‘Yolun ortasında ayakta çakılı kalmak.
Geriye dönüp bıraktıklarını, vazgeçmek zorunda olduklarını yada artık zamanı gelenleri düşünmek…
Geri dönmenin hiçbir şeye iyi gelmeyeceğini ve hatta hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını bilmek ama alışkanlığın verdiği dayanılmaz güven duygusundan kopamamak..
Öne doğru adım atmak isteyip, bilinmezlerden korkmak.
Güzel şeyler için umut edip heyecan duymak ama ya gerçekten güzel olmazsa sorularıyla boğuşmak..
İşte tüm bunlar çakar sizi bulunduğunuz zemine.
Ne geriye gidebilirsiniz, ne de ileri bir adım atabilirsiniz.
En kötüsü de verilemeyen karar yüzünden geçip giden zamanı, boşa harcamak.
Bir önceki cümlenin yazıldığı an artık yok ve geri dönüşü de yok.
Hızlı karar vermeli ve ne olursa olsun hep yola devam edilmeli.(2013)’
*
‘6 sene olmuş bunu yazalı.
O gün veremediğim kararları hayat verdi benim yerime.
Tüm zor adımları atmak zorunda bıraktı. İyi ki de öyle yaptı.
Değişim hep ileri doğruymuş gördüm.
Acılar, korkular, üzüntüler yol arkadaşı olsa da, geçtiğim tüm kapıların sonu hep aydınlık oldu. Zor yollar, zor yıllar sonunda, artık biliyorum;
Kendine inanmalı insan.
Bilinmezlik korkutsa da gerçekten yola devam etmeli. (2019)’
*
Bu iki yazı ve arasında geçen altı yılsonunda hayatımda sabit kalan hiçbir şey yoktu.
Son dört yılda ise daha stabil, daha rutin yaşarken ve artık değişmez derken, bu sefer de benimle ilgili olmayan ama beni değişip dönüştüren şeyler oldu. Pandemi gibi.
Evet, hayat hep ileri akıyor ve biz de o akışın içindeyken yeni koşullara uyumlanıyoruz sadece. Kendini akışa bırakmak, direnmekten daha kolay aslında.
Şimdi artık kabullendim. Hayat sürekli değişmeye devam edecek.
Dirençli yerlerimizi kırarak ilerlemeyi sürdürecek. Korkmak çözüm değil.
O halde zor da olsa güvenmeyi ve bırakmayı öğrenmek gerek.
Sanırım direnenler değil, bırakabilenler kazanacak.