Çok Şükür Hak Yemedik

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Geçtiğimiz hafta, Türkiye için tarihe geçecek günleri gösterdi bize. Bu köşede hep dile getirdiğim, her ortamda belirttiğim bu toprakların en büyük yolsuzluk ve hırsızlık olayı, maalesef vatandaşların kutsal saydığı oyları da kullanılarak meclis eliyle “sözüm ona” aklanmaya çalışıldı.

İlk önce Yolsuzluk Komisyonu tarafından verilen bakanların Yüce Divana sevk edilmesine gerek olmadığına dair karar, geçtiğimiz hafta muhalefet partilerince verilen önergenin reddedilmesi ile de, “büyük millet meclisi” kullanılarak bakanları aklama çabası sözde başarıya ulaştı.

Ama hukuk, aklanma için bir mahkeme kararı istemekte, savcılıkça verilen takipsizlik kararı da bir mahkeme kararı olmadığından, meclisin bakanların Yüce Divana gönderilmesine ilişkin verdiği karar ile bakanların yolsuzluğu ve hırsızlığı konusunda “hukuken aklanması” gibi bir sonuç çıkmamaktadır.

Aslında, bu durum isimleri anılan bakanlar açısından da bir zarar ama tabi bu kendini gerçekten temiz gören biri için geçerli bu. Çünkü eğer temizsen, yani  “Ak”san, o zaman mahkemeden korkmayıp yargılanıp bu kararı herkese göstermen lazım. Yani madem “Ak”sın, o zaman bir de mahkeme baksın.

Hukukçular iyi bilir, hukuk aleminde bir laf vardır : “Berlin’de hakimler var” diye. Bu söz, Alman İmparatorunun bir Alman köylüsüne boyun eğdirmeye çalıştığında, köylünün ona bu ülkede hukuk olduğunu hatırlatması ile ortaya çıkmıştır. Peki biz “Türkiye’de hakimler var” diyebiliyor muyuz?

Zira Savcılık tarafından, her zaman olduğu gibi, verilen “jet takipsizlik kararı” ve akabinde tüm delillerin, kaset kayıtlarının yok edilmesine yönelik karar şunu göstermekte: Deliller ve dosya yargıdan kaçırıldı. Hem de hükümetin 12 yıldır, istediğini istediği yere atadığı, istediğini hakim yaptığı bir yargı düzeninde.. Bir de mevcut hakimleri kendileri istedikleri gibi atamasalardı acaba ne yapacaklardı? Dosyayı nerelere kaçıracaklardı? Bu halde, bizlerde böyle bir güç yokken, hakimi belirlememiz mümkün değilken, devletin mahkemelerinden ne kadar adalet beklememiz gerekiyor bu da tam bir soru işareti.

Şunu yine söylemeden edemeyeceğim, bakanlar ve AKP’li arkadaşları kendilerine çok büyük kötülük yaptı. Diyorum ya, kendilerinin az da olsa bir yerlerde, kıyıda köşede, aklanma şansı varsa o da kalmadı ve herkes görecektir ki bence AKP ve bakanları yüzlerce yıl yolsuzluk ve hırsızlıkla anılacaktır.

Maalesef, yargıya dizayn, olmadı hukuka neşter, hukuku tanımamak iktidar partisinin her bir kademesinde bir alışkanlık. Hukuku tanımıyorlar, tanımak için hukuku dizayn ediyorlar. Mahkeme kararları kendilerine zıt mı, hemen o kararı da tanımayan tavırlara giriyorlar.

Çok uzağa gitmeğe gerek yok, Türkiye’yi sarsan bir skandal olan “siyasi yolsuzluk”la başlamıştı her şey hatırlayın. İktidar partisi, elimde tescilli mahkeme kararı olduğu için söylüyorum,  tüm Türkiye’de yüz bine yakın insanı kendi partisine sahte üye kaydetmedi mi? Bu bir siyasi yolsuzluk değil mi? Vatandaşların bilgilerinin kullanılması siyasi hırsızlık değil mi? Başkaları adına imza atılması sahtecilik değil mi?

Geçenlerde bu konu ile ilgili açtığım tazminat davasına karşı davalılardan biri bir cevap dilekçesi sunmuş dosyaya. Tek bir hukuki izahat yok. Varsa yoksa laf yetiştirme, siyasi bir mülakat sanki. Hatta laf yetiştirmeye çalışma. Ama elimizde siyasi yolsuzluğu, sahteciliği belgeleyen karar var onu ne yapacağız? Dolayısıyla, yargıya müdahale ettiğiniz zaman oluyor da, edemeyince mi kararlar tanınmıyor? İşte hukuk sistemi işleyince, kekliği düz ovada avlıyorlar.

Sonuç olarak, hep seslenmeye, sesimi duyurmaya çalıştığım temiz, namuslu halkımıza, yine sana sesleniyorum halkım. Korkmayın, haykırın siz de ne görüyorsanız. Birileri vatandaş için bir şey yaptığı yok diyor ya bana, hiçbir şey yapmadıysam bu konuda uyarıyorum herkesi. Yanınızdayım her mücadelenizde, çünkü ben de sizin gibi kuru ekmek yedim, kuru soğan yedim, yeri geldi baskı yedim, ama çok şükür hak yemedim, haram yemedim. Ailem de..

Bizi karanlığa götüren, dünyamızı, geleceğimizi aydınlatan “aydın”larımızı katledenlerdir. Bu vesile ile doğruları cesurca savunan, zaten bu sebeple de vurulan gerçek bir aydın, gazeteci, yazar, akademisyen, hukukçu Uğur Mumcu ve tüm öldürülen aydınlarımızı saygı ve özlemle anıyorum. Unutmayın, “Cesurlar bir gün, korkaklar her gün ölür!”

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Çok Şükür Hak Yemedik

Yorumlar kapalı.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.