Bu hafta hiç içimden gelmiyor yazmak gerçekten. Bahar geldi, her yer yeşillendi, havalar ısındı falan filan. Böyle bir şeyler yazmak isterdim umut dolu, heyecanlı, keyifli.
Maalesef hayatı sorgularken, doğru, adaletli ve dürüst olmak için çaba sarf ederken içinde yaşadığım ülkenin gerçekleriyle her defasında daha acı bir yüzleşme gerçekleşiyor benim adıma. Bu yüzden canım acıyor, kalbim sıkışıyor, öfkeyle doluyorum.
Soma’da yaşananlar hepimize hayat dersi niteliğinde yazılmamış bir kitap bence. Tabii ki görmesini bilene.
Bir tarafta memleketinde belki de en çok gelir getirdiğine inandığı işi yaparken, hayatını kaybeden insanlar..(belki de sırf daha iyi bir eğitimleri olmadığı için)
Bir tarafta onların yerin dibinde saatlerce uğraşarak çıkardıkları kömür için ruhunu satanlar..(belki de bir ruhu bile olduğunun farkında olmadıkları için)
Bir tarafta emeği sömürüp cebini dolduran üstelik emekçileri ekmeğiyle tehdit edip vatandaşlık hakkını gasp edenler..(belki de yaşam adına daha iyi mevkilerde daha çok para sahibi olmaktan başka bir şey bilmedikleri için)
Bir tarafta feryat figan evinin dayanağını arayan, bilgi alamayan, kalbi ağzında bekleyenler..(belki de ellerinden başka bir şey gelmediği için)
Bir tarafta acıdan rant elde etmeye çalışıp ajitasyonda sınır tanımayan ve bunu yaparken kalbi hiç acımayanlar..(belki de vicdanı nakitten daha önemsiz sandıkları için)
Bir tarafta rahat koltuklarında oturup lcd televizyonundan gördüklerine ah vah edenler..(belki de makineleşmiş beyinleri tepkileri de otomatiğe bağladığı için)
Bir tarafta olanları içine sindiremeyip gaz, su ve sopa yiyeceğini bile bile yollara dökülenler..(belki de konforlu hayatlarından utandıkları için)
Ve diğer tarafta insanlık, vicdan, kalp namına her şeyini yitirmiş ve öfke kontrolü bile sağlayamadan acısı olanı darp etmeye gidecek kadar şuurunu kaybetmiş cumhurbaşkanı adayı..(belki de tek sebebi bunlara zaten hiç sahip olmamış olması olabilir ancak)
Taraflar saymakla bitmeyecek sanırım. Kim suçlu şimdi? ya da suçlu olan yine mi güçlü?
Yaşananlara inanamıyorum gerçekten. En çok duyduğum cümle ‘sözün bittiği yer’
Evet, söz bitti artık bence de. Ama ne yapmalı, daha önemlisi nasıl yapmalı ?
İnsanlığımdan utanıyorum. Gördüklerimden utanıyorum. Ben artık bu ülkede yaşamaktan utanıyorum.
İşin en kötü yanı da ağustosta her şeyin unutulacağını, birkaç göstermelik açıklama, düzenleme, belki yargılama sonrası her şeyin üstünün örtüleceğini, suçlu bulunanın yer altında kalan işçiler ve bunlara tepki verenler olacağını biliyor olmak.
Çünkü ben artık bu ülkede adalete olan inancımı kaybettim. Güvende hissetmiyorum kendimi. Kanım dondu sanırım. Üstelik tüm anormallikler normalleşmeye başladı gözümde. Korkuyorum gerçekten. Geleceğimi, özgürlüğümü, insan olma vasıflarımı kaybetmekten korkuyorum. Tıpkı benim gibi düşünen milyonlar gibi.
Hala bir anlamı varsa hepimizin başı sağ olsun.
Yorumlar kapalı.