Dünyanın topyekûn mücadele ettiği yeni tip bir virüs…
Bu küresel musibet bin nasihatten iyi olur mu bilmem. Göreceğiz…
Keşkedünya daha önce topyekûn mücadeleye girişseydi.Çevre kirliliği için küresel ısınma için dünya nüfusunun plansız artışı için…
Haberler… Vaka sayısındaki artış, yurt dışından dönen vatandaşların gözetim altına alınması, gözetim altında tutulmak istemeyen vatandaşlar…
Gözetim altında tutuldukları yurtlara “Ahır burası, ahır.” diyen biri… Bunu duyunca bir zamanlar devlet yurdunda hatırı sayılır bir süre kalan kendim ve o yurtlarda kalan tüm öğrenciler adına duyduğum gücenme hissi… Tarifsiz bir burukluk…
Virüsün yayılımını azaltmak için yapılan “Evde kal.” çağrısına uydum. Evdeydim. Azıcık aşım, kaygısız başım hesabı… Azıcık aşım iyice azalınca mecburen alışverişe… Zaruri olmadıkça çıkmayın evden, diyorlar. Bu zaruri bir durum kabul edilebilir sanırım.
Gitmeye karar verdim. Listemi de yaptım markette çok oyalanmamak için. Tabii ki evden çıkmadan gerekli şekilde kendimi korumaya aldım. Dedikleri gibi maskemi ve tek kullanımlık o eldivenleri taktım. Cebimde dezenfektanım… Düştüm yola.
Yakınlarda açık alana kurulu bir alışveriş merkezi var. Oradaki markete gideyim, dedim. Alana geldim, markete doğru yürüyordum. İleride bir grup işçi çalışıyordu harıl harıl. Evet… Az sonra gideceğim markette çalışan pek çok kişi gibi… Dışarıda çalışmak zorunda olan pek çok insan gibi…
“Birkaç adım sonra tam önlerinden geçiyor olacağım.” dedim kendi kendime. Adımlarımı hızlandırmak ve yavaşlatmak arasında yalpaladım. Yüzümde maske vardı. Ellerime baktım, eldivenler vardı.
Kalbime baktım… Bir utandım, bir utandım yüzüme beni korusun diye taktığım maskeden…
Şu süreçtemaske takmaktan başka hiçbir şey gelmiyordu demek ki benim elimden. Mücadele aracım: Maske!
“Kolay gelsin dememişsen taş kıranlara…” dizesi gelir aklıma çalışan birilerini görünce.
“Kolay gelsin.” demeden geçtiğimi bilmem hiç.
Bu sefer diyemedim. Utandım yüzümdeki maskeden, eldivenlerimden, kendimden başka kimseyi koruyamamaktan, utandım bu acizlikten…
Ah, Hasan Hüseyin Korkmazgil… Bende de iş yokmuş meğer. Yokmuş.