Yunus Emre’yi özledik(3)

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Şimdi, Yunus bizim soframıza oturur mu, bizlere yaklaşır mı? Feridüddin Attar Mantuku’t-tayr adlı eserinde der ki: Evvelce gökyüzünde göremediğimiz o kuşun kanadından bir adet tüy yeryüzüne düştü. Biz o güzelliğe şahit olduk ve hayran kaldık. Bu güzelliği gördükten sonra bizler bir daha hiçbir şeyi beğenmedik. Attar, beğenmeme özelliğimizi güzelin bir yönüne bağlar, bütün söz konusu değildir. Tıpkı kendi aklımız gibi. Bilmediğimizi, bilememeyi bilmemek. Beğenmemeye kendimizden başlasak, kusuru bir de kendimizde arasak.

Doğuşlar türlü türlüdür, Yunus Emre Türkçe Şiirler ile kendi hakikat arayışını nakşetti. Kişi kendi özelliklerini yine kendi dili içinde yansıtabilir. Mesela bir hekim uzmanlığını bu dil üzerinden yansıtır. Mimar, mühendis, öğretmen, yönetici kendi öz yolculuğunu yaptıkları ile yansıtabilir.

Bu gün Yunuslar yok mu, elbette var fakat bizim gözlerimiz madde ile perdelendiği için maalesef görme yeteneğimiz yok. Saf, duru olanı göz önünde olsa bile görecek kabiliyetimizi kaybettik. Standartlarımız var, belli markalarda telefon, araba, ev, kimlik ve en sonlarda kişilik. Arabanın içindekine bakmıyoruz, eve bakıp oturanı görmüyoruz, kimliğe bakıp sahibine bakmıyoruz. Bu insanlar derviş yeleği ve asa ile gezmiyorlar, bir karıncanın yolunu güvenceye almak, insanlar için yolda ki taşları kaldırmak bunlar da metafordur.

Kimsenin bakmadığı yere bakan ve görmediğine işaret eden koruyan, tanımadığı insanlar için hatta gelecek nesiller için yoldaki taşları toplayan Yunus gönüllü insanlarımız var. Baktığımız kimlik, kişilik olunca kendilik, bizlerde de yoksa nasıl görebiliriz ki. Bizi biz yapan düşünme, akıl, artık hangisini kullanırsanız. Kendilik idraki olmadan yapılan iş, söylenen söz varlığa değmiyor.

Adaleti koruyan bir hakim ile, adaleti koruyan anne, yönetici, esnaf aynı bilinç seviyesindedir. Sistem statüye bakmaz, en önemlisi de sistemde torpil yoktur.

Yunus Emre yaşadığı dönem açısından bakarsak, Moğol istilası ile yok olmuş umutlar, yaşamlar, terkedilmiş köyler görürüz. Açlık yaşamda kalma mücadelesi, yakınlarını kaybetmenin acısı. Bu ortamda farklı sorgulamalar oluşmuş ve içe dönme devresi başlamış.

İhsan Fazlıoğlu hoca bu dönemde Anadolu insanına Yunus Emre’nin söylediklerini şu şekilde özetler.” 13yy da bizler sezgisel olarak kendimizi varlığın devamı, uzantısı olarak görüyoruz. Bir birey olarak evren, kainat benim bir uzantım oluyor. Ben bunu bilgiye dönüştürüyorum ve kainat burada benim uzantım oluyor. İnsan kainatın üstünde, alemin içinde yaşıyor. Biz varlığı yaratmıyoruz, sezgisel de olsa kainatın bir devamıyız ve bunu bilgi ile idrak ediyoruz, bu da zatı ortaya çıkarıyor.”

“ Hoşça bak zatına kim zübde-i Âlemsin sen

Merdüm-i dide-i ekvan olan âdemsin sen”

                                                   Şeyh Galip.

 

 

1
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Yunus Emre’yi özledik(3)
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.