Henüz 25 yaşında iken, elim bir uçak kazası sonucu Eskişehir’de şehit olan Hava Pilot Üsteğmen İbrahim Akalın (1926-1951), ilçemiz eşrafından Molla Hatice’nin oğlu Mutaf Ömer Akalın (1904-1957) ile Yarasarlı Hacı Mehmet Tezcan’ın kızı Necmiye Akalın(1911 1983)çiftinin ilk çocukları olup 1926 yılında dünyaya gelmiştir.
İlkokulu Yenişehir’de, ortaokulu da ilçemizde bulunmadığı için Amcası Ahmet Akalın’ın (Defterdarlık Muhasebe Müdürü) görev yeri olan İstanbul’da bitirmiştir. Bursa Işıklar Askeri Lisesi’nden sonra, Kara Harp Okulu Havacı Sınıfından(Yaka No: 2477) 1946 yılında Hava Pilot Asteğmen olarak mezun olmuştur.
İlk görev yeri Eskişehir Hava Üssü’dür. Burada jet pilotu olup, daha sonra da jet pilotu yetiştirme öğretmenliği yapmıştır. 1948-1950 yıllarında Erzincan Hava Üssü’nde 2 yıl aynı görevi yapmış ve tekrar eski görev yeri olan Eskişehir’e atanmıştır.
26 Haziran 1951 tarihinde bir görev uçuşu sırasında yanında bulunan İzmir Torbalı nüfusuna kayıtlı Hava Pilot Teğmen Salih Yıldırım (S: 1948-28)ile birlikte Alpu ilçesi Osmaniye köyü yakınlarında başka bir uçakla havada çarpışarak şehit olmuşlardır. Kabirleri Eskişehir Hava Şehitliği’nde bulunmaktadır.
Bu elim kaza başta aileleri olmak üzere, yakın dostlarını, silah arkadaşlarını ve ordumuzun bütün mensuplarını yasa boğmuş, ilçemizi de derin bir üzüntüye sokmuştur.
Kaza günü, Eskişehir’de bulunan kardeşi Avukat Mehmet Akalın bu olayla ilgili olarak bakın ne diyor:
“Hukuk Fakültesi’ndeki sınavlarım bittiği için, o gün İstanbul’dan Eskişehir’e ağabeyimi ziyarete gelmiştim. Annem de, o zaman 6 yaşında olan kardeşim Abdullah(Diş hekimi)ile beraber orada kalıyordu. Babam ise işi gereği Osmaneli’ndeydi. Annemle biraz hasret giderip hoş sohbetten sonra, İzmir’de görevli iken, benden bir hafta önce Eskişehir’e gezmeye gelen ağabeyimin arkadaşı ve akrabamız olan Pilot Yetiştirme Öğretmeni Hava Astsubay Muzaffer Alkan ağabeyin de (Kanlıların Osman’ın oğlu)bizde misafir olarak kaldığına çok sevinmiştim. Annem her ikisinin de biraz sonra servisle gelebileceklerini söylediği zaman heyecanımı engelleyemiyor, oldukça da sabırsızlanıyordum. Derken Muzaffer ağabey eve yalnız geldi. Onunla da biraz hasret giderdikten sonra bize‘İbrahim biraz önce uçaktan indi. Hatta sivil elbiselerini de giymişti. Tam servis aracına biniyordu, Pilot Üsteğmen bir arkadaşı çağırdı. Bana da ‘Muzaffer sen bekleme git, ben diğer servisle gelirim’ diyerek vedalaştığını söyledi. Evde bir hayli beklemiştik. Gelmeyince meraklandık. Belki Orduevi’ndeki subay gazinosuna takılmıştır diye Muzaffer ağabey ile birlikte Orduevi’ne gittik. Beni içeri almadılar, Muzaffer ağabey yalnız girdi. Fakat içerdeki subayların telaşlarını aynen görüyor, bu tavırlarına hiçbir anlam veremiyordum. Sonra Muzaffer ağabey dışarı çıktı, yanıma gelerek‘Bak Mehmet, ağabeyin kaza geçirmiş, hastaneye yatırmışlar. Şimdi gidelim sağlık durumunu esaslı bir şekilde oradan öğrenelim’ deyince şok olmuştum. Her şeyden haberi olan Muzaffer ağabey soğukkanlılığını koruyor bana da herhangi bir şey belli etmemeye özen gösteriyordu. Hastaneye gitmek için askeri bir araç geldi, birlikte bindik. Yolda hastaneye gidinceye kadar teselli dolu sözleriyle alıştıra alıştıra ağabeyimin şehit olduğunu söyledi. İnan, alev alev yanan bir kürek ateş düştü sanki içime. Eskişehir ise üzerime yıkılmış koskoca bir enkazdı. O anımı, duygu ve düşüncelerimi ifade etmekte zorlanıyorum. Allah böyle bir acıyı düşmanıma dahi göstermesin derim. Onu servisten alıkoyan pilot üsteğmen arkadaşının haziran ayı içinde uçması gereken bir zaman dilimi borcu olduğunu, birlikte uçmaları için ağabeyime ricada bulunduğunu sonradan öğrendik.
Her ikisi de uçaklarına pilot teğmen arkadaşlarıyla binip, birlikte uçarlarken iki uçak havada çarpışmış. Ağabeyim ve yanındaki pilot teğmen şehit olmuş. Diğer uçaktaki arkadaşları ise paraşütle atlayarak kurtulmuşlar, Özellikle şunu vurgulamak isterim. Yaşadığımız gerçek bir şey varsa, kader denen şey buymuş meğer.”
Ebem olan komşumuz Hatice Molla nineye bir ziyarete gelen rahmetli İbrahim ağabeyin güzelliği, saygısı ve sevgisi, ağırbaşlılığı, efendiliği, çok samimi ve dürüstçe tavırları herkesin beğenisini kazanmıştı. Beklenmedik zamansız ölümü ise bütün Yenişehir’i üzüntüye boğmuştu.
Baba Ömer Akalın bu acıya 6 yıl dayanabildi ve 53 yaşında iken vefat etti. Anne Necmiye Akalın ise 46 yaşında iken dul kalıp, geride kalan iki evladına hem annelik, hem de babalık yaptı. Her uçak gördüğünde o anı yaşayan, uçaklı filmleri dahi seyredemeyen Hava Şehitlerimizi anma günü olan her 15 Mayıs’ta ise hasta olup yataklara düşen bu şehit annemiz diğer iki oğluna da yüksek tahsil yaptırmıştı.
Çevresinde çok sevilip sayılan bu şehit annesi ilçemizde 1970’li yıllarda Anneler Günü’nde Yılın Annesi seçilmiştir.
Aziz şehitlerimizi ve şehit annelerimizi hayırla yâd ediyorum.