Yenişehirli Kunduracı, Kavaf Ve Saraçlar (3)

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yenişehirli kunduracı, kavaf ve saraçlarla ilgili makalemizin 3 ncü bölümünde ilçemizde yok olmak üzere olan el sanatlarından saraçları tanıtacağım.

Motorlu vasıtaların çok az olduğu 1950’li yıllara kadar, çevre il, ilçe ve köylere nakliye ve ulaşım işleri hayvan koşumlu arabalarla yapılırdı. Üstü kapalı olan at koşumlu yaylı arabalarla yolculuğun yanı sıra gerektiğinde eşya da taşınırdı. Ağır yük eşyaları ise çift manda veya öküz koşumlu arabalarla nakledilirdi. Fayton denilen arabalar ise Bursa da o devrin taksileri gibi hizmet sunardı. Faytona binmek ayrıcalık sayılırdı.

İsmail Uysal
İsmail Uysal

Çocukluğumuzda nakliye ve ulaşım işlerinde kullanılan bu hayvanların koşum ve binek takımlarını imal eden sanatkârlara saraç denirdi. Saraçlara olan ilgi ve alaka gereğinden fazlaydı. O devrin en geçerli mesleklerinin başında gelirdi. Koşum takımları sipariş yapılır, müşteriye öyle teslim edilirdi. Koşum takımı olmayan hiçbir hayvan arabaya koşulamazdı. Bu koşum takımları arabanın motor gücü sayılır, bunun sayesinde at arabasının tekerleri dönerdi.

O yıllarda saraç olan sanatkârlarımızdan Mehmet Lütfullah Menteşe ve oğlu Halil Menteşe, Ahmet Uysal ve oğulları, Şükrü Özsaraç, Mehmet Özsaraç, Sabri Gürün, Kamil Dereli, Ahmet Ülker, Ali Yassılar, Ali ve Şükrü Lapacı, Turgut Sayın, Hakkı Aykol ve mesleğin en son temsilcisi de Arap Hüseyin Giylan (1935-2013) idi.

 

Saraç Ahmet Uysal
Saraç Ahmet Uysal

 

Eski saraç ustalarından Ahmet Uysal’ın küçük oğlu İsmail Uysal (1945) okul arkadaşım olup, Kasaplar Aralığı Sokağındaki 27 no.lu ofisinde bu işi hâlâ hobi olarak yapmaktadır.  İsmail Uysal söze çarıkçılardan başlamıştı. O anlattı, bende detaylı bir şekilde notlarımı aldım. Bu konu ile ilgili makalemi gelecek sayımızda sizlere sunma hazırlığı içindeyim. Konumuz saraçlar olunca İsmail Uysal bu kez bu mesleği ve anılarını anlatmaya devam etti:

“Bu mesleğe babam Ahmet Uysal’ın (1913-1983) yanında 1954-55 yıllarında başlamıştım. İşyerimiz köşedeki dükkândı. Ağabeylerim Eşref Uysal (1934-2002) ve Sami Uysal (1942-1999) ile birlikte bu mekânda çalıştık. Burada koşum takımı, binek takımı, tasma ve yular yapardık. Koşum takımlarında araba paldumu, gözlüklü başlık, çeki kayışı, koçan kayışı, hamut, çatal terbiye ve bellem bulunurdu. Binek takımlarında ise yular, gem, eyer, kolan, semer paldumu ve semer kolanı olurdu. Küçükbaş hayvanlar için tasma, çan ve zil kayışı yapılırdı. Çalışma tezgâhı ıhlamur ağacından yapılırdı. Çünkü ıhlamur ağacının kerestesi yumuşak olduğu için kullandığımız kesici aletler körelmezdi. En çok kullandığımız alet teberdi. Teber: her türlü deri ve kösele kesimde, biz: delici alet olarak deri dikiminde, sırım:  ince deri olup iplik olarak, pergel: deri kesiminde, yağ taşı: bıçkı bilemede, somak taşı: bıçkının kılasını düzeltmede, hadde: çizgi ve desen vermede, sıyırgı: kayışı terbiye etmede, nalpara: kanat deriyi açmada, tanalya: deriyi yular dikmede, montajda, muşta: derinin etek kısmını düzeltmede kullanırdı.

Saraç Eşref Uysal
Saraç Eşref Uysal

Hiç unutamadığım bir anıyı da burada dile getirmekte fayda umuyorum. Malum Tahirağa Mektebinde rahmetli Hamdi Yüksel’de’ birlikte okumuştuk. Beşinci sınıfa geçtiğim yılın sömestri tatilinin sonları olacak eylül ayının başları olabilir. Babam beni Adem Aydınoğlu’nun Bilecik Yazıhanesinden bir pazartesi günü sabahı Bilecik pazarına yalnız başına göndermişti. Orada da dükkânımız vardı. O gün dükkânı ben açmıştım, akşama kadar yaptığım satıştan 104 lira hasılat toplayıp, otobüsle Yenişehir’e dönüp 104 lirayı babama teslim etmiştim. 1955 yılındaki bu para iyi bir rakamdı. Bu gün düşünüyorum da, hangi baba o yaştaki çocuğuna bu sorumluluğu verip Bilecik’e gönderir. O yıllarda dürüstlük ve güven ön planda gelirdi. Yanlış yapılmazdı. Yanlış yapanlar da parmakla gösterilecek kadar azdı. Babam ve ağabeylerimizle olan bu beraberliğimiz 1969 yılına kadar devam etmişti. 1969 yılında babam Bilecik’e taşınınca, bizde kardeşler olarak işlerimizi ayırıp, herkes kendi işine devam etmişti. Eşref Ağabeyim Arasta içindeki işyerinde çalışmaya başladı. Sonrada Kasaplar Aralığındaki dükkânda devam etmişti. Sami Ağabeyim bu aralıkta 1974 yılına kadar baba mesleğini sürdürmüştü. Ondan sonra tavukçuluk sektörüne geçerek uzun yıllar bu işe devam etmişti. Bende ilk önce 31 No.lu iş yerimizde, sonra da bu günkü 27 No.lu dükkânımızda 2000 yılına kadar çalışarak emekli oldum. Halen bu işi hobi olarak burada yapmaktayım,” diyordu.

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Yenişehirli Kunduracı, Kavaf Ve Saraçlar (3)

Yorumlar kapalı.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.