Hepinizin bildiği ve ülke gündeminde de epey bir gündem olduğu üzere, AKP Türkiye’de yüz binlerce kişiyi sahte üye yapmış, AKP adına ne büyük şansızlık ki, bu olayların mağdurlarından birisinin de ben olduğum ortaya çıkmıştı.
2012 yılında çıkan bu sahtecilik skandalı sonrası, 2007 yılında daha üniversite 2. sınıf öğrencisi iken ve o tarihte hiçbir partiye de üyeliğim olmayan şahsımı, sahte belge ve sahte imza ile Bursa’daki binlerce kişi gibi AKP’ye sahte üye yaptıklarını öğrenmiştik.
Sahtecilik skandalının ortaya çıktığı 2012 yılında ise, artık, şimdi de olduğu gibi bir partinin aktif bir üyesi ve ilçe yöneticisiydim. O tarihte, bu hukuksuzluk, bu sahtecilik karşısında konuyla ilgili olarak derhal Yenişehir Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdum ve Savcılık tarafından soruşturma devam ederken dosyaya giren ilginç bir beyan ile sürecin sanki farklı bir yere götürüldüğünü düşünmeye başladım.
Zira o tarihte AKP İlçe Yöneticisi olan bir şahıs, verdiği sözlü beyanda, AKP İlçe Başkanlığı’nın yazılı beyanını tamamlar (!) şekilde; “tüm üyelikleri ben yaparım, şikayetçiyi de ben sehven (yanlışlıkla) kaydetmişim” diyerek hem suçu üstlenmiş, hem de topu taça atmaya çalışmıştı. Bu arada da, şu sahte üye evrakı da bir türlü ortaya çıkmamış, Savcıya defalarca talep etmeme rağmen de, Savcı gidip AKP İlçe binasında araştırma yapmamıştı.
Araştırılmayan belge Savcıya da malum olamayınca (!), ortada sahte üye formu olmadığından, fakat şahsımın sahte üye yapıldığım, ilçe yönetimince karar alındığı tarihteki yönetim kurulu karar defterini soruşturma dosyasına istenmesi ile tüm ilçe yöneticileri ve İlçe Başkanının defterde kararın altında imzası olduğu görülmüş, fakat suçun sahtecilikle işlendiği açık olmasına rağmen, suç ilk önce resmi belgede sahtecilikten, Siyasi Partiler Kanununa Muhalefete çevrildi; daha sonra da iddianame sadece “ben yaptım diyen” o ilçe yöneticisi adına yazıldı ve AKP İlçe Başkanı, Diğer yöneticiler, İl ve Genel Merkez yöneticileri adeta olaydan yırttı, fakat AKP İlçe Yöneticisi yargılama sonrası cezayı aldı.
Asliye Ceza Mahkemesinin kararının ardından, hemen Manevi Tazminat davası için Yenişehir Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurdum. Yine bir yargılama süreci geçirdik, yine AKP Yenişehir İlçe Başkanlığı ve AKP Genel Merkez Yöneticileri bu tazminattan bir şekilde yargı zırhı ile kurtuldu fakat en nihayetinde sahtecilik yine cezalandırıldı ve Mahkeme taa soruşturma dosyasında da “onları bırakın beni alın” diyerek Yeşilçam aktörlerine benzer repliğiyle ortaya çıkan AKP İlçe Yöneticisinin bana 3.000 TL Manevi Tazminat vermesine karar verildi.
Geçtiğimiz günlerde de, bu tazminat parası, bana tazminat ödemeye mahkum olan AKP İlçe Yöneticisinin ısrarları neticesinde başkaca hukuki bir ihtara gerek kalmadan şahsıma ödendi.
Mesleki alışkanlık işte, her şeyden şüpheleniyor insan. Taa soruşturma aşamasından beri bu İlçe Yöneticisi acaba niye Süpermen gibi ortaya çıktı diye düşünüyordum. Ve niye bana ısrarla tazminat ödemek istiyor davayı daha temyiz etme hakkı da varken..
Fakat sonra duydum ki, para bana ondan değil, daha üst düzey bir yerlerden gelmiş. Sizlerin de çok iyi tanıdığı bir “büyüğümüz” ya bu üye sahtekarlığından sorumluluk (?) hissetmiş ya da bana bir hediye takdim etmek istemiş (?)
Ben biliyordum ama bu olaydan asıl sorumlu olan bu AKP İlçe Yöneticisi değil, başka birisi. Aslında ben başka yerlerden bir sürpriz bekliyordum ama dedim ya sürpriz herhalde tanıdıktan çıktı.
Ne deyim, teşekkürler sayın büyüğüm ama bil istedim ben bu oyunu yemedim..
Şimdi bu tazminat parasının bir kısmını bazı hayırlı işlerde kullanacağım (bu konuda bir fikriniz varsa benle paylaşabilirsiniz), bir kısmını da AKP’ye bir ceza daha olsun diye çatır çatır yiyeceğim.
Not: Değerli okurlarım, bu aralar bir yazı için araştırma yapıyorum bir mobbing olayı ile ilgili. Acaba Yenişehir’de kim memurlarına psikolojik baskı yapıyor?
