Millet olarak hep para isteriz, iş isteriz, aş isteriz ama nedense bir türlü “adalet” istemeyiz, “hukuk” istemeyiz. Halbuki bilmeyiz ki, hava gibi, su 
gibi, ekmek gibi gereklidir adalet. Halbuki bilmeyiz ki, adalet gelirse, diğer tüm ihtiyaçlar da onla beraber gelecektir.
Buna rağmen, adalet istemeyen, hukuku önemsemeyen bir toplumda dahi, gelinen son noktada, öyle bir tablo oluştu ki, Türkiye’de hukuk sistemi ve hukuka bakış açısı ile ilgili çürüme artık hepimizin malumu haline geldi.
Kısacası… Hukuk adeta katledildi!
Hukuk nedir biliyor musunuz? Hukuk, hak kelimesinin çoğuludur. Yani hukuk, “haklar” demektir. Yani hukuk varsa, insanların hakları vardır; hukuk yoksa sizlerin, yani halkın hiçbir hakkı yoktur! Adalet de yoktur! Yani tam da şimdi Türkiye’de olduğu gibi.
Dedim ya, hukuk, adalet hava gibi, su gibi, ekmek gibi gereklidir, yani hukuk herkese lazımdır! Hukuk devleti, tüm vatandaşların insana yaraşır bir şekilde yaşaması, mutlu ve huzurlu bir hayat sürmesi, vücut bütünlüğünün, yaşam tarzının, özgürlüklerinin korunması demektir. İşçinin, emekçinin, emeklinin, esnafın, çiftçinin sosyal, siyasal ve ekonomik haklarının bulunması demektir.
Peki Türkiye’de “artık” hukuk var mıdır? Hukuk sistemi ne haldedir? Bunun suçlusu kimdir?
Direkt faili belirleyeceğim, lafı dolandırmayacağım. Türkiye’de hukuku, adaleti, hukuk sistemini, Anayasa’nın 2. Maddesinde geçen “Hukuk Devleti” ilkesini AKP iktidarı katletti. Sırf gayri hukuki ve ahlaki işlemlerini, eylemlerini, müdahalelerini gerçekleştirmek, kendi kurdukları hukuk sistemi ile tüm illegal faaliyetleri “ak”lamak, istedikleri düzeni kurmak, siyasi ve ekonomik rantı kendilerine sağlamak için hukukla oyuncak gibi oynamaktalar.
Bunu inkar edecek biri var mı?
2002 yılında Türkiye’nin üstüne bir karabasan gibi çöken zihniyet, yavaş yavaş hukuk devletini ihlal ve hukuk sistemini dizayn etme faaliyetlerine başladı. 2005 yılına kadar kanunlarda yapılan hızlı değişiklikler, 2005 yılında Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yapılan ve daha sonra 2007 yılında Ergenekon, Balyoz ve daha sonra da Oda TV, KCK gibi birçok davada kendilerine kolaylık sağlayan düzenlemeler ile hukuk katledilmesi noktasında hız kazandı.
Özel Yetkili Mahkemeler, uzun ve KEYFİ tutuklamalar, KEYFİ gözaltılar, sabah evlere baskınlar, dünyaca ünlü profesörlerin, siyasetçi, yazar ve düşünürlerin KAÇABİLİRLER, KAÇMA ŞÜPHESİ VAR denilerek gün ağarmadan gözaltına alınmaları ve hatta tutuklanmaları…
GEREKÇESİZ ve KANUNA AYKIRI mahkeme kararları, keyfilik, keyfilik, keyfilik…
Ve tabi ki, 2010 Anayasa değişiklikleri… Anayasa Mahkemesi ve HSYK’nın dizayn edilmesi… Yargıtay ve Danıştay da buna ek… Zaten yasama elinde, bir de yürütmenin gücü ile hakim ve savcıların yerleştirilmesi ile kendin çal kendin oyna bir yargının oluşturulması. Böylece yargı da elinde. Oldu mu yasama+yürütme+yargı=AKP!
13 yılda yüzlerce yasada on binlerce yasa değiştirildi. Ve hatta neredeyse her yıl “öyle olmadı, dur şöyle olsun” diye birkaç kez aynı yasalar değiştirildi. Kendi kurdukları hukuka aykırı, uluslar arası hukuka ve insan haklarına aykırı, olağan üstü mahkemeler, Özel Yetkili Mahkemeler mesela. Bakıldı bu mahkemeler, kendi adamlarını almaya çalışıyor, bu mahkemeler kaldırıldı, o da olmadı tekrar başka bir isimle aynı mahkemelerin bir değişiği geldi. Şimdi tutuklamalar, aramalar ve telefon dinlemeleri ile ilgili olarak başka isimde mahkemeler faaliyet göstermekte.
Özetle, Hukukun olmadığı yerde, buyruk vardır, buyruğun olduğu yerde de KEYFİLİK vardır.
Yani, hukuk sistemi eski Başbakan ve şimdiki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın keyfine ve AKP’nin çıkarına göre zırt pırt değiştirildi, katledildi.
Fetullah Gülen Cemaatine teslim ettikleri hukuk sisteminde, tüm adliyeler ve adli organlar bir cemaatten ve AKP’lilerden oluşacak şekilde dizayn edildi. Hamiline aramalar, gözaltılar çıkarıldı bu ittifak ile birlikte. Gün geldi devran döndü, ittifak, ortalık bozuldu. 17-25 Aralık geldi. AKP’nin yarattığı hukuk sistemi, Frankeştayn’a dönüşmüştü ve Frankeştayn döndü, aynı çizgi romandaki gibi, bu sefer AKP’yi yemeye kalktığında bu sefer yine hukukla oynadı AKP.
Hiçbir insan hakkını tanımayan, Anayasa’yı ve Uluslar arası Anlaşmaları uygulamayan bir iktidar, hukuk tanımaz baskıcı bir iktidar olduğunu gösterdi. Örneğin, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü, Seyahat Etme Özgürlüğü, Yaşama Hakkı, Çevre Hakkı ve daha birçok hakkı her adımda ihlal ettiler. Dahası, bu hakkı savunanları, sanki yasaya ve Anayasaya aykırı davranan vatandaşmış gibi gösterdiler. Yine keyfi gözaltılar, tutuklamalar. Daha yeni geçtik 1 Mayıs’ı, orada gördük vahşeti, hukuk tanımazlığı. Hatırlayın! Alt alta yazalım hangi yasa maddelerini ihlal etmekteler. Sadece bir olayı bile ele alsak, en az 2 sayfa sürer bu iktidarın hukuksuzlukları.
Mahkeme kararları kendi istedikleri gibi çıksın diye, yapılan uğraşlar; “şip-şak hukuk”, “yalama hukuk”, “zırt-pırt değişen hukuk”; yani hukuk Türkiye’de aslında guguk.
En son İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararı nasıldı? İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi’nin verdiği karar, İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi hâkimliğinden alınan hâkim yerine, İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi hâkimliğine yeni atanan hakim tarafından verilen Yok Hükmünde Sayılması kararı ile kaldırıldı. Dikkat edin, sabit olan tek şey mahkemenin adı; aynı kanundan ruhunu alması ve tek bir karar olması gerekirken, birkaç gün içerisinde zırt pırt değişen mahkeme kararları.
Ve de mahkeme kararı verildikten sonra açıklama yapan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı. Hangi mahkeme ya da savcılık kararından sonra hemen çıkıp açıklama yapıp, bu karar yanlış diyen bir savcı var. Ama tabi bu kararı iktidar beğenmiyorsa, iktidarın oraya getirdiği, üzülerek söylüyorum “Cumhuriyet” Savcısı, şak diye karara muhalif açıklama yapar. Kararın hukukiliğini incelemiyorum aklınız karışmasın diye, sadece anlatmak istediğim hukuktan kopan hukuk sisteminin varlığı!
Ve avukatlar, yani adalet savaşçısı olan bizler. Tarih boyunca hiçbir zaman kimseye köle muamelesi yapmamış ama efendisi de olmamış bağımsız adalet savaşçıları. Savcı ya da hakim devlete bağlıdır. Hele ki şimdi, devlete de değil, iktidara bağlıdır. Hukuku sadece hukuk, adalet, insan hakları, özgürlük olarak bakan bizler, yani avukatlar, hukuku her şekil ve şartta savunan avukatların yaratılan durumu. Tüm baskıcı liderlerin sıkıntı duyduğu, her şeye hukuki bakan güruh olan bizler. Mevzuata açıkça aykırı şekilde yapılan muamele ve kanuna aykırı işlemler. Neden? Hukuku savunuyoruz ve her türlü hukuka aykırılığa karşı çıkıyoruz da ondan!
Sonuç olarak Türkiye şu an bir Hukuk Devleti değil, bir “Polis devleti”. Polis, acımasızca ve hukuksuzca saldırıyor her gün herkese. Kimse de bir şey diyemiyor, yapılan suç duyurularında da devletin savcısı, polisleri her daim koruyor. Dolayısıyla, emri bizzat ben verdim diyen Cumhurbaşkanı’nın polislerinin sınırsız bir özgürlüğü var Türkiye’de. Ama demokrasinin gerçekten yaşandığı yerlerde bu iş böyle olmuyor. Örneğin, Amerika’da polis tarafından öldürüldüğü tespit edilen bir kişi ile ilgili olarak, daha geçtiğimiz günlerde 6 polis derhal tutuklandı. Türkiye’de ise öldüren öldürüyor, ölen öldüğü ile kalıyor.
Hukuk herkese lazım gerçekten. Hukuk, bağımsız ve en üst hiyerarşik kurumdur. Yargıya kimse müdahale edemez demokrasilerde; İKTİDAR İSE HİÇ MÜDAHALE EDİLEMEZ.
Bizde ise çivisi çıktı sistemin, rezalet bir durum oluştu. Neden? İktidar kendi istediği sistemin oturması için bir araç olarak kullandı da ondan. Hukuk, iktidarın oyuncağı oldu da ondan. Ama dedim ya hukuk herkese lazım. Demokrasiler seçimle olur. Yani yarın seçimi kaybederse mevcut iktidar, kendi koyduğu faşist yasalarla yargılanması onlar için bir yıkım olur.
Sığındığımız makam, en çok güvenmemiz gereken kavram olan hukuku bu hale getirmek, bir kaos doğurur. İşte bu yüzden öfkem var hukukla oynayanlara, hukuk sitemini tahrip edenlere! Ve diyorum ki hukukla oynayanlara, hukuk tanımayanlara: Hukuku katlettiniz, Allah da sizi kahretsin!
Yorumlar kapalı.