29 Ekim Kadınları Derneği Yenişehir Şubesi kadınların siyasi haklarını kazanmalarının yıl dönümü nedeni ile ilgili yaptıkları basın açıklamasında, “ Siyaset, Türkiye’de cinsiyet eşitsizliğinin en çok olduğu alan olmaya devam ediyor” denildi.
Açıklama şöyle:
Türkiye’de kadınların, siyasi haklarını elde etmelerinin üzerinden 88 yıl geçti. Cumhuriyet’in ilan edilişinin hemen ardından 1923 Haziran’ında Nezihe Muhittin, Nimet Remide, Latife Bekir ve Şukufe Nihal gibi aydınlanmacı kadınların önderliğinde kurulan “Kadınlar Halk Fırkası’nın kapatılmasın 100. yılına yaklaşıyoruz! O tarihlerde, Anayasa’da kadınların siyasete katılım haklarının olmadığı gerekçesi ile kapatılan kapılar, kadınlar için hala açılamadı. Bugün, Anayasal bir engel olmamasına karşın, kadınlar siyasette eşit olarak söz ve yetkiye sahip değiller.
Anayasa’nın “ Kanun Önünde Eşitlik” başlıklı 10. Maddesinde,” herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep vb nedenlerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu” ifade ediliyor. Aynı maddede “kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir“ denilerek,bu eşitliğin yaşama geçmesinde devlete sorumluluk veriliyor. Eşitliğin sağlanması konusunda alınacak önlemlerin, eşitlik ilkesine aykırı olmadığı ayrıca belirtiliyor. ” Son iki hüküm, Türkiye kadın hareketinin bir başarısı olarak Anayasa’ya girmiş bulunuyor. Yine Anayasa’da “Siyasi Haklar ve Ödevler “ başlığı altında,“seçim kanunlarının temsilde adalet ilkesine bağlı kalınarak düzenlenmesi” emrediliyor.
İç hukuk dışında bütün dünya kadınlarının ortak mücadelesinin ürünü olan, oy hakkı, seçilme hakkı ve kamu hizmetlerinde görev alma hakkını güvence altına alan BM Kadınların Siyasal Haklarına İlişkin Sözleşme, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW), Pekin Deklarasyonu ve son olarak İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası belgeler, her iki cinsin kamusal görevlerde eşit temsili konusunda tüm imzacı devletlere sorumluluk yüklüyor. Ancak, yasalardaki bu pembe tablo, yaşamın içine yansımıyor.
1935 seçimlerinde parlamentoda %4.6 olan kadın oranı bugün hala % 30 lara dahi çıkamıyor. Kadınlar, kotalarla değil %50 eşit temsille var olmak istedikleri parlamento ve yerel meclisler de hala azınlıktalar. 2018 seçimlerinde TBMM’nde yer alan 600 vekilin yalnızca 78’i kadın. 25. Dönemde 97, 26. Dönemde 82 olan kadın vekil sayısı, gidişin nereye doğru olduğunu açıkça ortaya çıkarıyor. Parlamentodaki bu acıklı manzara, devlet yönetimine de aynen yansıyor. 81 ilin 79’unda erkek, 2 sinde kadın vali görev yaparken, ilçelerde 943 erkek, 14 kadın kaymakam görev yapıyor. Belediye Başkanlarının 2293’ü erkek iken sadece 27 kadın belediye başkanı bulunuyor. Kadınların yıllardır verdiği mücadelenin küçük kazanımlara karşın amacına ulaşamayışının en önemli engelini iktidarların ataerkil bakış açısından kurtulamayışları oluşturuyor. Bu anlayış, erkek egemen yapıları nedeni ile parlamento dışında kalan muhalif partilerde de devam ediyor. Eşitlik, parti organlarında sağlanamıyor. Partilerin yönetim organlarını erkekler dolduruyor. Kadın “ temsili ve vitrinlik “ olmaya devam ediyor. Partiler, kadınları siyasi özne olarak görmedikçe, karar organlarında eşit temsili sağlamadıkça, kota anlayışını terk edip, fermuar sistemi ile her iki cinse eşit seçilme hakkı tanımadıkça sorunun çözümü olanaklı görünmüyor. Dünyada yapılan işlerin %70’ni yapmalarına karşın refahtan, ancak %1 oranında yaralanabilen, siyasette %10 nun altında temsil edilen kadına yasa üzerinde hak vermek yetmiyor. Bütüncül politikalarla, olumlu ayırımcılık yaparak, fırsat öncelikleri sağlayarak özel önlemlerle temsilde adaleti sağlamak gerekiyor.
Siyasette eşitliği kim sağlayacak? Bu sorunun yanıtı “ Kadınlar” dır. Mücadele eden, boyun eğmeyen, evde, işte, sokakta sesini yükselten ve siyaset başta olmak üzere her türlü eşitsizliğe “Hayır!” demeyi bilen kadınlar. Sorunu çözecek olanlar, sorunun sahipleridir. Bu nedenle alanlardayız. Bu nedenle dayanışma içindeyiz. Biliyoruz ki mücadele kazandırır. Eşitlikçi bir dünyayı yaratmak için siyasetin de kadın işi olduğunu mutlaka kanıtlayacağız.