Yeni eğitim – öğretim yılı başlıyor. Milyonlarca öğrenci okullarına gidecek ve milyonlarca veli de -yaşı küçük ya da büyük olsun- çocuklarının yolunu gözleyecek.
Veliler çocuklarını devlet ya da devletin kontrolündeki özel okullara emanet edecek. Ve yeni dönemde artık tüm öğrencileri ve ailelerini yeni bir müfredat bekliyor olacak.
Türkiye’de çok ciddi bir dönüşüm yapıldığını uzun yıllardır söylüyoruz. Siyasi alanda, devlet yönetiminde, sosyal hayatta, kültürde, sanatta, hayatın her alanında iktidarın kendi devlet düzenini kurma çabası, baskısı, müdahalesi, gerici tutumu, devletin kodlarını silme çabası malumunuz. Bu konularla çok siyasi deyip ilgilenmiyor, bu konuları dinlemiyor, önemsemiyor,bu konularla ilgili konuşmuyor olabilirsiniz. Fakat bu müfredat meselesi, eğitimdeki “sarsıcı” değişiklikler öğrencileri, velilerini ve hatta öğrenci çocuğu olsun olmasın herkesi ilgilendiriyor.
Zira geleceğin devlet yöneticileri, hakimleri, savcıları, avukatları, mühendisleri, doktorları, memurları, işçileri, esnafları, tacirleri kısacası toplumun tamamı, geleceğimiz, hayatımızın önümüzdeki 20-30 yılı, tartışılan bu müfredata göre şekillenecek. Dolayısıyla olay çok hayati ve konu hepimizin geleceği ile ilgili.
Buna göre, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, İlkokul ve ortaokul düzeyinde 17, lise düzeyinde 24, İmam Hatip Ortaokulu ve İmam Hatip Lisesi düzeyinde 10 olmak üzere toplam 51 ayrı, sınıflar esas alındığında ise 176 müfredat yenilendi. İlk olarak 2017-2018 eğitim öğretim yılında 1., 5. ve 9. sınıflarda müfredatlar uygulamaya konulacak.
Yeni müfredat ile ne yapılmaya çalışıldığını kabaca söylemek gerekirse, iktidarın sürekli olarak ortadan kaldırmaya çalıştığı aslında bu ülkenin kodlarının en derinlerinde kazılı olan, hepimizin kalbindeki değer Atatürk bu müfredatla silinmeye çalışılıyor. Yeni Müfredatta, Laiklik kavramı kötüleniyor, öğrencinin düşünmesi, sorgulaması ortadan kaldırılıyor, müfredata 15 Temmuz ciddi bir yoğunlukta ekleniyor.
Ayrıntılara girersek;
* Daha önceden 5. Sınıf Sosyal Bilgiler kitabında olan “Atatürkçülüğü ve Atatürk İnkılaplarını Öğreniyorum” ve “Atatürk İlke ve İnkılapları” bölümleri çıkarıldı. “Atatürkçülük” ise sosyal bilimler derslerinin müfredatından tamamen çıkarıldı. Ayrıca, Atatürk’ün anlatıldığı diğer tüm derslerde de ya çıkarıldı ya da kapsamı daratıldı.
* Şunu söylemeliyim ki, eğer bugün Irak, Suriye, Afganistan, Pakistan, Kuzey Afrika ülkeleri gibi değilsek, bunun en önemli sebebi “laiklik” kavramının olmasıdır. Zira bu kavram herkesin özgür biçimde inancını yaşamasını, herkesin özgür bir şekilde yaşamasını sağlamaktadır. Fakat bu kadar hayati bir konu ile ilgili, tam olarak toplumu bölmek adına, İmam Hatip Lisesi kitaplarında “Laiklikte de sekülerizmde de siyasi ve toplumsal hayat düzenlenirken Allah’ı, vahyi, kutsalı dikkate almamak esastır” yazmakta, Laikliğin dinden uzaklaşmak anlamına geldiği tehlikeli bir şekilde dile getirilmektedir. Yani siz laik biriyseniz, Cumhuriyetin devrimlerine inanıyorsanız, çocuğunuz da sizin gibi yetişmiş ise, çocuğunuzun sıra arkadaşı bundan dolayı çocuğunuza dinsiz diyebilir. İşte müfredat çirkin, maksatlı, sığ tespitlerle daha uygulama başlamadan vatandaşlarını bölmektedir.
* Hz. Muhammed’in Hayatı adlı ders kitabında, “İslam, erkeğin üstlendiği mesuliyetlere karşılık kadının da kocasına itaat etmesini istemiş ve bu itaati ibadet saymıştır” denmektedir. Çok tartışmalı bir konu olabilir bu husus din açısından o zaman çok ayrıntıyı girmeyeceğim. Bence köleliği kaldırmış, eşitliği getirmiş, kadın haklarını ilk defa dillendirmiş İslamiyet’in böyle bir emri olmamakla beraber; bu şekilde kadın – erkek arasında ayrımın ilkokul çağlarından itibaren çocuklara aşılanması da başka bir sorun olarak ileriki dönemlerde karşımıza çıkacaktır. Ayrıca aynı kitapta, İslamiyet sonrasının anlatıldığı bir bölümde,“Erkek ve kadının örtünme şekli yeniden düzenlendi. Böylece kadının şeref ve haysiyeti korunup itibarı arttı” denilerek, örtünen örtünmeyen kadınlar arasında şeref ve haysiyet farkı konulmuştur(!)
* 15 Temmuz nedir diye bana sorsanız, eldeki mevcut bilgilerle, sis perdesi halen daha olayın üstünde iken, şöyle bir yorum yaparım: İktidarın, iktidarda kalmak için ittifak kurduğu kişilere devleti emanet ederek, az kalsın devletimizi kaybetmemize sebep olmasıdır. Yüzlerce insanın ölmesine, binlerce insanın yaralanmasına neden olması ve hepimizi tehlikeye sokmasıdır. Yani İktidarın 15 Temmuz ile ilgili olarak susması, konuşmaya utanması gerekirken tam tersi olarak, AKP’nin eksik olan kendi kurtuluş hikayesi olarak sunduğu 15 Temmuz müfredatın her yerine sokulmuştur. Öyle ki 5. Sınıf Türkçe kitabında Kurtuluş Savaşı kahramanı Hasan Tahsin ile 15 Temmuz’da kahramanlığı ile konuşulan Ömer Halisdemir karşılaştırılmıştır. Yine böldük mü çocukları!!!
* Ayrıca, kamuoyunda çokça tartışıldığı üzere “Hayatın Başlangıcı ve Evrim” ünitesi de Biyoloji Dersi kitabından çıkarılmıştır. Bu konunun teknik yönünü bilim adamlarına bırakalım. Diğer yönden ise bu ünitenin ve benzer birçok ünitenin kaldırılması sorgulamayı, düşünmeyi ortadan kaldıran bir durum oluşturmaktadır.
* Çocuklarınıza cihat eğitimi verilecek. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz konuyla ilgili şöyle dedi :“Cihat bizim dinimizde bir unsur bu nedenle fıkıh dersinde ve temel dini bilgilerde cihat var. Bundan rahatsız olmaya gerek yok aksine vermesek talep gelmesi gerekirdi.” Ayrıca, cihat ile ilgili bölüme“cihadın farz olduğu” dile getirilmekte, cihat eğitimi küçük beyinlere tehlikeli bir şekilde sokulmaktadır.
* Müfredatta İslam Ahlakı ders kitabında bulunan Adab-ı Muaşeret bölümünde Medya ve bilişim adabı başlığında öğrencilere sosyal medyadan bahsedilmekte, komik ama sosyal medyada“trollük” yapmanın “haram” olduğu dile getirilmektedir.
Bunlar müfredatta bizim tespit ettiğimiz, eğitimde ciddi sıkıntılar yaratacak başlıklar.
Bir de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından basılan ve öğrencilere dağıtılacak kitaplar ver ki, örneğin 4. Sınıf kitaplarında, öğrencilere Başkanlık propagandası yapılmakta, yapılan rejim değişikliği bir reform olarak nitelendirilmektedir.
Yani tüm ders kitapları,kitaptan çok AKP’nin seçim broşürüne benzemektedir.
Esasen sayın vatandaşlarımız, müfredatta yapılan değişikliklerle eğitim – öğretim sistemimizde yapılanlarla, bilimsel, laik eğitimden uzaklaşıldığı gibi, bu müfredat düşünmeyi ortadan kaldıran çocukları tahakküm altına, sorgulamayan bireyler yetiştirme çabasını da göstermektedir. Bir de bu müfredat, toplumu bölmeye daha çocukluktan başlamayı amaç edinmişler.
Tabi bu müfredatla birlikte, okulların hepsinin yavaş yavaş dönüşmesi, hızlı bir şekilde İmam Hatip Lisesi haline getirilmesi ile, esasen tek tip makbul çocuklar eğitilmeye başlanacaktır.
İşte böyle bir nesil yaratıldığında, artık memur %3,5 zammı bile göremeyecek, adaletsizliğe hiç kimse ses çıkaramayacak, hayat pahalılığına isyan edemeyecek, çiftçi desteklerin azlığını, taban fiyatlarını, ürünün tarladan çıkış fiyatına isyan edemeyecek, işçi toplu sözleşme isteyemeyecek, kadına, gence hiç kimse haklarını vermeyecek, çünkü sorgulamayan, düşünmeyen sadece itaat edem birey hiçbir şey talep etmeyecek, dolayısıyla bu ülke daha güzel yönetilebilecek (!)
Müfredatta siyasi ve yönetsel, çocukları dönüştürmeye yönelik bu faaliyetler dışında uygulama da çok sıkıntılı olacak. Birçok derste birçok konu öğretmen tarafından anlatılmayacak. Örneğin bir Edebiyat öğretmeni ile görüştüğümde, bana şunları söyledi : “Artık sıfatlar konusunu en baştan anlatmayacağız, derste sadece sorulara cevap vereceğiz”. Yani sistemin sadece esası, yani konuları üzerinde değil, aynı zamanda uygulama üzerinde de çok ciddi değişiklikler yapıldı.
Bu da demek oluyor ki, eğitime siyasetin girmesi ile birlikte “eğitimsizleştirme” hareketi de yoğun bir şekilde uygulanacak.
Sonuç, bu müfredata göre düşünmeyen, sorgulamayan, araştırmayan, öğrenmeyen, sadece iktidarın askeri olarak yetiştirilen çocuklar/gençler oluşturulacak. Olan çocuklara, olan velilere, olan ülkeye, bizlere olacak.
O yüzden yeni müfredat geleceğimizin ölüm fermanıdır bunu bilmeliyiz. Bu müfredatı istemediğimiziyetkililere bildirmeliyiz. Bu müfredata göre yetişecek çocuğumuza dikkat etmeliyiz. Zira bu müfredat alim değil, zalim yetiştirir.
Turquie,tudois Atatürk a dieu et le reste a Atatürk!
Geçtiğimiz hafta sonu 9 Eylül yani İzmir’in Kurtuluşu idi. İzmir’in Kurtuluşu bizim kurtuluş tarihimiz için kuşkusuz çok önemlidir. Zira 9 Eylül günü bu ülke bitti denilen noktada Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün cesareti, dehası, başarısı, kahramanlığı ile bir anda bağımsızlığını kazanmıştır. Hem de işgal altına girmiş, düşmanlara teslim olmuş, dönemin yöneticilerinin İngiliz Mandasını kabullendiği bir manzarada iken.
O yüzden İzmir’in Kurtuluşu, sadece bir şehrin kurtuluşu değil, esasen bir Milletin kurtuluşudur.
Yukarıdaki söz ise Fransızcadır. Hani bir söz vardır ya, “Fransız kalmak” diye, işte bu Fransızca cümleye Fransız kalmak normaldir.
Bu söz Belçikalı Yazar Daniel Dumoulin tarafından söylenmiştir ve Türkçesi ise şöyledir :"Türkiye, Atatürk’ü Allah'a borçlusun, Geriye kalan her şeyi de Atatürk'e”
Önemli olan başlıktaki Fransızca söze değil, yazdığı Türkçesine Fransız kalmamaktır.
Zira bu sözün Türkçesine Fransız kalanlar vardır etrafımızda. Onlara bu sözü gösterelim ve böyle güzel günlerde Atatürk’e neden minnet duyduğumuzu anlatalım.
Allah bizleri bir daha kurtuluş mücadelesi vermek zorunda bırakmasın.