Mayıs ve eylül ayları arasında yapılan yaz düğünlerinin zevki eskiden daha bir başka olurdu. Hele cumartesi geceleri ise çok renkli geçer, eğlencelerin seyrine doyum olmazdı.
Çarşamba günleri, sırma işlemeli sarı renkli, desenli başörtülü genç hanımları gördüğünüzde bunların düğün okuyucuları olduğunu anlardınız. Düğüne davet edilecekler kapı kapı gezilerek düğün okuyucuları tarafından çağrılırdı. Davetiye nedir bilinmezdi.
Düğüne davet eden kız tarafının okuyucusu:
“Hancıların Feriha Teyze’nin selamı var. Cuma günü gelin hamamına, gecesi kınaya, cumartesi günü dönmeye, pazar günü de gelin bindirmeye buyurun” derdi.
Erkek tarafı ise: “Dede Selimlerin Zeliha Teyze’nin selamı var. Cuma günü gelin hamamına, gecesi kınaya, cumartesi dönmeye, pazar günü gelin almaya, pazartesi günü de paçaya buyurun” diyerek daveti iletirlerdi.
Kadınların Dönme Eğlencesi
Köyden gelecek olan davetlilere ise ilçenin pazarı olan salı gününden haber verilirdi. Piyanistli düğün salonlarının olmadığı o dönemlerde kına eğlentisi, dönme ve paça âdetleri sokak aralarında, bahçelerde, avlularda, geniş sofalı evlerde, samanlıklarda ve yazlık sinema bahçelerinde düzenlenirdi. Dümbelekçi Şakçı’nın veya Sebile Abla’nın çalıp söylediği her tür oyun havası yanında “Elma Hanım” oyunu da Yenişehir’e özgü bir güzellikti.
Hali vakti yerinde olanlar ise gramofon eşliğinde, taş plakları coşku içinde çalar ve oynarlardı.
Kına eğlentileri hüzünlü geçerdi. Kına gecesi mümkün olduğunca eğlenceler düzenlemek, gelinin annesini ağlatmamak adına yapılır, geline takılacak her türlü takılar anneye verilirdi. Ayrıca gelinin arkadaşları da damat ve gelin kıyafetine girerek gecenin ilerleyen saatlerinde ayrı bir curcuna yaratırlardı.
Gelinin ve damadın yakınları evlerinde ziyaret edilir, oynanır ve tavuk istenirdi. Buna da tavuk toplama âdeti denirdi. Kaldı ki bu âdet günümüzde de sürdürülmektedir.
Damat hamamı, cumartesi günü öğleden sonra Çarşı veya Baba Hamamı’nda olurdu. Arkadaşları tarafından damat hamamdan çalgı eşliğinde çıkarılırdı. Sağdıç damadın yardımcısıydı. Düğünün sevk ve idaresi ise Tongur’dan sorulurdu.
Düğünün en keyifli saatleri cumartesi gecesi damadın evinin önünde geçerdi. Tongur, sırasıyla kimi kiminle oyuna kaldıracağını bilir, ona müdahale edilemezdi.
Pazar günü sabahı ise damat ve arkadaşları erken saatlerde kız evine kaymak yemeğe gider, çalgılar eşliğinde yakın akrabalardan bu kez de damadın arkadaşları tavuk toplardı.
Damat tıraşı ise oldukça eğlenceli olurdu. Berbere bahşişi veren tıraşı istediği zaman başlatır veya durdururdu. Damat hazırlandıktan sonra dışarı çıkar, çalgılar eşliğinde eğlenti devam eder, bu arada gelin alayına katılacak davetliler yavaş yavaş gözükmeye başlardı.
Gelin alması alayla yapılırdı. Çok eskiden ise en önde davul-zurna eşliğinde olurdu. Bazı düğünlerde kılıç-kalkan oynayan Ayaşlıların Hacı Mehmet Dede (Ayaşlı Manifaturacı Mehmet Ertan’ın babası) ile Halil Hoca’nın düğüne kılıç-kalkanları ile katılımları düğün sahibi için büyük şeref sayılırdı. Daha sonraları bu gösteriyi Şapkacı Tahir’in ortanca oğlu Raşit Üntut ile Hafız Halil Tozman sürdürmüştü.
Gelin arabası ise yaylı bir araba iken sonraları bu görevi taksiler yapmaya başladı. Gelinin alınması yapılırken davullar bir başka çalar, gelin alındıktan sonra ise “Ey gazilerle” dönülürdü.
Gelin almaya damat gitmezdi. Gelin arabası oğlan evine geldiğinde damadın arkadaşları çeşitli oyunlar sergilerdi. Gelini arabasından kayınpeder indirir, oğluna teslim eder, buna “koltuk” denirdi.
Gelin evden içeri girer girmez kapılar kapanırdı. Damat büyüklerin ellerini öperken lokum ikram edilirdi. Yine damat bir an önce dışarı çıksın diye arkadaşlarının kapıları kırarcasına yumruklamaları yine bir gelenekti.
Damat evden ayrılırken çalgılar eşliğinde, davetliler ve damadın arkadaşları, damadın devamlı çıktığı kulüp veya kahveye gider ve tören burada son bulurdu.
Gelin Süzülmesi
Gelin ise oğlan evinde herkesin görebileceği yüksek bir yere çıkarılırdı. Buna da “Gelin Süzülmesi” denirdi. Damadı o gün akşama kadar gezdirmek, dinlendirmek sağdıcın göreviydi. Yatsı namazı beraber kılındıktan sonra, düğün sahipleri, yakınları ve cami cemaatinden katılanlar damadı tekbir getirerek evine götürürlerdi. Cemaatin önünde ise bir lüks lambası aydınlatıcı olarak taşınırdı. Damat evinde dua ile yapılan bu son törene de “Damat Kapaması” adı verilirdi.
Sağdıcın en son görevi sabah namazları okunmadan damadı evinden almak ve Çarşı Hamamı’na yıkanmaya götürmek olurdu.
Pazartesi günü oğlan evi tarafından yapılan ve sadece kadınların katıldığı eğlenceye de “Paça” adı verilirdi. Paça eğlencesine çok eski yıllarda konuklara “Paça Çorbası” ikram edildiği için bu adın verildiği söylenir. Paça da geline takılan takılar ise düğün masraflarına karşılık kayınvalidenin olurdu.
Düğün sonrası ilk çarşamba veya perşembe kız evi damat tarafını, diğer hafta yine aynı günlerde oğlan tarafı kız evini yemeğe davet ederdi.
25 Aralık 1963 Tarihinde Bakkal Şakir Derin’in Düğününden Bir Görüntü.
Ayaktakiler: Selahattin Çelebi, Berber Bayram, Hüseyin Kayalı, Damat Şakir Derin, Sağdıç Recep Balaban, Enver Solak, Rafet ve her düğünün aranılan neşe dolu bir insanı: Çapalı Şükrü.
Oturanlar: Damadın yeğeni THK Başkanı Ziya Mançolar, Necip Büyükkardeşler, Berber Sadullah Mançolar, Cümbüşçü Hakkı Dayı, Rafet Sün ve Klarnetçi Hamdi Ağa. (Fotoğraf kaynağı: Ziya Mançolar).