CKD Yenişehir Şubesi, uzun tutukluluklar ile ilgili basın açıklaması yaptı. Konuyla ilgili genel merkez düzeyinde hazırlanan basın açıklamasını, Yenişehir Şube Başkanı Serpil Kayar okudu. Açıklamada, Uzun tutuklulukların adalete gölge düşüreceği belirtildi ve “yargı, hukuka uygun olanın yapmalıdır” denildi.
Açıklama şöyle:
Anayasa Mahkemesi, hukuk sistemimize son dönemde giren ve esas olarak siyasal hesaplaşma mantığının ürünü olan tutukluluk sürelerinin, bazı suçlar için iki kat uygulanacağına ilişkin Terörle Mücadele Yasası’nın 10. Maddesinin 5. Fıkrasını iptal etti. Ancak iptal hükmünün, anılan kararın Resmi Gazete ’de yayımlanmasından itibaren 1 yıl sonra uygulanmaya başlanacağı da karar altına alındı.
Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı esas olarak, adil yargılanma hakkının sağlanmasında yargıç inisiyatifini sınırlamaktadır. AKP iktidarı döneminde, iktidarın başı tarafından hedef gösterilerek hakkında davalar açılmış olan çok sayıda muhalif aydın, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 102. Maddesi dayanak gösterilerek uzun tutuklulukla mağdur edildiler. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı, bu mağduriyetin yasal dayanağını ortadan kaldırmış durumdadır. Çünkü; Anayasa Mahkemesi kararları; yasama, yürütme ve yargı erklerini, kesin olarak bağlamaktadır.
İptal hükmünün bir yıl sonra yürürlüğe girmesi yolundaki kararın, yaratacağı hukuki bir sonuç yoktur. Çünkü bu kararla ortaya çıkmış yasal bir boşluk bulunmamaktadır. Bu nedenle, bir yıllık sürenin beklenmesi gerekmeyecektir. Kararda 5 yılı aşan tutukluluk süresinin hukuka aykırılığı açıkça gösterilmiştir. Bu aşamadan sonra, özellikle delillerin toplandığı, sanıklar yönünden kaçma kuşkusunun olmadığı, ayrıca, kaçmayı engelleyecek önlemlerin alınmasının da mahkemenin yetkisi içinde olduğu değerlendirildiğinde, tutukluluk süreleri beş yılı aşmış olanların, tutukluluk hallerinin sürdürülmesi kararı verecek olan yargıçlar sorumlu olacaklardır. Uzun tutukluluk konusunda Türkiye, AİHM önünde defalarca mahkum olmuştur. Anayasa Mahkemesi de bireysel başvurularla ilgili yaptığı yargılamada uzun tutuklulukla ilgili başvuruların adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini kabul etmiştir. Hukukun bu konuda ne söylediği açıktır. Bağımsız bir mahkemede, bağımsız yargıçlar; evrensel hukuk, emredici hukuk kuralları, dosya içeriği, yargılamanın ortaya çıkardığı süreç ve kanıtlarla bağlıdırlar. Kaldı ki 26.09.2004 tarihinde kabul edilen 5237 Sayılı TCY henüz yürürlüğe girmemişken üstelik de yanlış bir yorumla, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, cezaları infaz edilmekte olan Sivas Katliamı Sanıkları’ndan 14’ü hakkında, yeni yasa’da TCK’nun 146/3. Maddesinin karşılığı bulunmadığı gerekçesi ile sanıkların mağduriyetini önlemek amacı ile infazın tehiri kararı vermiştir. Daha sonra yanlışlığı anlaşılarak geri alınmış olan bu karar, mahkemelerin haksız tutukluluğa verdikleri önemi göstermesi yönünden değerlidir. Ama ne yazık ki aynı özen, diğer pek çok dosyada gösterilmemiştir. Bugün de mahkemelerin, başvuru dahi aramaksızın kendiliğinden tutukluluk süreleri beş yılı aşmış olanların durumlarını değerlendirmesi hukuki bir görevdir.
Adalet, güven ve erdemle oluşur. Şunu anımsatmak isteriz ki adaletin sağlanmasında çifte standart, bu iki değeri de yok eder. Değerlerin sarsıldığı bir toplumda, hukuk berhava olur. Hukuk, iktidarda olanlara değil, iktidar eliyle darda bırakılanlara hizmet etmelidir. Bu umutla, uzun tutuklamanın, açık bir özgürlük gaspı olduğu ve bu gaspa hukuk adamlarının neden olmaması gerektiği kadınlar olarak anımsatmak istiyoruz.
Yorumlar kapalı.