Yazı yazmak için sayfayı açtığımda ilk olarak aklıma gelen hep aynı şey oluyor. Hayat güzel, yaşamak güzel… Keşke hep böyle hissetsek ama maalesef dış etkiler zaman zaman ruhumuzu daraltıyor ve mutsuz hissetmemize sebep oluyor.
Dış etkiler derken doğadan ya da yaşam koşullarından bahsetmiyorum. Bizzat insanların insanlara yarattığı mutsuzluk bu. Gergin, hoşgörüsüz, sevgisiz davranış biçimleri. Uzak kalmak ya da kendimizi yalıtabilmek mümkün değil üstelik.
Öyle tuhaf zamanlar yaşıyoruz ki, kimse kendinden başka bir şey düşünemiyor. Kendisini düşünebiliyor olsa yine belki bir şansımız olacak. O da pek mümkün değil.
Hayatta kalmayı başarıp bir de üzerine nefes alabilmek büyük başarı haline geldi neredeyse. Giderek yalnızlaşma, içe dönme ve mutsuzlaşma görüyorum etrafımda ve kendimde.
Bu durum nereye kadar gidecek ve sonumuz nasıl olacak bilmiyorum. Bir tarafım da diyor ki işte bu hayat. Her şey yolunda olsaydı adı başka bir şey olurdu.
Eskiden sorunlar uzaktaydı. Sadece yaşayan insanları duyup üzülüyorduk. Şimdi ise burnumuzun dibinde. Hiç olmaz denen şeyler bizzat hayatımızın orta yerinde yaşanıyor.
Örneğin, bir arkadaşım FETÖ soruşturması sebebiyle açığa alınmıştı. Biz bunun bir yanlışlık olduğunu düşünürken ve iade beklerken birden ihraç haberi geldi. Hep beraber şok yaşıyoruz şimdi. Çünkü yıllardır tanıdığımız ve tüm sülalesinde olmayan bir durumdan emek verdiği meslek hayatı son buldu.
Bakanlığın açıklaması ise daha ilginç. Haklı olan ispatlasın görevine dönsün demişler. Peki bu süre zarfında, bu ağır işleyişte kaybedilen zaman, para ve statüyü nasıl geri verecekler?
İnsan hayatını bu denli etkileyecek bir kararda, üstelik haklı olduğunu ispatlama ihtimalini varsaydıkları insanları nasıl bir kalemde silebiliyorlar? Yani şu durumda bu insanlar neye güvenebilecekler.
Başka bir arkadaşımın yıllardır sahip olduğu evi, tapusuna rağmen sorgusuz yıkılma sürecinde mesela. Çünkü evinin bulunduğu yer devlet arazisi ilan edilmiş. Değerinin çeyreği olan bir fiyat teklifi yapılmış ve evlerini ellerinden alacaklarmış.
Yaşlı anne babası da endişeli haklı olarak. Çünkü tüm memuriyet hayatında sahip oldukları tek şey o ev. Mahkeme devam ediyor ama kazanma ihtimalleri düşükmüş. Şimdi bu ailenin yaşadığı stresin, uykusuz gecelerinin, harcadıkları zaman ve paranın karşılığını kim verecek?
Bunlar benim çevremde olan ve diğer olan birçok şeyin yanında ufak görünen şeyler. Ama her geçen gün çemberin daraldığını hissediyoruz hep beraber. Üstelik o çemberin içinde yaşıyoruz yine hep beraber. Yani bana hiçbir şey olmaz demek de mümkün değil maalesef.
Bir dönem ders verdiğim öğrencilerin içinde FETÖcü olduğunu gururla söyleyen ve artık bizim zamanımız ifadesini vurgulayarak kullanan, çok zengin velilerim vardı. Tavırları çok rahatsız ediciydi. Şimdi çoğu yurtdışına kaçmış, bir kısmının malına mülküne el konmuş.
Hayat işte ne oldum demeyeceksin demiş atalarımız.
Gerçekten hayat işte.