “asıl”ken. Şimdi daha başında, nasıl söylenebilir ki bu şahıs demokrat, bu şahıs hukuka demokrasiye özgürlüklere saygılı, Cumhurbaşkanı olacak, hak hukuktan anlayan kişi diye. Nasıl söylenebilir ki seçimler adil bir şekilde, haksız rekabetten uzak geçecek, “Kul hakkı” yenilmeyecek diye?

Daha başında bu iş böyle ise, Allah muhafaza bir de seçilirse, görün iste kural, hukuk, Milli İrade, demokrasi tanıyor mu o zaman? O yüzden, bu sefer, bir kez de benim dediklerimi düşün, bir kez de bu açıdan düşün.

Yoksa çok geç olmadan.

Not: Tüm İslam Aleminin Ramazan Ayını Kutlarım.

 

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
CUMHUR – REİSİ

Yorumlar kapalı.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.