Şimdi Okullu Olduk

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

tyc

Nedense her eğitim ve öğretim yılının başlangıcı olan eylül ayında, tahsil hayatımın o ilk yılları aklıma düşer. (Şimdi okullu olduk/ sınıfları doldurduk/ sevinçliyiz hepimiz/ yaşasın okulumuz) şarkısının dizeleri de dilimden düşmek bilmez.

Evet; daha dün annemizin kollarında yaşarken, Tabakhane Mahallesi, Camcı Sokak’taki Koparanlara ait olan 11 No.lu evimizin çiçekli bahçesinde koşuyordum.

1951/1952 eğitim ve öğretim yılında Tahirağa İlkokulu’na bakın nasıl kayıt olmuştum:

Bir yaz mevsimi sabahı, evimizin kapısı çalınmıştı. Benden büyük olan küçük ablam “Kim o?” deyince, dışarıdan bir erkek sesi “Tahirağa okulundan geliyoruz” cümlesi daha tamamlanmadan kapıyı aralayarak açmıştı.

Bir bayan sesi “Aaa!.. Feriha burada mı oturuyorsunuz ?” derken, ben de kapı aralığından dışarı çıkmıştım.

Aynı kişi “Bu kardeşin mi?” deyince. Ablam “evet” cevabını verdi. Ben de ablamı tasdik edercesine başımı sallamıştım.

Erkek olan: “Adın ne? Kaç yaşındasın?”

Ben de “Adım Turgut, 6 yaşındayım” demiştim.

Fakat bu ikilinin ne maksatla geldiklerini de bilmiyordum.

Bayan olanı: “Feriha ne tatlı kardeşin var? Baksana hocam saçlar kıvır kıvır, gözler masmavi, inşallah ablası gibi de çalışkan olur” derken,

Erkek olan bana bakarak: “Sen de okula gitmek ister misin?” diye sorunca,“isterim” dediğimi hatırlıyorum.

Bayan olan elindeki deftere bir şeyler yazarken, doğum tarihimi sormuştu. Bu sorunun cevabını kapının arkasında gizlenen annem “Yılbaşının ortasında olacak” demişti.

Yazma işlemini bitiren bayan, önce Hükümet Tabipliği’nden çiçek aşısı kağıdı almamızı, sonra da nüfus cüzdanımla birlikte okula annem veya babamla gelmemizi tembih etmişti. Sonrada her ikisi ablama teşekkür ederek sokağımızdaki hane sırasına göre kayıt ve kontrol işlemlerine devam etmişlerdi.

Ablamla birlikte eve girip kapıyı kapattıktan sonra, annem “Kimdi onlar?” diye sordu.

Ablam da: “Öğretmenim İklima Vadi ile 5. Sınıfların öğretmeni Hamdi Yüksel” demişti.

Bize tembih edildiği şekliyle, önce Halkevi’nin üst katında bulunan Hükümet Tabipliği’ne çiçek aşısı olmak için babamla birlikte gitmiştim.

Beyaz önlüklü olan adamı görünce, korktuğumu fark eden bu insan gözlüklerin üstünden bana bakarken, “Korkma bak. Korkulacak bir şey yok ki” diyordu.

Babam da “Benim oğlum korkar mı doktor amcası? O babasının oğludur” demekteydi.

Ben de babamı mahcup etmemek adına dişimi sıkarak doktora sağ kolumu uzatıp, elindeki şişe mantarı gibi bir şeyi koluma sürerken, ucunda iğne olacak ki, canımın yandığını her sürüşte hissetmiştim.

Doktor, “Aferiiiin bu kadar işte” deyince. Ben de rahat bir nefes almıştım. İçimdeki o korku, birden sevince dönüştüğünde, her ikisine de gülerek bakmıştım.

Daha sonra; elinden biçki dikiş işleri gelen annem, siyah önlüğümü ve oyalı beyaz yakamı okul açılmadan hazırlamıştı.

Okuma kitabı olan “Alfabe”yi, defteri, kalemi, silgiyi tahta çantamla birlikte Cumhuriyet Caddesi’ndeki Kırtasiyeci İsmail Ahı’dan (şimdi C.P. Piliçin satış yeri) satın almıştık.

Okulların açıldığı ilk gün ise ablamla birlikte gitmiştik. Zil çaldığında okul bahçesinde hepimiz sıra olmuştuk. Hamdi Bey hepimizi susturarak, elinde Türk Bayrağı olan öğrenciyi yanına çağırmış ve İstiklal Marşını söylemiştik. Sonrada komşumuz olan okul müdürü İbrahim Tarkan bir konuşma yaptı. Sabahçılar ile öğlenci olan sınıfları söyledi. Sabahçılar kaldı, öğlenciler okuldan gitmişti.

s-075

Tarih: Mayıs – 1955. Tahirağa İlkokulu 4. sınıf öğrencileri öğretmenleri Hamdi Yüksel ile birlikte görülüyor. Yazımızda da adı geçen bu değerli öğretmende okumak adeta bir ayrıcalıktı. Milli Mücadelede yedek subay olarak yararlılıklar gösteren Hamdi Yüksel, Yenişehir’in düşman işgalinden kurtuluş şenliklerinde de askeri elbisesiyle at üzerinde temsili kuvvetlerle kurtuluşu canlandırırdı. Çok güçlü bir hitabet sanatına sahip olan bu yurtsever öğretmenimiz, ne yazık ki yıllar önce bir trafik kazasında yaşamını yitirdi. Kendisini rahmetle anıyoruz.

 

Bizleri önce boy sırasına göre eşleştirdiler. Sonra da alt kattaki sınıfa aldılar. Ben Ali Bilgiç ile birlikte aynı sırada idim. Onunla birlikteliğimiz ve okul hayatımız böyle başlamıştı. Sınıf öğretmenimiz Hamdi Yüksel idi. Herkesin yeri belli olduktan sonra, bizlere bir baba gibi sevecen gözlerle bakarak, okulda ve okul dışında neler yapacağımızı, nelere dikkat edeceğimizi anlattı ve her türlü ihtiyacımızı hiç sıkılmadan kendisine söylememizi tembih etti.

Bize ilk defa “Daha dün annemizin/ Kollarında yaşarken/ Çiçekli bahçemizin/ Yollarında koşarken/ Şimdi okullu olduk/ Sınıfları doldurduk/ Sevinçliyiz hepimiz/ Yaşasın okulumuz” şarkısını birkaç kez tekrar ettirdi.

Kısa zamanda hepimiz birlikte söyleyip öğrenmiştik. Teneffüslerde herkes eşiyle birlikte elele dolaşırken, biz de Ali ile birlikte öyle yapıyorduk. İkinci dersimizde hepimiz yerimizde otururken, sınıfa girdiğinde hepimizin ayağa kalkmasına öğretmenimiz çok sevinmişti.

Her zaman bize olan öğütler şöyleydi: “Büyüklerinize daima saygılı olun, küçüklerinize sevginizi gösterin, asla yalan söylemeyin, dürüst ve çalışkan olun, birbirinize her zaman yardımcı ve destek olun.”

Bu öğretmenimizde beş yıl okuyup, 1956 yılında mezun olmuştuk. Mezun olurken bütün derslerimizden yazılı sınava girdik. Daha sonra aynı derslerden sözlü olup geçer not aldıktan sonra mezun olduk.

Sınav notları, Beş (Pekiyi), Dört (İyi) Üç (Orta), İki (Zayıf), Bir (Çok zayıf) idi.

Kıyafetlerimize özen gösterir, erkeklerin saçları üç numara veya alaburus şeklinde kesilirdi. Kızların kısa saçlı olanları taranmış, uzun saçlı olanlar ise örülmüş olup ,mutlaka beyaz kurdele takarlardı. Önlüklerimiz siyah, yakalıklarımız beyaz idi. Mendilsiz okula gidilmezdi. Her pazartesi sabahı mendil ve tırnak kontrolü öğretmen tarafından yapılırdı.

O yıllardaki üç ilkokul da Ulucami Mahallesi’nde olup, İsmetpaşa/Aydoğdubey Mektep Meydanı’nda, Gül-zar-ı Meşrutiyet/ Süleymanpaşa Okulu’nun giriş kapısı Gökgöz Sokağı’nda, bahçe kapısı ise Hamam Sokağı’na bakardı.  Okulumuz Tahirağa ise Uzun Aralık’ta idi.

İlçemiz Merkez nüfusu ise 8 bin, toplam nüfusu 40 bin idi. Hane sayısı da 2 bin dolaylarında idi. 10 mahallesi (Çarşı, Çayır, Gündoğan, Hacı Hasan, Kurtuluş, Tabakhane, Ulucami, Yeni, Yenigün ve Yılmaz) ve de 65 köyü bulunuyordu.

Bu köylerden Bayırköy/Orhangazi, Boğazköy/İnegöl, Karagölet/Kestel, Seymen/Kestel ve Sungurpaşa/ İnegöl köyleri olarak ayrılmış, Eğerce köyü Osmaneli ilçesinden ayrılarak Yenişehir’e bağlanmıştır.

Her köyün okulu yoktu, okulu olan çoğu köylerde üç yıl eğitim yapılıp okuryazar olunur, ilkokuldan mezun olmak için beş yıl eğitim yapan komşu köy okullarına gidilirdi. Tek yatılı ilkokul ise Söylemiş köyü okuluydu.

O zaman köylerde eğitmen denilen görevliler üçüncü sınıfa kadar okutabilirdi. Bunlar ilkokul mezunu olup, köy enstitülerinde yazın açılan kursları kazanıp, iki yıl öğrenim gören başarılı kişilerden seçilirdi. Ortaokul ise bu günkü Osmangazi Lisesi’nin olduğu yerde bulunuyordu. Ortaokulun erkek öğrenci kıyafetleri tek tip değildi, sadece kız öğrenciler ilkokuldaki gibi siyah önlük ve beyaz yakalı önlük kullanırken, kızlar da, erkekler de kokartlı lacivert renkli sarı bantlı şapka giyerlerdi. Herkes şapka ile selamlaşır, ilk selamı küçük olan verirdi.

Öğretmenler cadde ve sokaktan geçerken, esnaf dükkânın önünde oturur halde ise mutlaka ayağa kalkarak selam verir, öğretmen de fötr şapkasını çok hafif kaldırarak onları selamlardı. Biz öğrenciler öğretmenle karşılaştığımızda yolun kenarında durur, öğretmen geçene kadar hazır olda beklerdik.

Bütün öğretmen ve öğrencilere başarılar dilerken, yitirdiğimiz bütün öğretmenlerimi rahmetle anıyor, aziz ruhları önünde en derin saygılarımla eğiliyorum.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Şimdi Okullu Olduk
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.