Dünya tarihine birazcık ilgi duyuyorsanız ya da merak ediyorsanız küçücük bir araştırmayla tarihteki birçok diktatörün hikayesini inceleme fırsatı yakalayabilirsiniz. Hemen hepsinin hikayelerinde ortak olan kontrolsüz gücün yarattığı zehirlenme ve kendilerini ilahileştirme durumudur.
Yavaş başlayan bir yükselme, çoğunlukla halkı-mevcut düzenden bunalmış ya da küçük hesaplarla kendini kurtarmayı amaçlayan çoğunluğu- arkasına alarak güç kazanma, ilk iş olarak muhaliflerini ve kendinden önceki yönetimlere düşmanca tavırlar gösterme, kendi servetlerini büyütürken hükmettiği ve asıl gücünün kaynağı olan halkı yok sayma, giderek kendisinin ilahi bir lütuf olduğuna inanma ve hiç yenilmeyecekmiş gibi yaşamaya başlama, yükselen sesleri kesmek için ya da kaybetmeye yakın olduğunu sezdiğinde orantısız şiddetle karşısındakileri sindirme çabaları vb.
Asıl ortak noktaları ise kendi yarattıkları kaos ve şiddetin çözümünü yine kendilerine verilecek destek sayesinde çözüleceğine halklarını inandırmaları. Yani katliamları desteklerken, bu katliamların bitmesi için bana oyunuzu verin hepsini temizleyeyim aksi halde hepiniz tehdit altındasınız mesajını çok net verebilmesi.
Her insanın psikolojisinde kendini kabul ettirmek, birilerinin koşulsuz itaatine sahip olmak ve bu sayede gücünü meşrulaştırmak vardır. Kimi insanlar bunun ilkel bir içgüdü olduğunu bilir ve kendini geliştirir. Kimisi ise cahilliğin verdiği cesaretle o gücü elde etmek için elinden geleni yapar ve amacına ulaşamadığı noktada derin bir öfkeye kapıldığından kaçınılmaz olarak şiddete başvurur.
Dediğim gibi tarih bu tarz diktatörlerle doludur. Almanya’da Hitler, İtalya’da Mussolini, Romanya’da Çavuşesku, Irak’ta Saddam, Libya’da Kaddafi, Japonya’da Tojo, Kamboçya’da Pol Pot, Paraguay’da Stroessner, Uganda’da İdi Amin vb.
Çoğunlukla dış ülkelerden desteklenen ve politik senaryolar gereği iyi analiz edilmiş kişilik yapılarına göre seçilen, tam da beklenen kaosu yaratan ancak sonrasında desteklendiği ülkeler tarafından bile kontrol altına alınamayan bu diktatörler, benzer süreçlerden geçerek güç zehirlenmesine yakalanıyorlar.
Sonucunda bir noktada kendileri bedelini ödemek zorunda kalsalar da asıl bedeli yönettikleri ülke halkları ödüyor ve düze çıkmaları yıllarını alıyor. Dökülen onca kan da çabası.
Almanya,Japonya gibi tarihinden ders alan milletler zor da olsa ilerlemeyi başarırken ders almaktan bi haber olanlar uzun yıllar kaosu ve kötü yaşam koşullarını kanıksıyorlar. Bu arada olan en alt kademedeki halka oluyor. Yani filler tepişiyor çimenler eziliyor.
Şimdi bu kadar lafın üstüne sizinle paylaşmak istediğim şey her yerde artan şiddet olayları, patlayan bombalar, korku ve baskıyla evlerinden çıkamaz hale getirilen insanlar, sonucunun neler getireceği bile muamma olan yeni yasal düzenlemeler, sansürler falan değil. Herkes bir köşesinden tutup habire yazıyor zaten. Okuyanlar da biliyorlar. Alışmak insanoğlunun tabiatında var. Herkes her şeye alışıyor ama kanıksamış olmak gerçekten üzücü.
Ben sizinle sadece kişisel merakım üzerine edinmiş olduğum bilgileri paylaşmak istedim. Fazlasını söylemek kaybedecek şeyleri olan insanlar için maalesef ki zor. Zaten insan merak ettiklerini araştırarak öğrenmeli ki gelişme kaydedebilsin. Yoksa kulaktan dolma bilgiler uçar gider. Merakınızı celp edebildiysem ne mutlu bana.