Coğrafya Kaderdir
“Coğrafya kaderdir” sözünün İbn-i Haldun’a ait olduğu söylenir.
Coğrafi koşullar insan yaşamını ve toplumsal yapıyı etkiler ama buradan “Coğrafya kaderdir” sonucu çıkmaz. Bu söz, özellikle günümüzde geçerliliğini yitirmiştir.
Türk halkı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde Kurtuluş Savaşını kazanarak ülkenin kaderinin değişebileceğini kanıtlamıştır.
Başka bir örnek de Köy Enstitüleridir. Bu okullar kapatılmamış olsaydı dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında yerimizi alacaktık. Bu okullar, coğrafi koşulları fırsata çevirecek bir eğitim modelini hayata geçirmişlerdi.
Güney Kore ve Kuzey Kore aynı coğrafi koşullara sahip, aynı ırktan insanların yaşadığı yerlerdir. Bu iki ülke arasındaki farkları inceleyen herkes coğrafyanın kader olmadığını anlar. Finlandiya, coğrafi yönden bataklıklar ülkesidir ama dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biridir.
Aynı durum Japonya için de geçerlidir. Sürekli deprem ve tsunami tehdidi altına yaşayan bu ülke, özellikle sanayileşme alanında mucizeler yaratmıştır.
Coğrafyanın kader olduğuna ilişkin söylem tam bir safsatadır. Olanak ve olasılıkların olduğu yerde kader sözcüğü kullanılamaz. Verimsiz coğrafyalardan da kaliteli işler çıkarabiliriz.
Çalışmayan, bir baltaya sap olamayan, hayatını dalkavukluk yaparak geçiren bir insan için her şey kaderdir.
Çözüm yollarını aramak, cehaletle ve din sömürücüleriyle mücadele etmek varken suçu coğrafyaya atıp rahatlamak ahmakça bir şeydir.