Tahıl Caddesinin sol tarafında ise Terzi Mehmet Demirağ ile Terzi Mustafa Pestil’in dükkânları vardı. Şalvarlı Sokağındaki Ergin Oğuz’lara ait Park Otelinin altında, Lümbeli Mehmet Turan terzilik yapmış, ondan sonra da Terzi Hakkı Mete burada çalışmıştı. Kolcu Ramazan İlhan’ın büyük oğlu Nihat İlhan’da kalfasıydı. Oğlu Feridun Mete’de yanında yetişti. İyi bir avcıydı. Büyükle büyük, küçükle küçük olan candan bir insandı. 70’li yıllarda Ragıp Ersoy bu yere eczanesini açınca, Hakkı Mete’de Yılmaz Mahallesi Şeref Sokaktaki evinin altına bu mesleğini emekli oluncaya kadar sürdürmüştü.
İstiklal Caddesindeki, Tütüncüler Kahvehanesinin karşısında Hakkı Çavuşlar’dan Terzi Hasan Orhun’un dükkânı olduğunu ağabeyim Adem Yüce’den duymuştum. Ağabeyim onun yanında yetişip, askere gidinceye kadar burada kalfalık yaptığını ondan duyardım.
Bu caddede Terzi Kara Ahmet’in işyeri evlerinin yanındaydı. Ayrıca bu cadde de Lümbeli Mehmet Emin Can’ın, Totocu Ali Dıngıl’ın ve Mehmet Ergün’ün (Pıytar) terzihaneleri bulunuyordu.
Mehmet Ergün (Pıytar), terziliğe 1949 da Şükrü Söğüt’ün yanında başlamış, 1951de Veysel Uyanık’ın yanında yetişerek askere gitmiş, 1958 yılında ilk işyerini Rıza Çavuş Hanı girişinde açmış, sonra Şehir Eczanesinin karşı köşesindeki dükkânda devam etmiş ve en sonunda da Çerçi Eşref Haki’nin bitişiğinde 1965 yılına kadar çalışmış, işyerini kalfası olan Recep Şahin’e devredip Bursa’ya yerleşmiş. Halen Bursa da yaşamaktadır.
Yine eski ustalardan Terzi Ali Sivri’nin dükkânı ise Ulucami Mahallesi Eski Karacaali Sokakta da ki evlerinin altındaydı.
Arasta içinde ise Terzi Ahmet Körüstan ile oğlu Osman Körüstan’ın, Terzi Mehmet Ezer ile oğlu Mustafa Ezer’in, Terzi Mustafa Güvenç’in (Konyalı), Terzi Nuri Can’ın ve Terzi Yusuf Koç’un işyerleri vardı.
Yeni Sinemanın doğusundaki dükkânlarda ise Behçet Demirağ, Terzi Halis Günal ve Gömlekçi İbrahim Lapacı çalışırlardı.
Eski terzi ustalarımızdan merhum Veysel Uyanık (1916-2008) ile 2007 yılında, Bilecik Caddesindeki Halı Mağazasında bu meslekle ilgili yaptığımız anılara bir göz atalım;
“ Bu mesleğe Terzi Mehmet Emin Akalın’ın yanına 13 yaşında iken çırak girdim. Yeni Sinema binası olmazdan evvel, buralarda sıra sıra baraka dükkânlar vardı. Çarşı Camii’nin karşısındaki bu baraka tipi dükkânlarda onun da işyeri vardı. Bir tarafımızda hazır aba elbise satan Bursalı Tahir Efendi, diğer tarafımızda, Terzi Ali Ataç ile Leblebicilerin kayınbiraderi (Kamil ve Süleyman Dereli) olan Terzi Hasan Gürses dükkân komşularımızdı. Ali Ataç Usta’nın yanında çalışan, Dervişlerin Ahmet (Kahveci Doktor Osman Şener’in ağabeyi) ile Nusret Kalfa Bursa’ya gidince, dört senedir yanında yetiştiğim Mehmet Emin Ustamın rızasıyla Ali Ataç’ın yanına kalfa olarak girdim. O zamanlar Ali Usta da, Ahmet Körüstan, Necip Ustanın büyük oğlu Rahmi Çevik, Tahsin Şemaki’nin kardeşi Ahmet Şemaki’de vardı. Makası Ali Ataç Ustadan aldım. 1934 de Şükrü Söğüt’ün yanındaki dükkânı (Saatçı Özcan’ın yeri) Hacı Ahmet Ersözler’den aylığı yedi buçuk liraya kiraladım. Dikiş makinem olmadığı için, annem mahalleden komşumuz olan Dölmelerin İsmail Sır’ın dikiş makinesini emanet aldı ve o makine ile işe başladım. İlk çırağım Mustafa adında bir çocuktu. Soyadını hatırlayamadım. Onu bana manifaturacı İbrahim Karakaş getirmişti. Çok iyi bir insandı. Birlikte çok çalıştık. Buradan kazandığım parayla da Bursa’dan üç yüz liraya Singer marka dikiş makinesi aldım. Sonrasında da Demirci Seyit Ali’den yine üç yüz liraya bir dikiş makinesi daha aldım. Mustafa askere gidene kadar yanımda çalıştı. Terhis olduktan sonra, ona da Cumhuriyet Cadde- sinden Çarıkçı Kamil Sinop’ların yanındaki dükkânı kiralayıp, işyerini ona ben açtım. Fakat bir ara rahatsızlanınca Doktor Ahmet Esin’e muayene için götürmüştüm. Ahmet Bey buna iyi bakın, bu gençte beyin humması var demişti. Ne yapacağımı şaşırmıştım. İlaçlarını alıp tedaviye başlamıştı. Fakat dediği gibi fazla yaşamayıp rahmetli olmuştu.1942 yılında İhtiyat askeri olarak Susurluk’a gidip, 11 ay İhtiyat askerliği yaptım. Ali Ataç Ustam da dükkânımı, kalfası olan Hakkı Mete’ye devretmişti. 1943 yılında bu görev bitince, Hacı Tahir Ağaların Ali Osman Gür’ün dükkânını 21 Bin liraya satın alıp, mesleğime 1969 yılına kadar burada devam ettim. Fakat hazır giyim sanayi her geçen gün geliştikçe bizim bu meslekte geçerliliğini kaybediyordu. Hazır giyim ucuz olduğu için, terzilerde tercih edilmez olmuştu. Bende işkolunu değiştirerek 1969 yılında halıcılığa başladım. 1987 de emekli olunca bu işleri çocuklarım devam ettirdi. Meslek hayatımda yanımda çok kişi çıraklık yapmıştı. Unutamadıklarımı söyleyeyim; Rahmetli Mustafa Kalfam, İsmail Beysel, İbrahim Yalta, Mehmet Ergün (Pıytar), İbrahim Lapacı, Mahir Sinop ve son olarak da İbrahim Sığın’dı. Benim hayatımda yalan dolan yoktu. Dürüstlük ilkemdi. Şımarık ve sırnaşık insanlardan hep sakınmışımdır. Yetiştirdiğim çırak ve kalfalarıma hep örnek olmuşumdur. Karşımızda İplikçi Keramettin’in dükkânı vardı. Bu dükkânı Hacı Çömez 60 Bin liraya satın almıştı. Bende daha sonraki yıllarda bu dükkânı Hacı Çömez’den 500 Bin liraya satın aldım. Düşünüyorum da bir asra yakın olan şu 91 yıllık ömrüm nasıl geçti anlayamadım. Yeter ki Allah cümlesine sağlık afiyet versin, elden ayaktan da düşürmesin,” demişti.
Devam edecek